SİYASET
1.8.2024 10:21

Büyük Ortadoğu Projem

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Büyük Ortadoğu Projem

ABD’nin Ortadoğu Projesi var. İsrail’in Ortadoğu projesi var. AB’nin de muhtemel bir Ortadoğu Projesi mutlaka vardır. Peki Türkiye’nin böyle bir projesi var mı? Bilmem; ama benim bir “Ortadoğu Projem” var. Benim görevim başkalarının projelerini öğrenip onlara karşı antitez oluşturmak değildir.

ABD’nin Ortadoğu Projesi var. İsrail’in Ortadoğu projesi var. AB’nin de muhtemel bir Ortadoğu Projesi mutlaka vardır. Peki Türkiye’nin böyle bir projesi var mı? Bilmem; ama benim bir “Ortadoğu Projem” var. Benim görevim başkalarının projelerini öğrenip onlara karşı antitez oluşturmak değildir. Benim projem olmalı, başkaları merak edip bu projeme alternatif üretmeye çalışmalıdır. Başkalarının ne yaptığı ve ne yapacağı umurumda değil, “Ben ne yapmalıyım?” Önemli olan budur.

Ortadoğu’nun Batıya ve dünyaya açılan kapısı Türkiye’dir; Batının Ortadoğu’ya açılan kapısı da Türkiye’dir. Türkiye bana göre Ortadoğu’yu Batı’ya  Batı’yı Ortadoğu’ya bağlayan köprüdür. Köprü olarak benim yapmam gereken her iki taraftan yol parası almaktır. Ticaret yolu, İpek yolu buradan geçiyor. O zaman bu köprüyü çok iyi yapmam ve canlandırmam gerekir. Ticaret kervanlarının geçmesi için ne lazım? Barış olması lazım. Kimse savaşın olduğu yerde dükkan açmaz, ticaret için oradan geçmez.

Bu durumda birinci yapmam gereken “Barışı” sağlamaktır.

Barışı nasıl sağlayacağım? Bunun yolu “Hak ve Hürriyetleri” olabildiğince geniş tutmak ve “Hürriyet” ortamı oluşturmaktır. Herkesin güvenini kazanacaksınız ki sizinle barış imzalasın ve yaptıkları antlaşmalara uyulacağını garanti etsin. Bunu nasıl temin edeceğim? Demokrasiyi işletmekle…

Zira, demokrasi “Hürriyeti” “İnsan Hak ve Hürriyetlerinin” teminatıdır. Demokrasiyi güzel şekilde işletirseniz hürriyetleri sağlarsınız, hürriyeti sağlarsanız haklar güvence altına alınmış olur. bu durumda güveni temin edersiniz. Böylece siz ticaretin ve seyahatin merkezi olursunuz. Sınırlardan mallar güvenle geçmeye başlar. Sınırlardan mallar geçmezse askerler geçer. Askerlerin geçmesi ise savaş demektir.

Bunun için ben “Barış ve Dostluk” “Sevgi ve Muhabbet” dilini kullanırım. Sonra diplomasiyi işletirim ve bunun için ehliyetli insanları görevlendiririm. Hem toplumu, hem de diplomatları ikna ederim. Bunun için akılcı, diplomatik ve herkesin menfaatine olan yolu takip ederim. Çünkü başkalarının faydasını düşünür, onlara hizmet edersem kendim daha fazla fayda görürüm. Allah yardım edene yardım eder. Allah'ın yardımı ve inayeti insanlara faydalı olan ve Peygamberimizin "Ümmetî Ümmetî" diye topluma hizmet edenedir.

İslam kelime anlamı ile “Silm” yani “Barış” demektir. Barış içinde Allah’a teslim olmayı, yani, Allah’ın emirlerine itaat etmeyi ve iradesine teslim olmayı gerektirir. Yüce Allah “Ey iman edenler! Hep beraber barışa gelin, şeytanın adımlarını takip etmeyin” (Bakara, 2:208.) ferman eder. Allah barışı istediğine göre şeytan savaş istemektedir ve barış imkanı varken savaşanlar şeytanın adımlarını takip ediyorlar demektir. Biz teknik ve teknolojiyi barışı sağlamak ve barışı korumak için kullanmalıyız.

Biz iyi niyetle barış için çalışırsak elbette Allah bize yardım edecektir. Bediüzzaman “Medeniyetin günahları, iyiliklerine galebe esip seyyiatı hasenatına racih gelmekle, beşer iki harb-i umumi ile iki dehşetli tokat yiyip o günahkâr medeniyeti zîrüzeber edip öyle kustu ki yeryüzünü kanla bulandırdı. İnşallah istikbaldeki İslamiyet’in kuvvetiyle, medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umûmiyi de temin edecek” (Tarihçe-i Hayat, s.149.) demektedir. Öyle ise bizim görevimiz barış için çalışmak ve barışı korumaktır. Bu durumda "Ortadoğu” bir barış ve güven adası olacak ve yeni bir medeniyetin inşasına hizmet edecektir.

Benim Ortadoğu projem “Barışı” sağlama üzerinedir.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol