EĞİTİM
7.2.2024 19:39

İyilik Nedir

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
İyilik Nedir

İnsanın yaptığı iyilikler onun kendi kazanımıdır. Bu nedenle iyilikte lezzet vardır. İyilik mutluluk ve huzur kaynağıdır. İyilik insanın kalbini rahatlatan ve insana huzur veren şeydir. Kötülük ise insanı rahatsız eden ve huzurunu kaçıran şeydir. İyiliğin tadını alamayanların ruhu ıstırapla ve ömürleri sıkıntı ile doludur.

Mukaddime

İnsan akıl ve irade sahibi bir varlıktır. Aklının ve iradesinin sonucu olarak yaptıklarını kendine mal edebilir ve “benim işim” diye sahiplenebilir ve onunla övünmeye hakkı vardır. Ancak kendi iradesi ve aklının eseri olmayan ırkı, güzelliği ve kendi emeği olmayan şeylere sahiplenemez ve onlarla övünemez.

İnsanın yaptığı iyilikler onun kendi kazanımıdır. Bu nedenle iyilikte lezzet vardır. İyilik mutluluk ve huzur kaynağıdır. İyilik insanın kalbini rahatlatan ve insana huzur veren şeydir. Kötülük ise insanı rahatsız eden ve huzurunu kaçıran şeydir. Peygamberimiz (asm) “İyilik güzel huydur, kalbin rahat ettiği şeydir. Kötülük ise kalbin rahatsız olduğu ve halkın bilmesini istemediğin şeydir” (Müslim, Birr, 14-15.) buyurmuşlardır. İyiliğin tadını alamayanların ruhu ıstırapla ve ömürleri sıkıntı ile doludur.

1. İyilik Nedir?

Kur’ân-ı Kerim en büyük iyiliğin kişinin kendi nefsine yaptığı iyilik olduğunu belirtir. Bu ise “Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanmaktır.” Zira iman iki cihan saadetinin anahtarı ve ruhun rahatı, aklın ve kalbin tatmin olması ve huzura ermesidir. Bundan daha değerli bir şey düşünülemez. Sonra “Allah için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, kölelere, dilencilere ve isteyenlere sevdiği mallarından harcamaktır. Sonra namaz kılmak, zekât vermek ve anlaşmalarda sözlerini yerine getirmek, sıkıntıda, hastalıkta ve savaş zamanlarında sabretmektir.” (Bakara, 2:177.) Bu sayılanlar ise güzel ahlakın tamamıdır.

Peygamberimiz (asm) “İyilik güzel ahlaktır ve insanın kalbini rahatlatan, gönlüne huzur veren şeydir. Kötülük ise kalbin rahatsız olduğu ve insanların muttali olmalarından rahatsız olduğun şeydir” (Müslim, Birr, 14-15.) buyurmuşlardır. Bütün iyi ve güzel davranışlar birer iyiliktir. Maddi ve manevi yardımlar, sadakalar ve hayırları da iyilik olarak sıralayabiliriz. Kişinin kendisi, ailesi, çocukları ve başkaları için yaptığı fedakârlıklar, masraflar hepsi birer iyiliktir.

İyilik insanın en büyük sermayesi ve zenginliğidir. İnsanın ahiret azığı ve gerçek sermayesi iyiliktir. İyiliğin temelinde doğruluk vardır. Peygamberimiz (asm) “Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik ise insanı cennete götürür. Yalan insanı kötülüğe, kötülük ise insanı cehenneme götürür” (Buhari, Edeb, 69.) buyurmuşlardır. Peygamberimiz (asm) “İnsanın gerçek zenginliği yaptığı iyilikleridir” buyurur. Kur’ân-ı Kerimde yüce Allah imandan sonra “Salih Amel” istemektedir ki, salih amellerin başı ise “doğruluk”tur.

İyilik huzur ve güvenin, kötülük ise huzursuzluk ve güvensizliğin sebebidir. İnsanı şerefli ve yüce yapan sır iyilik yapmakta ve yardımcı olmakta gizlidir. Bu nedenle Goethe iyiliği “insanları birbirine bağlayan altın zincir” olarak tanımlar. Vahşi havyaları dahi insanlara dost yapan iyiliktir.

Hayat iyilikle güzelleşir, ruh ve kalpler iyiliklerle doyar ve huzura erer. İyilik hiçbir zaman boşa gitmeyen, zarar edilmeyen, zarar edilmeyen, her zaman kazandıran en iyi yatırım ve en güzel tasarruftur.

2. Duada Allah’tan İyilik İstenmelidir

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Rabbimiz bize dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” (Bakara, 2:201.) şeklinde dua etmemizi istemiştir. İnsan için en değerli ve en önemli husus “cehennemden kurtulmak ve korunmaktır. Bunun yolu da iyi olmak ve iyilik yapmaktır. İyi olmak için iyilik yapılacak, iyilik istenecek ve iyilik düşünülecektir. Dünya iyilikle ayakta durduğu gibi, ahiret de iyilikle kazanılacaktır.

3. Her İyilik ve Hayır Sadakadır

Peygamberimiz (asm) bir gün sahabelerine “Her sadaka bir iyiliktir, her iyilik de bir sadakadır” buyurdular. Sahabeler “Ya adamın sadaka verecek malı yoksa ne yapmalıdır?” diye sordular. Peygamberimiz (asm) “Eliyle çalışıp kazanır hem kendi kazanır hem de sadaka verir” buyurdular. Sahabeler “Buna gücü yoksa ne yapacak?” dediler. Peygamberimiz (asm) “Sıkıntıya düşene yardımcı olur. Bu da sadaka sayılır” buyurdular. Sahabeler “Bu da eline geçmezse?” dediler. Peygamberimiz (asm) “O zaman iyiliği emreder” buyurdular. Sahabeler “Bunu yapacak bilgiye sahip değilse” dediler. Peygamberimiz (asm) “O zaman kötülük yapmaktan sakınır ve kalbi ile de kötülüğe buğz eder, bu da onun için sadaka sayılır” (Müslim, Misafirin, 48; Zekat, 56.) buyurdular.

Yine “yarım hurma ile de olsa sadaka vererek nefsinizi cehennem azabından koruyunuz” (Buhari, Zekât, 10.) ferman eder.  “Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme ve basite almayınız” (Buhari, Nafaka, 1; İman, 41.) ferman etmiştir.

4. İyiliği Alışkanlık Haline Getirmek

Kur’ân-ı Kerimin teşvikleri ve peygamberimizin (asm) tavsiyelerinin amacı “İyi insan” modeli oluşturmak ve iyilikleri alışkanlık haline getirmektir. İyilikler Allah için yapılacak ve karşılık beklenmeyecektir. Karşılık beklentisi ticarete girer. İyilik ancak karşılıksız yapılırsa iyilik sayılır. Nitekim Yüce Allah iyileri ve onları iyi yapan iyiliklerini anlatırken şöyle buyurur: “İyiler cennette kâfur katkısı bulunan kadehlerden içerler. Bu Allah’ın has kullarının içeceği bir pınardan doldurulmuştur. Allah’ın has kulları ise adaklarını ifa ederler. Kötülüğü her yönden kuşatmış olan ahiret gününden korkarlar. Onlar seve seve yoksula, yetime, fakire ve esire yemek yedirirler. Bunu yaparken de ‘Biz sadece Allah rızası için sizi yediriyoruz, sizden ne bir teşekkür ve ne de bir karşılık beklemiyoruz’ derler.” (Dehr/İnsan, 76:5-8.)

Peygamberimiz (asm) “Layık olsun olmasın sen iyilik yapmaya devam et. Şayet layık ise ne âlâ iyiliğin yerini bulmuş olur. Şayet layık değilse sen iyilerden olursun” buyurmuşlardır. Bu nedenle iyilik kötülükle karşılık görse de terk edilmeyecektir. İyiler iyiliklerine devam ettikleri sürece kötüler kötülüklerinin cezasını kesinlikle bulacaklardır. Hz. Süleyman (as) “Kötülerin evlerinden sefalet asla eksik olmaz” demiştir.

İyiliğin değerini ancak iyiler bilir. Herkes aynı güneşten istifade etse aynı sudan içse de karakterine ve kabiliyetine göre onu yansıtır. Atalarımız “Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır” demişlerdir. Suda zehir yoktur, zehiri yapan yılanın bünyesidir. Bu nedenle bazı insanlar iyilik yapmayı ve iyi olmayı bir türlü beceremezler.

İyi insanlar iyiliği alışkanlık haline getiren insanlardır. Onlar iyiliği iyiliğe karşılık olarak değil, kötülüğe mukabil iyilik yaparlar. Çünkü karakterleri kötülüğe müsait değildir. İyiliğe karşı iyilik ödünç sayılır, asıl iyilik de kötülüğe karşılık yapılan iyiliktir.

Peygamberimiz (asm) Hz. Ali’yi çok sevdiğini birkaç defa ifade etmişti. Sahabeler bunun sebebini öğrenmek istediler. “Ya Resulallah! Neden Hz. Ali’den bu derece sitayişle bahsediyorsunuz?” dediler. Peygamberimiz (asm) sahabelere sordu. “Sizler birisine iyilik yaptığınız halde o size kötülük yapacak olsa ne yaparsınız?” Sahabeler “Yine iyilik yapmaya devam ederiz” dediler. Peygamberimiz (asm) “Ya o kötülüğüne devam ederse?” diyince sahabeler “Biz de kaşlarımızı çatarız” diye cevap verdiler. Peygamberimiz (asm) “Ali’yi bana çağırın!” ferman etti. Çağırdılar. Peygamberimiz (asm) Ali’ye sordu: “Ya Ali! Biri sana kötülük yapacak olursa ne yaparsın?” “İyilik yaparım ya Resulallah!” diye cevap verdi. Peygamberimiz (asm) “Ya o kötülüğüne devam ederse” buyurdu. Hz. Ali (ra) “Ben iyiliğime devam ederim” diye cevap verdi. Peygamberimiz (asm) “Size daima kötülük yapan birine neden iyilik yapacaksın, en azından kaşınızı çatmaz mısınız?” buyurdu. Hz. Ali (ra) “Hayır, ya Resulallah!” diye cevap verdi. “Peki, neden bunu yapıyorsun?” diyince Hz. Ali (ra) “Ya Resulallah! İyilik Allah’ın emridir, kötülük ise nefis ve şeytanın isteğidir. Ben elbette Allah’ın emrine uymakla mükellefim!” diye cevap verdi. Bunun üzerine peygamberimiz (asm) “Ali gibi genç/fetâ yoktur!” buyurdular. Bundan dolayı müslümanlar iyilik ve hayır kurumu olarak “Fütüvvet Müessesesi”ni oluşturdular.

5. İyiliği İyi Bir Şekilde Yapmak

İyilikler usulüne uygun olarak ve en iyi şekilde yapılmalıdır. Kaba ve haşin bir duruşla yapılan iyiliğin hiçbir değeri yoktur. Dinimiz daima nezâket ve nezafeti emretmektedir. İyi ve tatlı söz ve iyi davranış temel olmalıdır. Atalarımız “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” demişlerdir. Bunun anlamı, en kötü bir insan bile güzel sözle yola gelebilir demektir.

Cenab-ı Hak Musa’yı (as) Firavun’a gönderirken “Ona yumuşak söz söyle! Belki kalbine tesir eder” (Taha, 20:44) buyurmuştur. Öyle ise mü’minlere karşı daha nazik, daha kibar ve daha yumuşak huylu olmamız gerekmez mi?

İyi söz ve güzel davranışların en güzel örneklerini peygamberimizde bulmamız mümkündür. Kendisine yapılan bütün kötülükleri ve kabalıkları unutmuş, kavmine ve kabilesine lütufla ve keremle muamelede bulunmuştur. Hz. Yusuf (as) da kendisini kuyuya atan kardeşlerine aynı şekilde davranmamış mıydı?

6. İyiliğe Sebep Olan Onu Yapan Gibidir

İnsan iyiliği yapmaya gücü yetmese hiç olmazsa iyilik yapacak olana yol göstermeli ve yardımcı olmalıdır. Peygamberimiz (asm) “İyiliğe sebep olan onu yapan gibidir” (Müslim, İlim, 15; Zekat, 69.) buyurarak sebep olanın da işleyen gibi sevap alacağı müjdesini vermiştir.

İyilik eken iyilik biçer. İyilik yapan iyilik bulur. Ne verirseniz onu alırsınız. Atalarımız “Rüzgâr eken fırtına biçer” diye boşuna dememişlerdir. İnsanın kötülük yaparak iyilik beklentisi içinde olması, vermediği yerden almayı umut etmesi, emek vermeden yemeyi beklemesi ahmaklık ve aptallıktır.

Bir gün peygamberimize (asm) “Hayırlı bir iş yapıp ta insanların kendisini methettiği kimse hakkında ne buyurursunuz?” diye soruldu. Peygamberimiz (asm) “Bu, mü’minin dünyada iken peşin aldığı mükâfattır” (Müslim, Birr, 166.) Bu hadis iyiliğin dünyadaki mükâfatını zikretmekte ve kişi bununla gururlanmadığı ve bunu başa kakmadığı sürece ahiretteki mükâfatının eksilmeyeceğini de hatırlatmaktadır.

7. İyilikte Acele Etmek ve Yarışmak

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İyilik ve takvada yardımlaşın” (Maide, 5:2.) ferman eder. Yüe Allah Kur’ân-ı Kerimde “İnsan pek acelecidir” (İsra, 17:11.) buyurur. Ancak bu makbul değildir. Peygamberimiz (asm) de “Acele şeytandan teenni ise Rahmadan’dır; ancak iyilik yapmada acele etmelisiniz ki şeytan ve nefis sizi ondan vazgeçirmesin” (Taberani, 2:234.) buyurmuşlardır. Yine peygamberimiz (asm) “Bir zaman gelecek fitneler çoğalacak, insanlar dünya menfaati karşılığında dinlerini satacaklar. Bu zamanda iyilik yapmakta acele etmelisiniz” (Mecmau’z-Zevâid, 3:110.) buyurmuşlardır.

İnsan her an ölümle karşı karşıya olduğu için elbette iyilikte acele etmek durumundadır. Peygamberimiz (asm) “İyilik yapmada acele ediniz. Neyi bekliyorsunuz? Güç yetiremediğiniz ihtiyarlığı mı, yoksa aniden gelecek olan ölümü mü? Veya fitnesi gizli olan deccalı mı bekliyorsunuz?” (Tirmizi, Zühd, 3.) buyurarak ümmetini ikaz etmiştir.

Duygularını bir bahçe, akıl ve iradesini de bahçıvan yapanlar ve bu bahçeyi de iyilik suyu ile sulayanlar ahirette mutlaka cennet çiçekleri toplayacaklardır. İyilik tohumu ekenlerdir ki insanlık meyvesini toplarlar. Hz. İsa (as) “Ateşin ve toprağın yemediği iyiliklerinizi çoğaltın” buyurmuşlardır.  

8. İyilerle Beraber Olmak

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Salihlerle beraber olmamızı” (Tövbe, 9:119.) emretmektedir. Hz. Ali (ra) “İyilerle ve Salihlerle beraber olun ki kötülerin şerrinden korunasınız” der. Atalarımız “Arkadaşını söyle sana kim olduğunu haber vereyim” demişlerdir. İnsanı yola getiren de yoldan çıkaran da arkadaştır. Salihlerle beraber olan salih olur. Hz. Ebubekir (ra) peygamberimizin (asm) yanında yer aldığı için “Sıddık”, Hz. Ömer yine peygamberimizin yanında yer tuttuğu için “Adil” oldu. Hz. Ali’yi (ra) peygamberimizden ayrılmadığı içindir ki “İlim ve Hikmet” denizi oldu.

Ashab-ı Kehfin köpeği bile “Ashab-ı Kehfin yanında yerini aldığı için cennetlik olmadı mı? İnsanda hiçbir fazilet ve özelliği olmasa dahi iyilerle beraber oldukları zaman iyilerden sayılır. Değerli insanlarla beraber bulunana değer verilir. Saygılı insanlarla gezen saygı ve hürmet görür.

9. İyiliği Emretmek

İnsan iyilik yapmaya gücü yetmezse bile iyiliği emretmelidir. İyiliği emretmek iyilerin ve iyi düşünceli olanların işidir. Kalbinde kötülük tohumu taşıyanlar bunu yapamazlar. Bu nedenle iyiliği emredenler iyi insanlardır. İyiliği emretmek de iyilik yapmak kadar önemlidir.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İçinizde insanları hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte kurtulacak olanlar onlardır” (Ali-i İmran, 3:104.) ferman etmiştir. Bu ayette yüce Allah kurtuluşun ancak iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmakla mümkün olduğunu belirtmektedir.

Ahir zaman peygamberinin ümmetinin neden “hayırlı ümmet” olduğunu da “Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz. Kitap ehli inanmış olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu” (Al-i İmran, 3:110.) buyurarak açıkça iyiliği emretmelerinden dolayı hayırlı olduklarını haber verir.

10. İyiliğe Teşekkür Etmek

İyiliği bilmek ve iyiliğe mukabil teşekkür etmek insanlık gereğidir. İnsanı hayvandan ayıran en belirgin özelliği budur. Allah’ın sonsuz nimetlerinden ve kendisine olan iyiliklerinden dolayı Allah’a verebileceği hiçbir şeyi yoktur. Allah bütün bunlara karşılık olarak insandan “Hamd ve Şükür” istemektedir. Bunu da vermeyen insana elbette insan denemez ve cehenneme layık bir canavar hayvan olur. İşte insanın ibadeti bu teşekkürün bir ifadesidir. Bu nedenle Kur’ân “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun!” (Fatiha, 1:1) ayeti ile başlar. İnsanın namazı onun Allah’a karşı şükran ifadesidir ve her rekâtında “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun” ayeti okunarak bu teşekkür yapılır.

İnsan kendisine yapılan iyiliğe mukabil “teşekkür” eden tek varlıktır. İnsanın meyvesi şükürdür. Bu nedenle insan gördüğü iyiliği iyilik olarak görmesinin ve yapana teşekkür etmesi onun insanlığından kaynaklanır. Bu nedenle Peygamberimiz (asm) “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a hamd etmiş olmaz” buyurur.

İnsan iyiliksever olduğu kadar, iyiliğin değerini bilmeli, kendisine iyilik yapana teşekkür ve duayı esirgememelidir. Kadir ve kıymet bilmeli, kadirşinas olmalıdır. Bunu yapmayan ve iyiliğin değerini bilmeyen nankör sayılır ve nankörler iyiliğe layık değillerdir. Bu nedenle de iyilik görmeye hakları yoktur.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Şükrederseniz artırırım” (İbrahim, 14:7.) buyurur. Bu ayet teşekkürün nimeti artıracağını garanti etmektedir. Nimete karşı yapılacak şükür ise sadece dil ile olmaz. Nimetin değerini bilmek, israf etmemek, kanaat etmek, razı olmak ve memnuniyetini dile ve bedenle ifade etmek, sonra teşekkür etmektir.

Lokman Hekim oğluna nasihat ederek şöyle der: “Yaptığın iyilikleri ve başkasının sana yaptığı kötülükleri unut. Ancak başkalarının size yaptığı iyilikleri unutmayınız” der.

11. İyiliği Allah’tan Kötülüğü Nefisten Bilmek

İnsan iyi olmak istiyorsa evvela eksik, noksan ve kötü olduğunu kabul etmelidir. İnsanın kendisini iyi bilmesi gurur ve amelini beğenmesi ucuptur. Her ikisi de büyük günahlardandır. İnsan daima iyi işli olmalı, kendisini kusurlu bilmeli ve eksiklerini görmelidir ki iyi olmaya çalışsın ve iyilerden olsun. Zübeyir Gündüzalp “İyi olmak istiyorsanız evvelâ kötü olduğunuza inanmalısınız” der.

İnsan iyilik yapmak ve yardımcı olmak için yaratılmıştır. Bediüzzaman’ın ifadesi ile “Kuru asma çubuğu nasıl ki üzerinde bulunan üzümleri ile övünemez ve benim malımdır, ben onu oraya astım diyemez. Kuru asma dalına baklavadan daha tatlı ve sulu üzüm taneciklerini Allah asmıştır. İnsan da böyle bir kuru çubuk hükmündedir. Nasıl ki kendisine takılan göz, kulak, kalp ve akıl ile övünemez. Zira kendi malı değildir. Allah’ın takdir ettiği ve kendisine verdiği güzel duyguları ve ahlakı ile övünmeye hakkı yoktur. Zira onları da kendisine veren ve iyilik yapma kabiliyeti ile insanı yaratıp, ondan iyilikleri isteyen ve bunun sebeplerini yaratan Allah’tır. Öyle ise bunların hakiki sahibi odur ve insanın bütün bunlara karşılık ancak imanla, iyi niyetle, ihlâsla ve teşekkür ederek bunlara sahiplenmiş olur. Bunun karşılığında Allah onu Salih kulları arasına katar ve “şükrederseniz artırırım” (İbrahim, 14:7.) ayeti gereği iyiliği, sevabını ve mükafatını artırır ve onu cennete layık hale getirir.

Bütün bunlardan dolayı yüce Allah “İyilikleri Allah’tan, kötülükleri nefsinden bil” (Nisa, 4:79.) buyurmuştur.

Hz. Ali’ye (ra) sormuşlar: “İnsan kendisinin iyilerden olduğunu ne zaman bilir?” Hz. Ali (ra) “Kendisinin kötülerden olduğuna inandığı zaman” diye cevap verir. “Peki, kendisini kötülerden olduğunu ne zaman bilir?” demişler. Cevap vermiş “Kendisini iyilerden bildiği zaman…”

12. En Büyük İyilik

İnsan için en büyük ve ene değerli nimet imandır. Bediüzzaman “Kâinatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır” buyurur. İnsanın en büyük nimeti iman ve namaz olduğu gibi, en üstün saadeti de imandan istifade etmek ve namaz kılabilmektir. İnsan imanla Allah’a kul olduğunu anlar ve namazla Allah’a yakınlaşır ve her nevi nimetlerinden istifade etmeye başlar.

Peygamberimiz (asm) “Birinin senin vasıtanla imana gelmesi senin için güneşin doğup battığı yerlere sahip olmaktan daha değerlidir” (Buhari, Cihad, 102.) buyurmuşlardır. Bilhassa bu zamanda en büyük bir ihsan ve en büyük bir iyilik imana hizmet etmek, imanın artmasına çalışmak ve imanda terakki etmektir. Bu sebeple Bediüzzaman “Ben bütün mesaimi iman üzere teksif etmiş bulunuyorum” (Tarihçe-i Hayat, 784.) demiştir.

Sonuç

Allah rızasını kazanmanın ve mutlu olmanın yolu iyilerden olmak ve iyilik yapmaktan geçer. Başka yolu da yoktur. İnsan ne yaparsa sonuçta kendisine yapar. İyilik de yapsa kendi lehine yapmış olur, kötülük de yapsa kendi aleyhine yapmış olur. Bütün fiillerinin sonucu kendisine döner. İrade ve niyetinin sonucu kendisini ilgilendirir.

Bir gün Hz. Ali (ra) “Ben kimseye iyilik veya kötülük yapmadım” der. Yanındakiler şaşırırlar. “Nasıl olur? Siz daima insanlara iyilik yapmak için çırpınıp kendinizi helak ediyorsunuz” derler. Hz. Ali (ra) “Kime iyilik yapmışsam sevabını ben aldım, kötülüklerimin günahı da bana aittir. O halde bilin ki ben iyiliği de kötülüğü de nefsine/kendime yapıyorum” demiştir.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol