Bediüzzaman 1890 yılında 17 yaşında Mardin’e giderek Osmanlı Ahrarlarını tanımış, Namık Kemal’in “Rüya Makalesini” okumuş ve Jön Türklerin Mason olduğu iddialarının yalan olduğunu görmüş, onların din ve millet, Kur’an ve Vatan fedaileri olduğunu görmüştür. Bundan sonra kendisini “Hürriyet Fedaisi” olarak tanımlamıştır.
Bediüzzaman 1890 yılında 17 yaşında Mardin’e giderek Osmanlı Ahrarlarını tanımış, Namık Kemal’in “Rüya Makalesini” okumuş ve Jön Türklerin Mason olduğu iddialarının yalan olduğunu görmüş, onların din ve millet, Kur’an ve Vatan fedaileri olduğunu görmüştür. Bundan sonra kendisini “Hürriyet Fedaisi” olarak tanımlamıştır. 2010’daki “Münazarat” isimli eserinde kendisine “Hürriyet hakkında fikrin nedir?” dedikleri zaman “Yirmi seneden beri onu, hatta rüyalarda takip eden ve o sevdâ ile her şeyi terk eden birisi size güzel cevap verebilir” demiştir. (Münazarat, 55.)
**
Bediüzzaman 1950’den sonra DP’nin iktidara gelmesi ile desteğini vermiş ve Reis-i Cumhur Celal Bayar’a “Zatınızı tebrik ederiz. Cenab-ı Hak sizi İslamiyet ve vatan ve millet hizmetinde muvaffak eylesin.
Nur Talebelerinden, onların namına Said Nursi”
(Emirdağ Lahikası, s. 2018, s.344.)
**
Reis-i Cumhur Celal Bayar ve Heyet-i Vükelâsına” gönderdiği bir mektubunda şöyle der: “Otuz seneden beri ben siyaseti terk etmiştim. Bu defa birkaç gün zarfında Ahrarların başına geçip milletin mukadderatına sahip çıkması sebebiyle, Reis-i Cumhur’u ve Heyet-i Vekileyi tebrikle beraber bir hakikati ifade ediyorum ki “Nur Talebeleri dini siyasete alet etmez.” (Emirdağ Lahikası, s.344.) demiştir.
**
Ayrıca Nur Talebelerine ve herkese hitaben yazdığı bir mektubunda da şöyle der: “Hususan oradaki eski tahribatı tamire başlayan hakiki vatanperver olan Demokrat namındaki hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyeperverler, Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnettârım. Onların muvaffakıyetine çok dua ediyorum. İnşallah o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar.” (Emirdağ Lahikası, 2018, s. 348.)
**
“Ehemmiyetli bir hakikat ve Demokratlarla Üniversite Nurcularının bir hasbihalidir” başlığı altındaki bir mektubunda da şöyle buyurur: “Şimdi milletin arzusuyla şeâir-i İslâmiyenin serbestiyetine vesile olan Demokratlar, hem mevkilerini muhafaza, hem vatan ve milletini memnun etmek çâre-i yegânesi, ittihad-ı İslâm cereyanını kendine nokta-i istinad yapmaktır. Eski zamanda İngiliz, Fransız, Amerika siyasetleri ve menfaatleri buna muarız olmakla mâni olurdular. Şimdi menfaatleri ve siyasetleri buna muarız değil, belki muhtaçtırlar. Çünkü komünistlik, masonluk, zındıklık, dinsizlik, doğrudan doğruya anarşistliği intaç ediyor. Ve bu dehşetli tahrip edicilere karşı ancak ve ancak hakikat-ı Kur’âniye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmaya vesile olduğu gibi, bu vatanı istilâ-yı ecanipten ve bu milleti anarşilikten kurtaracak yalnız odur. Ve bu hakikate binaen, Demokratlar bütün kuvvetleriyle bu hakikate istinad edip komünist ve masonluk cereyanına karşı vaziyet almaları zarurîdir.
Bir ezan-ı Muhammedînin (asm) serbestiyetiyle kendi kuvvetlerinden yirmi defa ziyade kuvvet kazandılar. Milleti kendilerine ısındırdılar, minnettar ettiler. Hem mânen eski İttihad-ı Muhammedîden (asm) olan yüz binler Nurcularla, eski zaman gibi farmason ve İttihatçıların mason kısmına karşı ittifakları gibi, şimdi de aynen İttihad-ı İslâmdan olan Nurcular büyük bir yekün teşkil eder. Demokratlara bir nokta-i istinaddır. Fakat Demokrata karşı eski partinin müfrit ve mason veya komünist mânâsını taşıyan kısmı, iki müthiş darbeyi Demokratlara vurmaya hazırlanıyorlar.
Eskiden nasıl Ahrarlar iki defa başa geçtiği halde, az bir zamanda onları devirdiler. Onların müttefiki olan İttihad-ı Muhammedî (asm) efradının çoklarını astılar. Ve "Ahrar" denilen Demokratları kendilerinden daha dinsiz göstermeye çalıştılar. Aynen öyle de şimdi bir kısmı dindarlık perdesine girip Demokratları din aleyhine sevk etmek veya kendileri gibi tahribata sevk etmek istedikleri kat’iyen tebeyyün ediyor. Hattâ ulemânın resmî bir kısmını kendilerine alıp Demokratlara karşı sevk etmek ve Demokratın tarafında, onlara mukabil gelecek Nurcuları ezmek, tâ Nurcular vasıtasıyla ulemâ, Demokrata iltica etmesinler. Çünkü Nurcular hangi tarafa meyletseler ulemâ dahi taraftar olur. Çünkü onlardan daha kuvvetli bir cereyan yok ki, ona girsinler.
İşte madem hakikat budur, yirmi beş seneden beri ehl-i ilmi, ehl-i tarikatı ezen, ya kendilerine dalkavukluğa mecbur eden eski partinin müfrit ve mason ve komünist kısmı bu noktadan istifade edip Demokratları devirmemek için, Demokratlar mecburdurlar ki hem Nurcuları, hem ulemâyı, hem milleti memnun ve minnettar etmek, hem Amerika ve müttefiklerinin yardımlarını kaybetmemek için bütün kuvvetleriyle ezan meselesi gibi şeâir-i İslâmiyeyi ihyâ için mümkün oldukça tamire çalışmaları lâzım ve elzemdir.
Maatteessüf, bazı müfrit ve mason ve komünistler, Demokrat aleyhinde olduğu halde kendini Demokrat gösteriyorlar ki, Demokratları tahribata sevk etsin ve din aleyhinde göstersin, onları devirsin.”
Nur talebeleri ve Nurcu Üniversite gençliği namına
Sadık, Sungur, Ziya.
**
Ahrarların KongresiAziz, sıddık, vefadar, fedakâr kardeşlerim,
Evvelen: Bütün ruh u canımla fevkalâde nuranî hizmet-i imaniyenizi tebrik ederim.
Saniyen: Ankara’da dindar Ahrarların kongresinde beni Diyanet Riyaseti dairesinde bir vazife ile tavzif etmeyi hararetle istemelerine ve Medresetü’z-Zehranın Nur talebelerini, bu meselede bana kabul ettirmekte vasıta yapmalarına karşı derim:
O toplantıda bu teklifi yapan meb’uslara ve dindar arkadaşlarına çok teşekkür ve çok selâm ve muvaffakiyetlerine çok dua ederiz. Fakat ben ziyade zayıf ve şiddetli hasta ve ihtiyar ve kabir kapısında ve perişan olduğumdan, o kudsî vazifeyi yapmaya iktidarım olmamasından, benim yerimde Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsi, benim bedelime Nur şakirtlerinin has ve hâlis ve İslâmiyet’in hakikî fedakârlıklarının şahsiyet-i mâneviyesi, o kudsî vazifeyi şimdiye kadar gayr-ı resmî perde altında yaptıkları gibi, inşallah resmî bir surette dahi yapabilecekler. Onlara havale ederiz...
Duanıza muhtaç kardeşiniz
Said Nursî
Sonuç
Bediüzzaman 1980’de Ahrar Jön Türklerden daha hürriyetçi olduğunu ilan eder. “Sen Selanik’te İttihat ve Terakki ile ittifak etmiştin, neden ayrıldın?” sorusuna karşılık verdiği cevapta, “Ben ayrılmadım, onların bazıları ayrıldılar. Niyazi Bey, Enver Bey gibi adamlarla şimdi de müttefikim; lakin bazıları bizden ayrıldılar, bataklık yoluna saptılar. Hamiyetlerinde şüphem yoktur, fakat mukabillerinde garaz hissettiler; onlar da, tabiî, garaza ittiba ettiler” (İçtimai Reçeteler, 2:289.)
Bediüzzaman İttihat ve Terakki içinden Ahrarlarla beraber ayrılır ve Ahrarları destekler. Ahrarlar 1910 yılında kapatılınca siyasetten çekildi. 35 sene sonra 1945’de DP kurulunca “Ahrarlar yeniden dirildi” buyurarak DP’nin Ahrarların devamı olduğunu söyleyerek onları tebrik etti ve desteklemeye başladı.DP’nin kongresine “Ankara’da dindar Ahrarların kongresi” dedi.
“İnşallah o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar” buyurarak dindar demokratlar olduğunu ifade etti.