Ahir zaman uzun bir dönemdir; biz onu bir faslındayız. Nitekim, Peygamberimiz (asm) ahir zaman peygamberidir. Ahir zaman o zamandan başladı. “Ben ve kıyamet şu iki parmak gibiyiz” buyurarak iki parmağını göstermiştir. Ahir zamanda dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacaktır.
Ahir zaman uzun bir dönemdir; biz onu bir faslındayız. Nitekim, Peygamberimiz (asm) ahir zaman peygamberidir. Ahir zaman o zamandan başladı. “Ben ve kıyamet şu iki parmak gibiyiz” buyurarak iki parmağını göstermiştir. “Dünyanın ömrü yedi gündür. Ben yedinci günün başında geldim” buyurarak yedi bin senelik dünyada insan hayatının son bininci senesinde geldiğini ve “Ümmetim istikamette giderse ona bir gün var, yoksa yarım gün” buyurarak “Bin beş yüz” sene bu ümmetin ömrünün olduğunu da imâ ve işâret buyurmuşlardır.
Ahir zamanın son faslı “Mehdi-i Ahir zamanın” hizmet dönemi olacaktır. Bu dehşetli dönemde Deccal ve Süfyan ile mücadele edilecek, Hz. Mehdi (ra) Hz. İsa (as) birlikteliğinde Deccal’ı öldürüp “Süfyan Komitesi”nin tahribatını tamir edecektir.
**
“Ahir zamanda dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacaktır. Birincisi, küfr-ü mutlaktan gelen inkâr cereyanı. Diğeri ise münafıklıktan gelen nifak cereyanı. Nifak cereyanı Müslümanlar içinde zuhur edeceği için dinsizlik cereyanından daha müessir ve daha uzun ömürlü olacaktır. Zira saf ve samimi Müslümanlar münafıkları fark edemeyecek sözlerinden ve parlak vaatlerinden onları samimi Müslüman zannedecekler ve onlara destek olacaklardır.
“Deccal ve Süfyan da Müslümanların arasındaki ihtilaftan istifade ederek az bir kuvvetle safdil taraftar sayesinde Müslümanları istibdat altına alırlar.” Süfyan münafık cereyanının başına geçer ve Müslümanları dünyaya çağırır, dünyayı tatlı ve hoş gösterir. Siyasete rağbetlerini artırıp makam ve mevki ve şöhret ile aldatır. Devletin imkanlarını onların önüne sererek dünyevileştirir, ahireti unutturur. Yüce Allah bu duruma “Onlar seve seve dünya hayatını ahirete tercih ederler ve Allah yolundan alıkorlar” (İbrahim, 14:3.) ayeti ile işaret eder.
**
Maalesef bu zamanda bu dehşetli fitnelerin en dehşetlisini yaşamaktayız. Aile hayatı zehirlenmiş, TUİK rakamlarına göre 2002’de 18.000 çift boşanmışken 150.000 civarında gerçekleşmektedir. Evlenmeler azalmakta, boşanmalar çoğalmaktadır. Akrabalık bağları gevşemiştir. Terbiye-i İslâmiye yerini terbiye-i medeniyeye terk etmek üzeredir. Din ve ilim, dünyaya, ticarete ve siyasete alet edilmektedir. Maalesef en yetkisi ağızlardan “Din de demokrasi de araçtır” denilmekte ve amaçları olan paraya ve makama alet edilmektedir.
**
Bu durumdan kurtuluş çareleri arayanlar bunu geçmişe dönmekte ve tarikat terbiyesinde aramaktadırlar. Ama günümüz şartları buna izin vermemektedir. Kimisi de “Kur’an’a dönmek gerektiğini” ifade ile “Kur’an İslam’ı” derken sünneti reddederek dine ayrı bir zarar vermektedirler.
Peygamberimiz (asm) “Ümmetin sonu başının kurtulduğu gibi kurtulur” buyurmuşlardır. Ümmetin başı “İman Hakikatleri” ve “İmana Hizmet” ile kurtulduğu gibi sonu da “İman zaafından kaynaklanan hastalıklardan dolayı” yine “İmana hizmet” ile kurtulacaktır. Bu sebeple Bediüzzaman “Ben bütün mesaimi iman üzere teksif etmiş bulunuyorum” demiştir.
İmana hizmet sahabe mesleğidir. Bu sebeple Bediüzzaman “Sahabe Mesleğini” açmıştır. İmana hizmetin velâyet-i kübrâ olduğunu ifade ederek “Cadde-i Kübrâ-i Kur’âniye”nin “İman, Hayat ve Şeriat” şeklinde formüle etmiştir.
**
Bütün hizmetlerde ve faaliyetlerde başarı için “Kanun-u Fıtrata” uyma mecburiyeti vardır. Bediüzzaman hazretleri “Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan şayet kanun-u fıtrata uygun hareket etmezse hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün faaliyeti şer ve tahrip hesabına geçer.” (Lem’alar, 22. Lem’a)
Siyaset ve diplomatlık dinsizlik cereyanlarını durduramaz. Onu durduracak ancak iman hakikatlerinin izah ve ispatıdır. Risale-i Nurlar bunu yapıyor.
**
Bediüzzaman Hazretleri Ali İhsan Tola ağabeye “Benim üç talebemin olduğu yerde benim ruhaniyetim tecelli eder” demiştir. Konya ulemasından Hacı Veyiszâde “Yavuz Sultan Selim 50 evliya kuvvetindedir” derdi. Ona “Bediüzzaman’ın selamı var” dedikleri zaman ayağa kalkarak selamını almıştır.
**
Hacı Veyiszâde rüyasında Peygamberimizi (asm) görür. Peygamberimiz (asm) oturmaktadır, Bediüzzaman Said Nursi hazretleri de el pençe divanında ayakta hazır beklemektedir. Hoca Peygamberimize (asm) bir şey sormak ister. Peygamberimiz (asm) parmağı ile Üstadı gösterir ve “Benim vekilim budur. Ona sorun!” buyurur. O da gelir Üstada anlatır. Üstad ayağa kalkarak göz yaşı içinde “O ben değilim Risale-i Nurlardır” diye cevap verir.
**
“Rüyada Bir Hitabe” de sahabelerden ve asrın mebuslarından teşekkül eden cemaat Peygamberimizden (asm) “Bundan sonra İslam’ın geleceği ne olacak?” diye sorunca Peygamberimiz (asm) Bediüzzaman’ı çağırtır ve “Endişe etmeyin! Asrım imamı odur. Ona sorun!” ferman eder. Bediüzzaman cevap verir. O zaman cemaat ikna olur ve “Ümitvar olunuz. Şu İstikbal ınkılabı içinde en yüksek gür sadâ İslâmın sadası olacaktır” derler.