EĞİTİM
19.2.2024 23:36

Huzur ve Saadet Yolu

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Huzur ve Saadet Yolu

En büyük sıkıntıyı başkalarını idare etmek ve kendimize benzetmeye çalışmaklar çekeriz. Allah herkese bir kabiliyet vermiştir. Bizim görevimiz karşımızdakinin kabiliyetine kabul ederek ona gereken saygıyı göstermemiz gerekir. Bu büyük bir nimetşinaslıktır. Her şeyden önce “bize ihsan edilen nimetleri sayalım; dertleri saymamalıyız.

Huzurlu ve mutlu olmanın yolu öfke dediğimiz aşırı ihtirasımızı yenmekten geçer. Konfüçyüs “Öfkeli insan, daima zehir dolu bir kaptır” demiştir. Gerçekten de atalarımız “Keskin sirke küpüne zarar” demişlerdir. Öfkeli bir insan başkalarına verdiği zarar kadar da kendisine zarar vermektedir.

En büyük sıkıntıyı başkalarını idare etmek ve kendimize benzetmeye çalışmaklar çekeriz. Allah herkese bir kabiliyet vermiştir. Bizim görevimiz karşımızdakinin kabiliyetine kabul ederek ona gereken saygıyı göstermemiz gerekir. Bu büyük bir nimetşinaslıktır. Allah’ın insana ihsanı ve ikramı olan bu kabiliyeti veriliş amacına uygun yerli yerinde değerlendirmek o nimete karşı yapılan en güzel şükürdür. Bu bakımdan Dr. Samuel Jhanson “Nimetşinaslık büyük bir kültür mahsulüdür. Kaba insanların arasında bulunmaz” demiştir.

Aristo “İdeal adam başkalarına iyilik etmeden hazzeder. Fakat başkaları kendisine iyilik ederse, mahcup olur. Çünkü iyilik yapmak üstünlük alametidir, hâlbuki iyilik kabul etmek, aşağılık alametidir.” Saadet bulmak istersek, minnetkârlığı yahut nankörlüğü düşünmekten vazgeçelim. Allah için verelim.

İnsanı üzen hususların başında nankörlük gelir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İnsan gerçekten nankördür” buyurur. Allah’a karşı nankör olan insan elbette insanlara karşı daha da nankördür. Öyle ise nankörlüğe üzüleceğimize onu bekleyelim. Hz. İsa (as) bir günde on cüzzamlıyı iyi ettiği halde, yalnız biri teşekkür etti. Hz. İsa (as)dan daha fazla şükran bekleyebilir miyiz? Saadet bulmanın yolu, şükran beklemek değil, Allah için vermektir. Unutmayalım ki, minnetsizlik bir kültür meselesidir. Çocuklarımızın minnetşinas olmalarını bekliyorsanız, istiyorsanız, öyle yetiştiriniz.

Sahip olduğunuz şeylerin kıymetini bilmeli ve şükretmeliyiz. İnsan, içeceği kadar tatlı su, karnını doyuracak kadar yemek bulsa, hiçbir şeyden şikâyet etmemelidir. Şairin biri “Ayakkabılarım yok derken / Ayaksız bir adam gördüm...” diyor. Doktorlar “Dünyanın en iyi doktoru: Dr. Perhiz, Dr. Neşe, Dr. Rahat’tır” demişlerdir.

Her şeyden önce “bize ihsan edilen nimetleri sayalım; dertleri saymamalıyız."

Allah’ın bize ihsan ettiği kabiliyetleri ve nimetlerin değerini bilmeliyiz. Ne olursak olalım kendi benliğimizi muhafaza edelim. En bedbaht adam bedenen ve ruhen haiz olduğumuz şahsiyetten başka bir şahıs, başka bir şey olma hasretini çeken insandır. Kendilerini başka türlü göstermeye çalışan insanlardan bir an önce uzaklaşmak en emin yoldur.

**

İnsan ne ise o olmalıdır. Fıtratının gereği ne ise onu yapmalıdır. Allah’ın kendisine ihsan ettiği kabiliyetlerini geliştirmelidir. “İş isteyenlerin yaptıkları en büyük hata, benliklerini muhafaza etmemeleridir. Tamamıyla samimi olacakları yerde, çok kere sizin istediğinizi zannettiği cevapları verirler. Bunun faydası yoktur. Kimse, fonograf istemez. Kimse kalp akçe istemez.”

William James der ki, “Olmanız icap edene nispeten ancak yarı uyanığız. Bedeni ve ruhu vasıtalarımızın ancak üçte birinin küçük bir kısmını kullanmaktayız. İnsan kendi hududunu pek içine girip yazar. Sahip olduğu pek çok istidatlarımızı kullanmamaktayız.

“İnsan anne karnında üç yüz bin milyarda bir ihtimal ile şahsiyet sahibi olur ve hayatı boyunca bu şahsiyetini geliştirir. Falanı taklit edersen, ikinci derece bir falan olursun. Ama kendi şahsiyetini geliştirirsen, birinci derece bir kişi olursun.”

Öyle ise başkalarını taklit etmeyelim. Biz, biz olalım, kabiliyetlerimizi keşfederek kendimizi bulalım.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol