Türkler hep batıya yöneldiler. Devamlı Avrupa içinde yer aldılar. NATO, Avrupa konseyi gibi oluşumların içinde bulundu. Türkiye demokratik ve ekonomik istikrarlı olmasını ancak AB’ye üye olarak sağlayabilir.
20. yüzyılın ilk yarısında iki büyük dünya savaşının acısını yaşayan Avrupa çözüm arayışlarına girmiş, çözümü de “bütünleşme” de görmüştür. Düşmanlığın kimseye faydası olmadığı açıkça görülmüştür ve bu noktaya da kolay gelinmemiştir. II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan soğuk savaş Avrupa’yı ikiye bölmüştür. Doğu – Batı kutuplaşmasının da yararı olmamış, nihayet Almanya – Fransa’nın aralarındaki düşmanlığa son vererek bütünleşmeleri, diğer ülkelere örnek olmuştur.
18 Nisan 1951’de Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg “Avrupa Kömür Çelik Topluluğu” nu oluşturarak, tarihi düşmanlıklar yerine temel çıkarların birleşmesini esas almışlardır. AKÇT’nin başarılı olması topluluk ülkelerine cesaret vererek daha geniş kapsamlı bir entegrasyonu sağlamak amacı ile 1957 de AET’yi (Avrupa Ekonomik Topluluğu) kurmuşlardır. Bununda nihai hedefi “Siyasi Bütünleşme” olarak belirlemiştir. Zamanla yapısal değişiklikleri de gerçekleştirerek bugün AT (Avrupa Topluluğu) adı altında uluslar üstü bir yapıya dönüşmüştür. Başarı üye sayısının artmasına sebep olmuştur. 1951 de 6 üye ile kurulan topluluk 2000’li yıllarda üye sayısını 25 e çıkarmıştır.
Topluluğun gelişmesi şöyledir: 1972 Birleşik Krallık, Danimarka, İrlanda. 1982 Yunanistan, 1986, İspanya ve Portekiz, 1995: Avusturya, İsveç, Finlandiya. 2004, Slovenya, Slovakya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Malta, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Estonya, Letonya ve Litvanya resmen katılacaktır. 2006’da Romanya ve Bulgaristan da katılacak ve ardından Balkanlara da yayılacaktır. Bu haliyle AB daha önce örneği olmayan “uluslar üstü” bir organizasyondur.
AB politikalarını üreten temel kurumlar başta “AB Balkanlar Konseyi” ki bu üye devletlerin temsilcilerinden oluşur. “Avrupa Komisyonu” bu da 5 seneliğine 20 üyeden oluşur. Kararları en az 11 oy ile alınır. Toplantı ve oylamaları gizlidir. “Avrupa Parlamentosu” 5 yıllığına seçilen, üye ülke nüfusuna göre belirlenen üyelerden oluşan ortak parlamentodur. “Avrupa Toplulukları Adalet Divanı” Hukuki meseleleri çözümler. 6 yıllığına seçilirler. Bir de “Avrupa Sayıştayı” vardır ki bu da 15 üyeden oluşur ve gelir giderleri denetler.
Avrupa 1945’den sonra savaşın ağır tahribatını tamir için, ihtilaflı konular değil, ortak noktalar üzerinde durmaya başladılar. Savaştan sonra en çok zarar gören Almanya ve Fransa etrafında toplandılar. 1951 Paris, Avrupa Kömür Çelik Topluluğu, 1957 Roma, Avrupa Ekonomi Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu adını aldılar. AET ticaret dilinde “gümrük birliği” anlamındadır. Başarılı olması AB’yi netice verdi. 6 ülke ile başlayan birlik 2004 de 25, 2007 de 27 ülke olacak, Türkiye de girerse 28 olacaktır. AB hem genişledi hem de derinleşti. Yani ortak politikalar ve siyasi dayanışmayı da sağladı. Barışın da sağlanmasını netice verdi.
1993 yılında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da AB’ye tam üye olacak ülkelerde siyasi ve ekonomik açıdan yerine getirecekleri kriterleri belirlediler. Bu kriterlere göre demokrasi, piyasa ekonomisi ve rekabet esas alınmıştır. Bunun için öne “mevzuat uyumu” sağlanması kabul edildi. Bu 120000 sayfalık mevzuat demektir. AB kendisine üye olacak ülkelere mali yardımda bulunuyor. Romanya’nın nüfusu Türkiye’nin üçte biri olduğu halde Türkiye’nin üç katı mali destek görmektedir. Böylece AB üye olarak alacağı ülkeyi destekleyerek uyum sağlamasını istiyor.
Geçmişte yardım için oy birliği gerekiyordu. Türkiye uzun süre Yunanistan vetosuna takıldı. Şimdi ise nitelikli çoğunluk istenmektedir. Şu anda yardımlar “Doğu Avrupa” ülkelerine aktarılmaktadır.
Türkiye’nin AB’ye Girme Gerekçeleri:
Türkler hep batıya yöneldiler. Devamlı Avrupa içinde yer aldılar. NATO, Avrupa konseyi gibi oluşumların içinde bulundu. Türkiye demokratik ve ekonomik istikrarlı olmasını ancak AB’ye üye olarak sağlayabilir. Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi, üye olmakla mümkündür. Bu iş, aş demektir. Ayrıca yıllık 8–10 milyar Euro yardım gelecektir. Buda reddedilmeyecek büyük bir imkân demektir.
Eğitimdeki hedefimiz AB’ye uyum olmalıdır. Geleceğimizi buna endekslemeliyiz. Eğitimde Avrupa’ya uyum için Sokrates programının birinci aşaması olan “Comenius” orta dereceli eğitim hedefinde çalışmaktadır. Amaçları da eğitimde kalitenin yükseltilmesi, dil eğitimi, kültürler arası bilincin gelişmesi, üzerinde durulmaktadır. Ayrıca okullar arası iş birliği, pedagojik yöntem ve materyaller, okul yönetiminde yenilikçilik, özel eğitimde entegrasyon, eğitimde fırsat eşitliği, eğitim personelinin eğitimi, yabancı dil eğitimi, kültürel çeşitlilik, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele ve işe odaklı eğitim gibi temel amaçları vardır ve bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Bilgi için:
http://www.europa.eu.int