AKP toplumun dindar, muhafazakâr, milli ve manevi değerlere bağlı kesimin oyunu alarak iktidara gelmiştir. İktidara geldiği zaman oyu %36 oranındadır. Daha sonra iktidar nimetlerini de kullanarak ülkede ezilmiş ve itilmiş, kendisini mağdur hisseden kesimlerin oylarını almak için beklentilere uygun söylemler geliştirtir.
AKP toplumun dindar, muhafazakâr, milli ve manevi değerlere bağlı kesimin oyunu alarak iktidara gelmiştir. İktidara geldiği zaman oyu %36 oranındadır. Daha sonra iktidar nimetlerini de kullanarak ülkede ezilmiş ve itilmiş, kendisini mağdur hisseden kesimlerin oylarını almak için beklentilere uygun söylemler geliştirerek oy oranını artırmış ve yandaşlarını belediye ve devlet imkanlarını kullanarak artırmıştır. Alevi açılımı, Kürt açılımı, Çingene Açılımı gibi açılımlarla bu kesimlere şirin görünecek yasalar çıkararak onların da oylarını kendine çekmiş; ancak beklentilerine cevap da vermemiştir.
Ayrıca milletin hassas olduğu konuları gündemine taşıyarak önce “İhtilalcileri yargılıyor, “Ergenekon İhtilal Örgütünü” deşifre ederek yargılama görünümü altında kendisine ihtilal yapacakları yargılayan ve askeri hizaya getirecekmiş görüntüsü vermiştir. Böylece demokratların oylarını kendisine çekmiş, referandumlarla demokratik açılımlar yapıyor görüntüsü ile bunu pekiştirmiştir. Sonra İhtilalcileri masum ve mağdur olduğu iddiası ile onlara bu mağduriyeti yaşattığını iddia ettiği bir “Paralel Devlet Yapısı” ortaya atmış bu defa “Dindar Cemaatleri” bu isim altında hedef tahtasına koyarak “Dindar bir iktidar var ve bu dindar iktidar İmam-Hatipleri açıp Liselere Kur’an ve Siyer Dersleri koyarak zaten devlete bağlı Atatürkçü dindar bir nesil yetiştiriyor. “Ülke bütünlüğünü “Dindar Kemalizm” sağlayacaktır.” İddiası ile hem devleri Kemalizm ekseninde tutuyor hem Kemalistlere şirin gözükerek desteklerini alıyor. Hem de “Demokratları dağıttığımız gibi Kemalizm’in kendisine düşman gördüğü Tarikatların ve dini cemaatlerin sonunu biz getiririz” diyorlar. Tam ikiyüzlülükle münafıkane bir politika takip ederken diğer taraftan “menfaat odaklarını” devletin imkanları ile kullanıp kendi menfaatlerini takip ediyorlar.
Aynı politikayı takip ederek Yahudilerle mücadele ettiği görüntüsü vererek İslam dünyasındaki radikal siyasi grupların desteğini arkasına alırken çocukları vasıtasıyla yaptığı ticari münasebetlerle ve devletin yasaları ile Yahudilere ve İsraillere daha fazla menfaat temin ediyorlar. Yapılan tenkitleri de “Siyaset ayrı ticaret ayrıdır. Biz siyasetle ticareti ayırıyor ve ticari olarak ülke menfaatini takip ediyoruz” diye ikinci bir ikiyüzlülük yapıyorlar.
Bediüzzaman “Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır” dediği için Bediüzzaman’ın Risalelerini de “Menfaat aracı olarak” gören AKP çıkardığı TEKEL yasası ile Risalelerin basımını da kendisine biat edip oy toplayan yandaş cemaatlere vermek için yasa çıkarmış ve bunda da iki yüzlü davranarak “Kültür Bakanlığının Tarihi Eserleri Koruma Yasasına eklediği yeni bir yasa ile” “Risaleleri koruma altına alıyoruz” derken uygulamayı Bakanlar Kurulu Kararı ile Diyanete vererek “Diyanetin kontrolünde basılmasını yasaya bağlayıp menfaat aracı olarak kullanmaktadırlar. Bununla da Nurcuları kendilerine bağlamayı amaç ediniyorlar.
Son olarak Ayasofya’nın ibadete açılmasını da siyasi bir şova dönüştürerek kendi iktidarını muhafaza için kullandığı da bir gerçektir. Menderes’in Ezanı alına çevirmesindeki amaç ile Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının amacı birbirine uymuyor. Birinde samimiyet, ikincisinde ise siyaset öne çıktığı herkesçe bilinmektedir.
Tabi bu arada devletin varlık amacı ve görevi olan “Güvenlik, Hürriyet ve Adalet” ayaklar altına alınıyor. Hiç kimsenin güvende olmadığı, herkesin hak ve hürriyetlerinin gasp edildiği ve her aşamada zulüm ve haksızlıkların yaşandığı bir ülke haline getiriyorlar.
Bu arada ülkenin kalkınmasını sağlayan ve üretimi hedefleyen “Ziraat, Ticaret ve Sanat” ölüyor, özellikle üretimi destekleyen demokratların yaptığı tüm fabrikalar ve gelir getiren işletmeler yerli ve yabancı AKP destekçilerine yok pahasına satılıyor. Bunu da Özelleştirme adı altında yapıyor. İşsizlik, fakirlik, memur, emekli ve asgari ücretliler eziliyor, hiçbir zaman siyasetin gündemine getirilmeyerek unutturuluyor ve yokluğa mahkûm ediliyor.
Şimdi bütün bunlar Demokratlık ve Merkez Sağ Politikalar olmadığı gibi AKP de merkez sağ ve demokrat bir parti değildir.