
Mü'min cennette dünyada inkişaf ettirdiği kabiliyetleri ile cennetten istifade edeceği gibi daha da geliştirerek cennetin eşyalarından çok daha mükemmel sanatlı harika şeyleri yapacak, kabiliyetlerini gösterecek ve bu kabiliyetlerinin aynasında Cenab-ı Hakkın esmasının temessülatını temaşaa ederek imanda, marifetullahta ve muhabbetullahda tekamül edecektir.
İSTİDAT VE KABİLİYETLERİN AHİRETTEKİ DURUMU…
SORU:
Selamün Aleyküm. Yanlış hatırlamıyorsam Asay-ı Musa'da: "İstidatlarını inkişaf ettirmeyenin bekaya mazhar olamama ihtimali var "deniyor. İnsanlar sonsuz cennette ve cehennemde kalacağına göre istidatlarını inkişaf ettirmeyenlerin Cenabı hakkın ilminde kalıp sonsuz cennet ve cehenneme girmeyeceklerini mi anlamalıyız? Durum buysa bunların yaratılmalarının ne gibi hikmetleri olabilir? Ve nasıl dünyada istidatlarını inkişaf ettirmemiş insan olabiliyor? Selam ve dua ile...
CEVAP:
Yüce Allah verdiği vücut nimetini bir daha geri alarak zulmetmez. Nitekim "Vücut hayr-ı mahz ve adem şerr-i mahzdır." Ölüm yokluk değil, dünya hayatından ahiret hayatına terakki ve her varlık için ebedi hayata bir tekamüldür. Dünyada Allah'ın geliştirmemizi istediği ve Vahiyle nasıl geliştirmemiz konusunda yol gösterdiği istidat ve kabiliyetlerini imanla, ibadet ve ahlakla geliştirenler cennete layık olurken, bu kabiliyetleri küfür, zulüm ve fısk ve sefahetle hastalandıran ve öldürenler de gelişmemiş, veya kötü yönde gelişmiş bu kabiliyetleri ile cehennemde yeni bir hayata mazhar olacaklardır.
İstidatları inkişaf ettirmemek hayırda inkişaf ettirmemek şeklindedir, onları şerde kullanıp öldürmek veya hasta etmektir. Cennette ebedi saadete mazhar olamaz demektir. Yoksa dirilmeyecek, hesaba çekilmeyecek ve Cehenneme girmeyecek demek değildir. Hayvanlar dahi haşirde diriltilerek "Boynuzsuz koç, boynuzludan hakkını alacak" "Adalet-i mahza tecelli edecektir."
Mü'min cennette dünyada inkişaf ettirdiği kabiliyetleri ile cennetten istifade edeceği gibi daha da geliştirerek cennetin eşyalarından çok daha mükemmel sanatlı harika şeyleri yapacak, kabiliyetlerini gösterecek ve bu kabiliyetlerinin aynasında Cenab-ı Hakkın esmasının temessülatını temaşaa ederek imanda, marifetullahta ve muhabbetullahda tekamül edecektir. Esma-i Hüsnada tekamül sonsuzdur.
Dünyada Esma-i Hüsnanın tecelliyatı vardır, cennette ise temessülü olacaktır. Temessül tecelliden ne derece yüksek ise cennet de dünyadan o derece yüksektir. kabiliyetlerin tekamülü de buna göre olacaktır… Yoksa durağanlık olur, bu ise hareketsizliktir, hareketsizlik ise ademdir ve yokluktur. Hayat faaliyet ve harekettir.
Cehennem mü'min için cennete nispeten büyük bir şer iken, kafir için ademe ve yoluğa nispeten hayır ve mükafattır. Zira o kafir cehenneme gitmezse yokluğa mahkum olacaktır. Yokluk ise bütün bütün şerdir. Cehennemde de olsa hayata mazhar olmak ademe nispeten hayırdır. Sonra cehennemde ebedi kalan o kafirin zamanla ateşle ülfet peyda ederek Allah'ın kendisine verdiği kabiliyetlerini orada kullanarak geliştirme ve cehennemde kendisine bir hayat kurma imkanı Allah'ın sonsuz rahmetinden umulabilir. Bu durumda kafirler Cehennemde kendilerine bir dünya kurabilirler.. Bu durum onun için bir hayır ve dünyada isyan ve tuğyan ile geliştiremediği kabiliyetlerini orada geliştirme imkanı sunabilir. Yoksa Allah o istidadı ona zayi etsi ve israf olsun diye vermez. Cehenneme giden kafir Allah'a isyanın cezasını gördüğü için artık asla Allah'a isyan etmeyecektir…. Bunu da düşünmek lazım… Cehennemden daha dehşetlisi var mı? Elbettte vardır.. Beterin beteri vardır. Allah'ın cenneti sonsuz olduğu gibi azabı da sonsuzdur.
Vazifemiz bunları bilip dünyada elimizde fırsat varken aklımızı kullanıp adam olmak ve Allah'ın rızasını kazanmaya bakmaktır…