DİN
12.9.2023 18:47

Ailede Karşılıklı Haklar

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Ailede Karşılıklı Haklar

Peygamberimiz (sav) vefatından önce fısıltı halinde üç şeyi vasiyet etmiştir. Birincisi, namaza dikkat ediniz. İkincisi, köle ve işçilerin hakkına riayet edin. Üçüncüsü, kadınlar hakkında Allah’tan korkun ve haklarına riayet edin.

1. Muaşeret / İyi Geçinme

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Kadınlarınızla maruf şekilde iyi geçinin. Onlarda sevmediğiniz şeyler varsa sabredin. Bilin ki hoşlanmadığınız şeyde Allah sizin için çokça hayır murat etmiş olabilir.” (Nisa, 4:19) buyurur. Bir başka ayette de yüce Allah “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi şirk koşmayın. Sonra anne-babaya ihsan edin. Akrabalarınıza, öksüzlere, yoksullara, yakın komşuya ve uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa ve yolda kalmışa da iyilik yapınız. Allah böbürlenen ve övünenleri sevmez” (Nisa, 4:36) buyurarak insanlarla iyi geçinmek gerektiğini ders vermektedir. İslam bilginleri “Sahib-i bilcenb” kelimesinden kişinin en yakınında olan eşinin kastedildiğini ifade etmektedirler.

Peygamberimiz (sav) vefatından önce fısıltı halinde üç şeyi vasiyet etmiştir. Birincisi, namaza dikkat ediniz. İkincisi, köle ve işçilerin hakkına riayet edin. Üçüncüsü, kadınlar hakkında Allah’tan korkun ve haklarına riayet edin. Zira onlar ellerinizde esirdir. Nikâhla onların nefislerini kendinize helal kılmışsınız” buyurdular.

Kadınlarla iyi geçinmek demek kadına eziyet etmemek ve ondan gelen eziyete de sabırla mukabele etmek, kadının heyecan ve öfkesine karşı hilim ve sabır göstermektir. Peygamberimizin (sav) hanımları kendisine karşılık verirler ve bazen peygamberimiz (sav) onlara küserdi. Hz. Aişe (ra) ile babası Hz. Ebubekir’i (ra) aracı yapacak kadar münakaşa ettikleri olmuştu. Peygamberimiz (sav) bütün bunlara karşı son derece hilim ve sabırla mukabele ediyor ve tebessümünü onlardan esirgemiyordu.

Hz. Enes b. Mâlik (ra) “Allah’ın resulü çocuklar ve kadınlar hakkında herkesten daha merhametli ve şefkatliydi” demektedir.

2. Deâbe / Helali ile Şakalaşmak

Kişinin helali ile şakalaşması, oynaşması, onun sıkıntısını ve üzüntüsünü gidermesine deâbe denir. Bu şekilde kadınların zahmeti unutturulur ve öfkesini yatıştırır ve gönlünü hoş edersiniz. Peygamberimiz (sav) hanımları ile şakalaşır ve onların seviyesine iner ve onlarla konuşurdu. Hz. Aişe (ra) ile yarıştığı ve onu Habeşlilerin oyunlarını seyretmeye götürdüğü vakidir.

Peygamberimiz (sav) “Mü’minlerin imanca en kâmil olanı, ahlakça en mükemmel olanı ve ailesine en hayırlı olanıdır. Sizin hayırlınız ehline ve ailesine hayırlı olanınızdır” buyurarak ailesine hayırlı olmanın ahlaki bir erdem ve imanın kemaline delil olduğunu belirtmiştir.

Hz. Ömer (ra) “Erkek evinde çocuk gibi olmalı, dışarıda ise vakarını, ciddiyetini ve ağırbaşlılığını korumalıdır. Aile efradı ne zaman nafaka konusunda aşırıya gidecek olsa yine ciddiyetini ele almalıdır” demiştir.

Peygamberimiz (sav) “Muhakkak ki Allah kaba ve cimri olan kimseleri sevmez” buyurmuş, kibar ve cömert olmak gerektiğini ders vermiştir. Bu nedenle kişi aile efradına sert ve merhametsiz olmamalı ve çoluk çocuğunu hor görerek onlara kibirle ve cimrilikle muamele etmemelidir.

Yüce Allah Kalem Suresinde “Kur’ân-ı Kerimi ve peygamberi yalanlayan, vara-yoğa yemin eden değersiz kimseye, çok ayıplayan ve laf taşıyana, hayırdan insanları alıkoyan zalime, aile efradına zorba davranan ve kötü olarak tanınan kimselere mal ve evladı çoktur diye önem verme ve onları adamdan sayma” (Kalem, 68:8-14) buyurmaktadır. Ayette geçen “Utul” kelimesi çoluk çocuğa karşı dili bozuk ve kalbi katı olmayı ifade etmektedir.

Bir kadın ölen kocasına şöyle ağıt yakıyor “Allah’a yemin ederim ki o eve girdiği zaman gülen yüzü ile evi neşeye boğardı, çıktığı zaman da sukut ederek evdeki hiçbir şeyi dışarı taşımazdı. Bulduğunu yer, kaybolan şeyin nereye gittiğini sormazdı” diyordu. O kadın kocasının güzel ahlakını anlatıyordu.

3. Siyaset

Evin erkeği şaka ve oyunda itibarını düşürecek derecede aşırıya gitmemesi ve nefsanî isteklerinde kadının ahlakını bozacak kadar aşırıya kaçmaması, itidal ve vakarını koruması haline siyaset denir. Basit ve bayağı olmamalı ve itibarını ayaklar altına almamalıdır.

Evin erkeği herhangi bir münkeri görünce onu yasaklamalı ve bu konuda müsamaha kapısı açmamalıdır. Haramlarda aslan gibi kükremesini bilmelidir. Selef-i Salihînden ve Tabiînin büyüklerinden Hasen-i Basrî (ra) “Kadının hevâ-i nefsine uyarak gaflet içinde sabahlayan ve namazı ibadeti terk edeni Allah yüzüstü cehenneme atar” demiştir. Hz. Ömer (ra) “Kadınların hevâi nefislerine muhalefet edin. Bunda aile için bereket vardır” demiştir.

Peygamberimiz (sav) “Karısının kölesi olan haktan ayrılmış ve hayırlardan mahrum olmuştur. Kadının heva-i nefsine itaatte nedamet vardır” demiştir. Erkek kadını emri altına alıp onun hevâî isteklerine karşı çıkacağına onun tasarrufu altına girerse Allah’ın hükmüne muhalefet etmiş, fıtratı bozmuş ve kâinattaki “Âdetullah” dengesini bozmuş ve şeytana itaat etmiş olur. Nitekim Şeytan aleyhilla’ne “Onlara emredeceğim Allah’ın yarattığını değiştirecekler” (Nisa, 4:119) demektedir. Yüce Allah “Kim şeytanı dost edinirse hüsrana uğrayanlardan olur” (Nisa, 4:119) buyurmaktadır.

Kocanın hakkı âmir olmaktır; memur olmak değil. Yüce Allah erkeğe “Seyyid” (Yusuf, 12:25) yani, “hanımın efendisi” demiştir. Nisa Suresinde de “Erkekler kadınlara hâkimdir; yönetici ve malından harcaması bakımından kadınlardan fazilet ve makamca üstündürler” (Nisa, 4:34) buyurarak erkeğin idareci ve aileyi koruyucu yönüne dikkatimizi çekmiş ve üstünlüğün sebebini de açıklamıştır.

İmam-ı Şafi (ra) “Üç kimseye yumuşak davranma, sana ihanet ederler. Bunlar köle, kadın ve işçi” demiştir. Araplar kızlarına öğüt verirlerken “Kocanı dene, önce mızrağının ucundaki demiri çıkar, sesini çıkarmazsa kalkanında et doğra. Buna da sesini çıkarmazsa kılıcıyla kemik kır. Buna da sesini çıkarmazsa o senin eşeğindir, sırtına bin” derlerdi.

Dünya adaletle düzgün olarak yürür ve işler adaletle düzen alır. Adalet ise hak sahibine hakkını vermektir. Adalet ise denge ve ölçü demektir. Bir şey haddini aşarsa zıddına inkılâp eder. Bu nedenle muvafakatte da muhalefette de normal olanı ve orta yolu takip etmek gerekir. Ailede de aile reisi olan erkek hakka tabi olursa kadınların şerrinde emin olur.

Kadının hilesi büyüktür. Bu nedenle peygamberimiz (sav) “Kadınların şerrinden, hilesinden, fitnesinden ve hud’asından Allah’ım sana sığınırım, beni koru!” buyurarak dua etmişlerdir. Yani bize bunu öğütlemiştir. Bu şekilde dua etmemizi ve buna göre uyanık davranmamızı istemiştir.

Kötü ahlakın kaynağı her şeyden önce çarpık düşünceler ve yanlış itikatlar, inançlar ve bozuk akıllardır. Kötü ahlak çarpık akıl ve düşünceyle beraber hükmünü icra eder. Dünyaya ve mala düşkün olan akıl, bu düşüncesi ile bencil ve cimri olur. Bunlar ise her nevi kötü davranışın kaynağıdır. Böyleleri kendilerini çok akıllı, başkalarını da akılsız, sefih ve kafası çalışmayan olarak görür ve onları asla dinlemezler. Bu nedenle kadınlarda en çok dünyevî akıl vardır ve bu akla “cerbezeli akıl” adı verilir. Bu nedenle Peygamberimiz (sav) “Salih ve dindar bir kadının kadınlar içindeki yeri yüz karakarga içinde bulunan bir beyaz güvercin gibidir” buyurmuşlardır. Kadınlar “saliha” olursa “Hanım” unvanına layık olurlar. Bu nedenle peygamberimiz (sav) “saliha hanım” ifadesini kullanmışlardır.

Lokman (as) oğluna “Ey oğul! Kötü kadından uzak dur. Zira o ihtiyarlık sana gelmeden seni kocaltır. Şerrinden sakın. Zira onlar seni asla hayra çağırmazlar. Bu nedenle iyilerinden bile kendini korumalısın” demiştir. Yani, kadını koruyan, onu yanlıştan koruduğu gibi, kendisini de onun şerrinden korumuş olur.

Yüce Allah “Ey İman edenler! Nefislerinizi ve ehlinizi cehennem ateşinden koruyunuz!” (Tahrim, 66:6) emrederken bunu kime emretmektedir? Burada muhatap öncelikli olarak aile reisidir.

Bu nedenle kadınları idare etmek gerçekten zordur. Onlar ancak siyasetle karışık ince bir hareketle yola gelirler. Bunu başarabilmek de akıl, irade ve sabır ister. Kadın siyasetle idare edilmelidir. Çünkü o hem bedenen zayıf ve nahiftir hem aklen çarpıktır, hem de şerre meyyaldir. Bu nedenle zaafını hile ve kurnazlıkla kapamak ister. Bunun ilacı siyaset ve sertliktir. Tatlı konuşmak ve şefkat göstermek zaafiyetin ilâcıdır. O halde bir doktor gibi hastalığın ilacını ve dozunu ayarlamalıdır. Erkek kadının ahlâkını öğrendikten sonra onun durumu neyi gerektiriyorsa öyle davranmalıdır.

4. Gayret / Kıskançlık

Evin erkeği namus ve iffeti koruma konusunda hassas olmakla, korkulan hususlardan gafil olmamakla beraber, su-i zan, tecessüs ve inat konusunda aşırıya kaçmaması gerekir. Peygamberimiz (sav) “kadınları sıkıntıya sokacak şekilde gizli yönlerini araştırmayı yasaklamıştır.” Her insanın kendisine özgü ve başkaları ile paylaşmayacağı konular olabilir. Veya günah ve yanlış olmamakla beraber yakınlarının ve başkasının görmesini istemediği eksik ve aksaklıkları bulunabilir. Bu nedenle peygamberimiz (sav) “seferden dönenlerin aniden habersiz evlere girmeyin, evinizde nahoş, kirli ve dağınık hallerle karşılaşarak ev halkını sıkıntıya sokmayın” buyurmuşlardır.

Her insanın sevmediğimiz ve beğenmediğimiz huyları ve alışkanlıkları olabilir. Kadınlar hissi ve çabuk etkilenebilen özelliğe sahip oldukları için peygamberimiz (sav) “Kadın eğri eğe kemiğinden yaratılmıştır. Sevmediğiniz huyları varsa, sevdiğiniz yönleri de vardır. Onu düzeltmek isterseniz kırarsınız. Ondan eğriliği ile beraber, bunu kabullenerek iyi geçinmeye bak.” buyurmuşlardır. Burada kadınlara karşı şefkatli davranmanın gereği vurgulamıştır. Peygamberimiz (sav) ayrıca “kişi ortada hiçbir sebep yokken hanımını kıskanarak sıkıntıya sokmasından dolayı erkeğe Allah’ın öfkesini çekeceğini” de haber vermiştir. Bu nedenle Hz. Ali (ra) “Sakın kıskançlıkta ifrata varmayınız. Ortadan hiçbir şey yokken onu çamur atmış ve kendi namusunuzu kendiniz lekelemiş olursunuz” demiştir.

Bütün bunlarla beraber erkeğin namusunu ve şerefini koruma konusunda gayretli olması övülmüştür. Peygamberimiz (sav) sahabelerden Said b. Ubade’nin (ra) kıskançlığı için “Said’in kıskançlığına şaşmayın. Ben ondan daha gayretliyim ve Allah herkesten daha gayretlidir ve gayretli olanları sever” buyurmuşlardır.

Yüce Allah fuhşiyatın her nevini, gizlisini ve alenisini yasaklamıştır. Tabiinin büyüklerinden Hasen-i Basrî (ra) “Siz hanımlarınızın çarşı ve pazarlarda erkeklerle sıkışık bir şekilde gezmenize müsamaha mı gösteriyorsunuz? Kıskanmayanı Allah berbat etsin!” demiştir. Hz. Ömer (ra) “Hanımlarınızı ‘Hayır!’ kelimesine alıştırın” demiş ve isteklerinin tamamına “Evet!” şeklinde karşılı vermenin doğru olmadığını ifade etmiştir.

Bu konuda son olarak peygamberimizin (sav) Hz. Fatıma’ya sorduğu ve cevabına memnun olduğu bir hususu yazarak bitirelim. Peygamberimiz (sav) Hz. Fatıma’ya sordu: “Kızım, bir kadın için en hayırlı olan şey nedir?” Hz. Fatıma cevap verdi: “Ne onun bir erkeği görmesi ve ne de bir erkeğin onu görmesidir. Kadınlar için en hayırlı yeri evinin içidir.” Peygamberimiz (sav) bu söze o kadar çok sevindi ki kızını kucakladı ve alnından öptü.

5. Nafaka

Müslüman aile reisinin en birinci vazifesi ailesinin geçimini ve nafakasını temin etmektir. Nafakayı helal yoldan kazanmak için çalışması ibadet ve kazancını çoluk çocuğu ve ailesi ile yemesi ve harcaması en hayırlı sadakadır. Allah farzları yapıp haramlardan kaçan bir aile reisinin kulun nafaka için çektiği sıkıntılarından dolayı pek çok günahını affeder ve onun bütün çalışmasını ibadet olarak kabul eder.

Müslüman’ın evine cimrilik yapması yakışık almaz. Ailesini örfe uygun ve israfa kaçmadan geçindirmesi gerekir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Yiyin, için ama israf etmeyin; Allah israf edenleri sevmez” (A’raf, 7:31) buyurmuştur. Bu konudaki ölçüyü de “Elini boynuna bağlama, açarak büsbütün de saçıp savurma, ikisi arasında bir yol tut” (İsra, 17:29) ayeti ile koymuştur.

Peygamberimiz (sav) “Sizin hayırlınız ehline, ailesine ve çocuklarına hayırlı olandır” buyurmuştur. “Ailene ve çocuklarına harcadığın Allah yolunda yaptığın harcamalar gibidir” buyurarak nafakanın da sadaka sevabına denk olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle selef-i salihin nafakayı bol bulundurur, süs ve ziynete ise az harcama yaparlardı. İbn-i Sirin (ra) “Cuma günü evine baklava lamayı ihmal etmeyiniz. Bu zaruri nafaka değilse de bunu yapmak müstahbdır” demiştir.

Bu konuda doğru olan davranış şekli nafaka için ayırdığın paranın artanını hanımına vererek onun da infak etmesini ve sadaka vermesini sağlamaktır. Aile reisi ailesi ile beraber sofraya oturmalı ve ayrı yememelidir. Zira toplu yemeklerde bereket ve Allah rızası vardır.

6. Talim ve Taallüm

Yüce Allah “Ehlinizi ve kendinizi cehennemden koruyun” (Tahrim, 66:6) emretmiştir. Kişinin kendisini ve ailesini ateşten koruması ise ancak ilimle olur. insanın kadın olsun erkek olsun kendisini ateşten koruması için haram ve helal olan şeyleri bilmesi, farz olan hususları bilerek uygulaması ve amel etmesi şarttır.

Mesela “bir kadının güneş batmadan önce hayızdan kesilirse o günün öğle ve ikindi namazını kaza etmesi gerekir, sabah hayızdan kesilirse akşam ve yatsıyı kaza etmesi gerekir” gibi kendisine farz olan ve yapmadığı zaman sorumluluk gerektiren hususları öğrenmesi farzdır. Peygamberimiz (sav) “İlim öğrenmek kadın erkek tüm inananlara farzdır” buyurmuştur. Bu eğitim ya evde yapılacaktır veya hocaya gitmeye ve öğrenmeye müsaade edecektir.

Doğrusu evin erkeği hanımının hem hocası hem de kocası olmasıdır. Baba evindeki çocuklarının eğitiminden de sorumludur. Eğitimini yaptırmadığı zaman buluğ çağına kadar çocuklarının günahlarından ve yanlışlarından baba sorumludur.

7. Nâşizelik

Kadının kocasına isyan ederek nefsini ondan menetmesine veya kocanın hanımına kızarak yatağını ayırmasına nâşizelik adı verilir. Erkeğin hanımına kızması ancak dinin yasakladığı bir durumu onda görmesinden dolayı olmalıdır. Bu durumda ona nasihat eder ve vazgeçirmeye çalışır. Bununla kadın yanlışından dönmezse erkek üç gün sırtını döner ve yatar. Hanımının özür dilemesini bekler.

Hz. Zeynep Peygamberimizin (sav) hediyesini kabul etmeyerek yanlış yaptığı için Peygamberimiz (sav) bir ay kadar bütün hanımlarından uzaklaşmıştı.

8. Vikâ

Kişi abdestli olarak dua ederek yatağına uzandıktan sonra hanımı ile oynaşmak isterse şu duayı okumalıdır. “Allahümme cennibni’ş-şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne mâ razaktenâ.” “Allahım! Şeytanı bizden ve bize rızık olarak verdiğin neslimizden uzaklaştır” demelidir.

Perde altından çıkmamalı ve tazim için kıbleye dönmemelidir ve hayvanlar gibi soyunmamalıdır. İnsanın hürmeti vardır, buna uymalıdır. Peygamberimiz (sav) hanımına yaklaşacağı zaman sesini alçaltır ve örtünürdü. Öpmeyi ve dokunmayı elçi yapmalı ve bundan sonra işini görmelidir.

Peygamberimiz (sav) “Üç şey kişinin za’fındandır. Yolda tanışıp arkadaş olduğu kimsenin adını sorup öğrenmemesi, verilen ikramı reddetmesi, hanımı ile konuşup sevişmeden onunla temasta bulunması ve çabukça işini görmesi ve eşinin tatmin olmasını beklememektir. Kişinin hanımını tahrik ettikten sonra onu tatmin etmeden ondan uzaklaşması ona eziyet etmektir. Bu sıkıntıya ve münâferata sebeptir. Suların beraber akması çok zevk vericidir. Bunun için gayret göstermek gerekir. Bu da karşılıklı uyum ve anlayışla mümkündür.  

Peygamberimiz (sav) “Cuma gecesi yıkanan ve eşinin yıkanmasını sağlayana Allah rahmet etsin” buyurarak bu gece yıkanmanın müstahap olduğunu ifade etmiştir. Kişinin dört gecede bir zevci ile muamelesi fıtrata en uygun olanıdır. Bu konuda ölçü yüce Allah’ın bir erkeğin dört kadınla evlenmesine müsaade etmiş olmasıdır. Kişi bu müddeti kendisini ve zevcesini şehevi düşüncelerden ve haramdan koruması için azaltıp çoğaltabilir. Kadını bu hususlarda korumak kocanın farz görevlerindendir.

Hayızlı kadınla ve temizlendikten sonra yıkanmadan cinsi münasebette bulunmak da haramdır. Allah’ın emrettiği yolun dışında münasebet de haramdır. Bunun dışında hanımına istediği şekilde yaklaşmakta mahzur yoktur. Nitekim yüce Allah “Kadınlar tarlanızdır, siz de tarlanızı dilediğiniz zaman ve dilediğiniz şekilde ekebilirsiniz” (Bakara, 2:223) buyurmuştur.

Erkek hayızlı hanımının eliyle istimnâ edebilir, kadının elbisesinin üzerinden dilediği şekilde istifade edebilir. Peygamberimiz (sav) “cima hariç oynaşmanızda mahzur yoktur” buyurmuşlardır. Cimadan sonra uyumakta mahzur yoktur; ancak sabah namazından önce mutlaka gusletmek ve namazı geçirmemek şarttır. Geçirirse günaha girer.

Ahirete insanın bütün cüzleri geri iade edileceği için cünüp olduğu zaman tırnak kesmek ve traş olmak mekruhtur.

Karşılıklı anlaşarak azil yapmakta veya korunmakta mahzur yoktur. Bununla beraber Allah’ın yaratacağı bir varlığı kimse engelleyemez. Allah yaratmayacaksa bir sebep halk ederek hamile kalmayı kullarına engelletir. İnsana verdiği akıl ve tedbir ile yaratmayacağı bir şeye sebep yapar. Bu da Allah’ın kader sırlarından biridir.

Peygamberimiz (sav) “Kişinin zevci ile münasebetine Allah sevap yazar” buyurdular. Dinleyenler “Ya Resulallah bu nasıl olur? Biz onunla ihtiyacımızı gideriyoruz” dediler. Peygamberimiz (sav) “Bu Allah’ın takdiridir. Allah yarattığı bir varlığa sebep olan anne babaya o çocuğun hayır ve sevabından hisse verir” buyurdular.

Azlin çocuğu öldürmek olduğunu ve dolayısıyla haram olduğuna hükmeden Hz. Abdullah b. Abbas’a karşı çıkan Hz. Ali (ra) “Erkeğin menisi yedi safha geçtikten sonra zayi edilirse bu durumda ancak çocuğu öldürmüş ve günaha girmiş olur” der. Bu içtihadında da “Mü’minun Suresinden delil getirir. Bu da “Meni, nutfe, kan pıhtısı, mudga, kemik giyme, et giydirme, ruh üfleme” (Mü’minun, 23:12-14) Çocuğa ruh üfleme ancak 120 gün sonra olur. Bu nedenle bundan önce çocuğu aldırmak onu öldürmek değildir. Hz. Ali (ra) “Diri olarak toprağa gömülen çocuğu hangi günahından dolayı öldürdüğü sorulunca” (Tekvir, 81:8-9) ayetinin manasına dâhil olmadığını belirtir.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol