EĞİTİM
8.9.2023 19:13

İnsan Vücudu ve Tevhid

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
İnsan Vücudu ve Tevhid

“İnsan şu kitab-ı kebir-i, kâinatın bir misal-i musaggarıdır. Büyük âlem olan kâinatta ne varsa, insan vücudunda mevcuttur. Acaba alem insan kadar küçülürse, yıldızları zerrat ve cevahir-i fert hükmüne geçerse, o da bir hayvan-ı zişuur olmayacak mıdır?

Zanneder misin ki sen küçük bir varlıksın,

Bil ki sende büyük bir alem dürülmüştür. / Hz. Ali (ra)

İnsanın Tarifi

İnsanın en güzel tarifini Bediüzzaman Said Nursi hazretleri yapmıştır. Mesnevi’de “İnsan şu kitab-ı kebir-i, kâinatın bir misal-i musaggarıdır. Büyük âlem olan kâinatta ne varsa, insan vücudunda mevcuttur” demiştir. Yine insanı kainatın özü ve çekirdeği olduğunu Sünuhat isimli eserinde “Acaba alem insan kadar küçülürse, yıldızları zerrat ve cevahir-i fert hükmüne geçerse, o da bir hayvan-ı zişuur olmayacak mıdır?” diyerek ifade etmiştir.

Bediüzzaman hazretleri Meyvenin yedinci meselesinde insanı şöyle tarif eder: “İnsan şu kainat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi... Kainat Kur’an’ının ayet-i kübrası ve İsm-i Azamı taşıyan ayet-el kürsisi... Kainat sarayının en mükerrem misafiri ve o saraydaki sair sekenelerde tasarrufa memur ve yüzer fenler ve binler sanatlarla techiz edilmiş en gürültülü ve mesuliyetli nazırı... Kainat Sultanının ism-i azamına mazhar ve bütün esmasına en cami bir ayinesi... Semavat ve arzın çekindikleri emanet-i kübrayı omzuna alan ve önünde iki acip yol açılan, bir yolda zihayatın en bedbahtı, diğerinde en bahtiyarı çok geniş bir ubudiyetle mükellef bir abd-i külli...

1. İnsan Vücudu

İnsan vücudu ince planlanmış, çok teferruatlı ve üstün bir yapıdır. Vücut; organlardan, organlar; dokulardan ve dokular da; hücrelerden meydana gelmiştir.  

Bütün hayvanlar ve bitkiler, bağımsız olarak faaliyette bulunan ve organizmanın yaşamasına büyük faydası olan hücre dediğimiz yapı ve görev birimlerinden meydana gelmiştir.

1.1 Hücre:

Canlı = Hücre -> Doku -> Organ -> Vücut

Ortalama çapları mikronla  ölçülür.  Bir hücrenin çapı bir milimetrenin 50-100’de biri (1/100-1/50) kadardır.

Değişik şekil ve özelliklere sahip, değişik vazifelerde birbiri içinde çalıştırılan hücreler başlangıçta tek bir hücreden yaratılmaktadır.  Bu ise bir şeyden her şeyi yaratan yüce Allah’ın kudreti ile olur. Bir şeyi her şeyi yapamayan hiçbir şey yapamaz. Çünkü her şey her şeye bağlıdır.  Asker gibi çalışan hücreler, meydana getirdikleri vücut ile adeti bir büyük orduya benzetmektedirler. Her bir askerin ordudaki yeri ne ise hücrenin de vücutta yeri odur.

Mesela; Parmak ucundaki bir hücre askerinin, doku takımında, parmak bölüğünde, el taburunda, kol alayında ve vücut ordusunda çeşitli mesuliyetleri, o mesuliyetlere göre vazifeleri, vazifelerine göre de nizam dairesinde yapacağı işler vardır. Ancak 60 milyarlık vücut ordusunun parmak ucundaki askerinin kendi dışındaki milyarlarca askerle olan münasebetlerini bilecek bir zekâya sahip olması gerekmektedir. Her hücremizin diğer hücrelerle, hatta kâinatla olan münasebetlerini sadece bilmek değil, ayrıca hayatiyetini devam ettirebileceği şartları gerçekleştirecek bir kudrete de sahip olması icab edecektir. Yani her hücre, hem asker, hem kumandan olmak durumundadır.

O halde milyarlarca insanların, milyarlarca hücre askerini, mutlak âlim, mutlak kadir, mutlak hâkim ve büyük kumandan olan Allah’ın emir ve kanunları tahtında hareket ettirmektedir. Hücreler ancak o işlerde çalıştırılan vazifedar birer askerdirler. Hücre konusundaki çalışmaların neticesi elde edilen bilgiler göstermektedir ki; “hücre başlı başına bir mucize”dir.

İnsan vücudundaki hücreler yeryüzünün her tarafında yetişen bitkisel ve hayvanî gıdalardan teşekkül etmektedir. Topraktan her nevi bitkileri ve onu yiyen hayvanların ürettiği her nevi gıda ve etleri yaratan yüce Allah, bu her nevi gıdalardan da insan bedenini ve bu bedenin yapı taşları olan hücreleri icad etmektedir. Bir şeyden her şeyi yapmak, her şeyin hakkına has ve bir kadir-i mutlaka mahsustur.

Hücre Allah’ın varlığına ve birliğine iki şekilde dalalet eder. Birincisi: Kendi gücünün binler derece üstündeki vazifeleri görmekle. İkincisi: Her bir hücre milyarlarca hücrenin ahengini bozmadan aynı kanuna uyması ile...

Bu günkü embriyoloji ilminin en önemli konularından birisi  de bu hücre bilimidir. Hepsi de aynı hücrelerden oluşan dokular nasıl oluyor da gittikleri yerlere göre işiten kulak, gören göz, tadı alan dil, hisseden sinir, gerilen adale, vücudu taşıyan iskelet, mükemmel bir laboratuvar gibi çalışan mide, bağırsak, karaciğer gibi organları teşkil ediyorlar?

Eğer bütün bunları planlayarak yürüten bir kudretin varlığını kabul etmezsek, bizim çekirdeğimiz olan bir tek döllenmiş yumurta hücresinin bizlerden milyarlarca defa daha akıllı olduğunu kabul etmemiz gerekmez mi?

2. Hücre Zarı (Membron)

Yarı geçirgen özelliğe sahiptir Sadece hücreye faydalı ve ihtiyacı olan maddeleri içeri alır. Seçerek alma özelliğine sahiptir. Giriş-çıkışları “porus” adı verilen  çok sayıdaki delikten yapar.

3. Sitoplazma (Protoplazma)

İçerisinde birçok organel bulunduran sitoplazma, yumurta akına benzer.

Mitokondri: Enerji santralleri. Basit bir cihaz değildir. Her bir mitokondride, 15000 kimyevi çalışma bölümü vardır. (Enzimler) Okumak, çalışmak, nefes almak, konuşmak, hatta rüya görmek için dahi enerji bu bölümde üretilir.

Endoplazmik Retikulum:  Hücre iskeletini oluşturur ve hücre zarı ile çekirdek arasında madde alış-verişini sağlar.

Golgi aygıtı: Hücre içindeki bazı salgıları hazırlar.

Sentrom: Sadece hayvan hücresinde bulunur ve hücre bölünmesinde görev alır.

Pigmentler: Bulunduğu dokuya rengini veren renk parçacıklarıdır.

Kofullar: Sindirim ve boşaltım sistemidir. Hayvan hücrelerinde çok ve küçük; bitki hücresinde az ve büyüktür.

Kloroplastlar: Sadece bitki hücresinde bulunan bu organeller, bitkiye yeşil rengini verir. Ayrıca, tüm canlılar için fotosentez yapıp, besin üretilmesine yardımcı olurlar.

Daha bunlar gibi birçok organel vardır. Bunların görevini ve mahiyetini henüz fen ilmi çözebilmiş değildir.

4. Çekirdek( Nukleus)

Sitoplazmanın ortasında çekirdek yer alır. Çekirdek zarı ile sitoplazmadan ayrılmıştır. Zarı üzerinde birçok delikler (Porus) vardır. Hücrenin üç temel organlarından biridir, fakat kendisi de başlı başına bir âlemdir.

Hücrenin genel yönetimi buraya aittir. İçinde kromozomlar, üzerinde gen denen kalıtsal çalışma emirlerini, saklayan ve hücrenin yapacağı kimyasal maddelerin türünü belirleyen çok sayıda iplikçikler bulunur.  Kromozomların sayısı çoğu canlıda farklıdır. İnsanda 46 kromozom vardır. Ayrıca iki canlının kromozomlarının eşit olması, onlarının ortak yanının olduğu anlamına gelmez.

Kromozomların içinde çift çift spiral yapıda uzun moleküller bulunur. Kısaca DNA (Deaksiribo nukleik asit) adıyla bilinen bu moleküllerin sayısı her hücrede 25.000 kadar olabilir.  

DNA bir teybin bandı veya bir bobin gibidir. Üzeri, hayat kanunlarının tespit edildiği sırlar ile dolu bir moleküldür. Atomlar birer boncuk gibi ilimle, ölçü ile dizilmişler, bir yay şeklindeki DNA’yı meydana getirmişler.

Ancak dev elektron mikroskobu ile görülebilecek kadar küçük yapıya sahip olan DNA adlı bu harika kompüter, hücrenin hayatını devam ettirebilmek için gereken maddeleri üretir. DNA bunu, bünyesinde bulundurduğu daha küçük kompüterlere yaptırır.

İnsan hücresindeki binlerce DNA molekülünden her birinin boyu, insanın kendi boyundan daha uzundur. Bir insan vücudundaki bütün DNA moleküllerini çözerek uzunlamasına arka arkaya dizsek, Dünya ile Güneş arasında bu moleküllerle 400 defadan fazla mekik dokuyabilirdik.  Fakat katlanma, kıvrılma ve bükülme yoluyla DNA molekülleri çok küçük bir hacme sığdırılarak binlercesi bir hücreye sığdırılır.

Göz renginden saçına, parmak izinden sesine kadar gelişmiş insan için gerekli bilgiler DNA molekülünde, tıpkı bir elektronik yongadaki gibi kodlanmıştır. Aynı durum, bütün canlılar için söz konusudur. Bu yüzden, mesela parmak ucundaki bir hücremizden tıpatıp bir nüshamızın çıkarılması, yani “yeniden yaratılmak” mümkündür.  

Yüce Allah buyurdu: “Ey Rasülüm ! Söyle o inanmayan insanlara ki Biz insanı hiçten ve yoktan yaratmışız..Öldükten sonra da onu  biz dirilteceğiz. Biz her şeyi bilerek yaparız.”  

Bir insanın DNA’sı 5694x37x1.000.000= 210.678.000.000 atomdur. Yani en az 250 milyar atomdan meydana gelir. Bu sayı sadece bir molekülün nüfus sayısından ibarettir. Oysa ki, hücrenin yapısında daha nice kalabalık âlemler mevcuttur.  

Zamanımızın hücre alimleri, insan vücudundaki bir hücrede bulunan DNA moleküllerini, her cildi 20.000 sayfa ihtiva eden 46 ciltlik dev bir ansiklopediye benzetmektedirler.  Bir kitabın bütün özetinin son noktasında kaydedilmesi imkansız ise de, kainatın yaratıcısı binlerce sayfaları, kitapları küçük bir DNA’da kodlayıp saklamıştır.

Anne-baba ölse bile onun özelliklerini (kalıtım şeklinde) DNA’da muhafaza edilmektedir. İstikbaldeki nesiller de yine DNA’da kodlanan bilgilere göre teşekkül eder. Mazideki hayat karanlığı gömülüp, silinmediği gibi, istikbali de muhafaza eden elektronik beyne sahiptir DNA.  DNA moleküllerinin atomlarında ilim ve şuur yoktur. Ortaya çıkan harika faaliyet ise büyük bir ilim ve şuuru gerektiriyor. Demek ki bu hayret verici fiillerin sahibi nihayetsiz ilim, irade ve kudret sahibi olan yüce Allah’tır.

Bu mükemmel faaliyetleri nasıl olur da kör tabiat ve serseri tesadüfün eline verebiliriz? Aksi takdirde, her bir DNA molekülünün ilahi bir memur olmaması, Allah’ın izni, tasarrufu, ilmi ve kudretiyle iş görmemesi düşünüldüğünde her bir DNA’nın nihayetsiz bir ilmi, hadsiz bir kudreti, her şeyi görür bir gözü, her şeye bakar bir gözü, her şeye geçer bir sözü bulunduğunu kabul etmek gerekecektir. Her şeye kadir ve hâkim olan bir Allah’ı kabul etmeyenler, “her şeye kadir ve hâkim” DNA’lar sayısınca ilahlar kabul etmek mecburiyetindedirler.

Yaptığı akıl almaz işlere bakıp da DNA’nın çok karışık bir yapısı olduğunu zannetmeyin. Çok basit bir görünüşe sahiptir. İki tane şerit gibi birbirine dolanmış atom zincirini düşünün, yer yer tıpkı bir ip merdiveninin basamakları gibi birbirine bitişmiş, helezonik olarak kıvrılıp, giden merdivene benzer.

DNA şeritleri Fosfat ve Şekerden yapılmıştır. Helezonik merdivenin basamaklarını teşkil eden kısımlar ise azotlu bileşiklerden meydana gelmiştir.  

İlim adamlarının bulmak için sarf ettikleri hayatın anahtarları helezonik merdivenin basamaklarında gizlidir. Bu basamaklı bileşikleri teşkil eden azotlu bileşikler dört grupta toplanır. Bunlar ise; “A,T,C,G” sembolleri ile gösterilir. DNA şeritleri arasında bu grupların sıralanması ile vücudun büyümesini sağlayan olayları yöneltmektedirler.  

Bu DNA yumakları aynı kimyevi bileşiklere sahiptirler. Hepsinin kütlesi eşittir. İster insan, ister köpek, ister arı, ister küf ve papatya, ister balina, ister menekşe olsun hep aynı kimyevi yapıdadırlar.  Demek ki hepsinin sahibi birdir, sanatları birdir.

Fakat her canlıdaki bu yumaklar ayrı ayrı kodlanmıştır. Ayrı özelliklere sahiptirler. Bu sayede canlılar birbirinden ayrılmıştır. Onun için kedi balıktan, kuş sinekten, ceviz şeftaliden, maymun insandan farklıdır. Her canlıda kendine has bir DNA bulunması Allah’ın ilminin genişliğini ve sonsuzluğunu gösterir.

Netice:

Atomlar gibi çok basit maddelerden çok harika moleküllerin inşası Allah’ın ilmini ve kudretini göstermektedir. “Allahü Ekber” in manasını tüm varlıklar gibi DNA’lar da daha iyi anlamamıza vesile olmaktadırlar. Bunun için her gün minarelerden “Allah Büyüktür” “Allah Büyüktür” diye haykırarak okunan ezan ne kadar büyük bir hakikati ifade ettiklerini anlamamız gerekir.

Ne mutlu bu gerçeklere kulak verenlere...

En küçük yapı taşı Allah’ı bize bu kadar mükemmel tanıtırsa, insanın tamamını incelersek ne harikalarla karşılaşırız varın kıyas eyleyin.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol