FELSEFE
18.2.2024 20:46

Filozofça Sözler

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Filozofça Sözler

Sokrates’e “Devleti ayakta tutan şey nedir?” diye sorarlar. Sokrates “Devlet adaletle ayakta durur. Zulüm başladığı zaman devletin varlığı sonra erer!” diye cevap verir. İskender ahlakı kötü ama adı güzel birisini çağırıp azarlar “Ya adını değiştir veya ahlakını değiştir.” der.

“Hikmet mü’minin yitik malıdır. Nerde bulsa almalıdır.” (Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17)

İLKÇAĞ YUNAN FİLOZOFLARI

1. Thales’e sorarlar: “Sana göre en önemli şey nedir?” “Ümit!” diye cevap verir. “Zira” der, “En son bize gereken şey budur.” “Peki, en kolay olan şey nedir?” derler. “Nasihat vermektir!” der filozof.

2. Milattan önce yaşamış Yunanlı Yedi Bilge: Miletli Thales, Prieneli Bias, Lesboslu Pittakos, Lindoslu Kleobulos, Atinalı Solon, Spartalı Khilon, Korintoslu Periandros. Bunların hayatı hakkında hiçbir bilgimiz yok... Ama fikirleri yaşamış ve kendilerinden sonra gelenlere yol göstermiş, fikirlerini etkilemiştir.

3. “Gözle görülen varlıkların ve değişen olayların arkasında akılla anlaşılan kalıcı ve sürekli bir gerçeklik vardır.” (Thales)

4. Priene’li Bias der ki: “Bir işe girişmek için ağırdan al; ama başladın mı sıkı sarıl.” “Acele etmekten ve gevezelikten sakın. Böylece hataları önlersin.” “Çok dinle az konuş.” “İkna ederek al, zorla değil...” “Gençken işe, yaşlanınca hikmete kendini ver...”

5. Lesboslu Pittekos der ki: “Yapmak istediğin şeyi söyleme; beceremezsen gülerler.” “Affedersen ondan üstün olursun, intikam alırsan onun seviyesine inersin.” “Bilgeliği, ahlakı, sanatı, çalışmayı ve diyaneti sev...”

6. Lindoslu Kleobulos der ki: “Ölçülü olman en iyi şeydir.” “Diyanetten ayrılma! Bütün hayır ondadır.” “Haksızlıktan iğrenmek faziletlilerin özelliğidir.”

7. Spartalı Khilon: “Kendini bil!” der. “Dostlarının ziyfetine yavaş, felaketin koşarak git.” “Kendinden büyük olana saygı duy!” “Başkalarının işlerine burnunu sokandan kendini sakın!” demiştir.

8. İyi bir hukukçu olan ve Atina yasalarını yapan Atinalı Solon der ki: “Hiçbir şeyde aşırılığa kaçma!” der. “Yurttaşlara hoşlana gideni değil, iyi olanı tavsiye et!” “Başkalarından beklediğini kendine de uygula!” demiştir.

9. Korintoslu Periandros Korintos’un Tiranı (Hükümdarı) idi. Kendisi kavgacı bir hükümdar olduğu halde “Demokrasi istibdada müreccahtır.” derdi. “Zevkler gelip geçicidir, hikmet ise devamlıdır.” “Suçluları cezalandırmaktan daha önemli olan suçların işlenmesini önlemektir.” “Tahsil her şeyi kucaklar.” “Saadette ölçülü, düşmanlıkta tedbirli ol!” derdi.

SOKRATES

10. “Sorgulanmayan bir hayat insanın kendi kontrolünde değildir. Onların denetimi sışarıya aittir. İnsanın nasıl yaşaması gerektiği konusunda düşünmemesi onun mutsuz bir hayat sürmesini netice verir.” (Sokrates)

11. Sokrates’e sormuşlar. “Sen iyi bir hatip değilsin. Neden hitabet dersi veriyorsun?” “Sokrates “Olabilir. Bileği taşları da kendileri bir şey kesmezler ama kaba demirleri törpüleyerek keskin hale getirmezler mi?” demiş...

12. Sokrates putperest ve plüralist Yunan gençlerine “Tevhid” dersi verdiği için “İnancımızla alay ediyor ve gençleri yoldan çıkarıyor!” diye idama mahkum ederler. Hanımı ağlayarak “Ah Sokrates! Haksız yere öldürülüyorsun? Halbuki hiçbir suçun yoktur...” diye ağlamaya başlar. Sokrates “Hanım, sen benim suçlu olarak idam edilmemi mi istiyorsun?” der... Sonra dostlarına döner ve “Hiç merak etmeyin, onlar benim bedenimi öldürüyorlar; ama benim fikirlerim bundan sonra daha güçlü bir şekilde yaşayacak....” der.

13. Bir gün Sokrates’in evine bir çok misafir gelmiş. Sokrates’in hanımı “Görüyorsun yiyeceğimiz çok az acaba ne yapsak?” demiş. Sokrates “Gelen misafirler tok gözlü ve alçakgönüllü iseler yiyeceğimiz yeter. Şayet aç gözlü ve kendilerini beğenmiş birileri iseler ne yapsan yine yetmez!” demiş...

14. Bir genç Sokrates’in yanına gelir ve öğrencisi olmak istediğini söyler. Sokrates onu çeşme başına götürür ve başını suyun içine sokarak bir müddet durur ve bunaldığını anlayınca başını çıkarır. Genç “Siz bilge birisi olarak bana neden böyle davrandınız?” diye sorar. Sokrates “Suyun içinde en çok neyi istedin?” diye sorar. Genç “Elbette hava almayı istedim!” der. Sokrates “İşte, sen de bilgiyi bu derece istediğin zaman bana gel, sana gereken şeyleri öğreteyim” diye cevap verir.

15. Bir genç Sokrates’e gelir ve “Bana bütün bildiklerinizi öğretmenizi istiyorum!” der. Sokrates “Bir şey biliyorum o da hiçbir şey bilmediğimdir. İşte bütün bilgim budur. Şimdi gidebilirsin!” der.

16. Birisi Sokrat’a “Arkadaşın hakkında ne duydum biliyor musun?” dedi. Sokrates “Arkadaşımın ne dediğini duymadan önce sana üç soru sormak istiyorum. Birincisi, duyduğun şeyin tam olarak doğru olduğunu biliyor musun?” dedi. Adam “Hayır!” dedi. Sokrates: “Demek bu sözün doğru olup olmadığını çok iyi bilmiyorsun. İkincisi, arkadaşımın bu sözü benim hakkımda iyi midir, kötü müdür?” dedi. Adam “İyi değil, tam tersi...” diye cevap verdi. Sokrat “Onun hakkında kötü bir şey söylemek istiyorsunuz ve bunun doğru olup olmadığını kesin bilmiyorsunuz. Üçüncüsü, bu söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?” diye sordu. Adam “Hayır, işine yaramaz!” dedi. Sokrates: “Söyleyeceğin şeyin kesin doğru olduğunu bilmiyorsun ve bu söyleyeceğin şey kötü bir şey ve benim işime yaramayacak. O zaman neden söyleyeceksin?” der.

17. Sokrates’e birisi “Falanca senin aleyhinde konuşuyor!” dedi. Sokrates “O zaten hiçbir zaman güzel konuşmayı öğrenmedi!” diye cevap verdi.

18. Gevezenin biri Sokrates’ten konuşma dersi almak ister. Sokrates herkesten istediği ücretin iki katı ücret talep edince itiraz eder. Sokrat: “Ben sana iki şey öğreteceğim. Konuşmayı ve susmayı. Bu nedenle iki kat ücret istiyorum!” dedi.

19. Sokrates’e “Devleti ayakta tutan şey nedir?” diye sorarlar. Sokrates “Devlet adaletle ayakta durur. Zulüm başladığı zaman devletin varlığı sonra erer!” diye cevap verir.

20. Sokrates Atina’da aristokratların çocuklarına ders vermekte ve her gün erken kaldırarak çalıştırmaktadır. Erken kalkmanın şans getireceği ve başarıyı artıracağını anlatır. Erken kalkmak istemeyen talebelerden bazıları hocalarına bir ders vermek için bir tetikçi bulur ve onlara ödül vaat ederek sabah erken yolda Sokrat’ı hırpalamalarını isterler. Onlar da sabah erken yola çıkan Sokrat’ın önüne çıkarak yolunu keser, ne var ne yok parasını alır ve biraz da hırpalarlar. Bu haliyle okuluna gelen Sokrat’a talebeleri “Hocam! Siz sabah erken kalkmanın kişiye şans getireceğini söylemiştiniz; ama görüyoruz ki size şans getirmemiş!” derler. Sokrat “Hırsızlar benden daha erken kalkıp yola çıktıkları için bu gün onlar benden şanslı oldular. Şans onlara döndü. Bu nedenle sabah ne kadar erken kalkarsanız şansınız o derece iyi olur!” cevabını verir.

ROMEN DİYOJEN

21. Diyojen İskender-i Yunani’nin zamanında yaşayan bir filozoftur. Dünyaya değer vermeyen bir zahit olan Diyojen bir fıçı içinde yaşamaktadır. İskender Aristo’nun talebesi olduğu için hikmeti seven birisidir. Bu nedenle filozofları da sevmektedir. Maiyetindeki vezirleri ve askerleri ile Diyojen’i ziyarete gider. Diyojen fıçıdan çıkmış güneşlenmektedir. İskenderi görünce hiç istifini bozmaz ve saygı ile ayağa kalkmaz. Bunu gören İskender öfkelenir. “Sen beni tanımıyor musun?” der. Diyojen: “Tanıyorum, hem de çok iyi tanıyorum. Sen kölemin kölesi olan İskender’sin!” der. İskender: “Bu ne demek?” diye sorar. Diyojen “Dünya benim kölemdir ve bana hizmet eder. Ben dünyanın efendisiyim. Ama sen dünya için çalışıyorsun. Bu nedenle kölemin kölesisin!” der. Bu cevaba daha da öfkelenen İskender “Sen benden korkmuyor musun?” der. Diyojen: “Söyle bakalım sen iyi adam mısın, kötü adam mısın?” der. İskender “Elbette iyi adamım!” der. Diyojen: “İyi adamdan korkulmaz. Ben senden neden korkayım?” der. İskender yumuşar ve “Dile benden ne dilersen!” der. Diyojen onun gölge etmesinden rahatsız olmuştur. “Gölge etme! Başka ihsan istemem!” diye cevap verir.

22. Diyojen bir gün panayırda bir fıçının üzerine çıkarak halka faydalı şeylerden bahseder, ama hiçbiri onu dinlemez. Buna hayret eden Diyojen bu defa şarkı söyleyerek tepinmeye başlar bir anda yüz kişi etrafına toplanır ve onu seyretmeye başlarlar. Diyojen bir an durur ve izleyicilere dönerek “Biraz önce size dünyanıza ve ahiretinize ait faydalı şeylerden bahsediyordum, hiçbiriniz dinlemiyordunuz; ama şimdi ne dünyanıza ve ne ahiretinize hiçbir faydası olmayan bir şarkıyı dinlemek için toplandığınızı görüyorum. Defolun size söyleyecek hiçbir sözüm yoktur!” diye onların yanından ayrılır.

23. Diyojen bir gün elinde fener ile sokağa çıkımıştır. Görenler gündüz fenerle ne dolaşıyorsunuz?” dedikleri zaman “Ben adam arıyorum!” diye cevap verir.

24. Bir gün Diyojen kemik yığınları içinde dolaşırken görülür. Kendisine soylulardan biri “Kemikler içinde ne aradığını sorar.” Diyojen “Babanın kemiklerini arıyorum; ama hangisi kölelerin kemileri hangisi soylu babanın kemiği bir türlü ayırt edemiyorum.” diye cevap verir.

25. Dünyaya değer vermeyen ve pejmürde bir kıyafetle dolaşan Diyojen yolda önünde giden hiçbir özelliği olmayan zengin ve mağrur birisi ile karşılaşır. Kenara çekilip kendisine yol vermesini ister. Zengin ve mağrur kişi “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem!” der. Diyojen bunun üzerine “Ben kenara çekilirim!” der.

26. Pers imparatorluğunu yenilgiye uğratan İskender İranlı askerleri esir ederek Atina’ya gönderir ve köle pazarında satlığa çıkarır. Askerin üzerindeki değerli elbiseler bir anda satılmasınıa rağmen esirlere talip çıkmaz. Bunu gören Diyojen “İnsan ne garip bir varlıktır. Üzerindeki dünyalık meziyetler alınınca kendisi beş para da etmiyor!” der.

27. Diyojene yaşlandığı için öğretmenliği bırakması gerektiğini, kenara çekilmesini ve dinlenmesini tavsiye eden birisine şöyle der: Siz bir yarışa girseniz sona yaklaştığınız zaman yarışı bırakır mısınız; yoksa daha fazla gayrete mi gelirsiniz?” diye cevap verir.

28. Diyojen’e “Niçin bir insanda iki kulak ve bir ağız vardır?” diye sorarlar. Filozof “İki defa dinleyin bir defa konuşun!’ diye Allah öyle yaratmıştır.” şeklinde cevap verir.

29. Diyojen bir gün kendisine çorba pişirmek için mercimek ayıklarken yanına İskender’e dalkavukluğu ile meşhur olan Aristo’nun yeğeni Kalisten yaklaşır ve “Sen de benim gibi krala yakın durmuş olsaydın mercimek ayıklamak zorunda kalmazdın!” der. Diyojen başını bile kaldırmadan “Sen de mercimek çorbasına kanaat etmesini bilseydin İskendere dalkavukluk yapmak zorunda kalmazdın!” diye cevap verir. Ne gairptir ki dalkavuk Kalisten İskender’in istibdadını tenkit etmek zorunda kaldığı için yine İskender tarafından idam edilmiştir.

30. Diyojene sorarlar “İnsanlar neden kör ve kötürümlere sadaka verirler de filozoflara vermezler?” Diyojen “İnsanlar bir gün kör ve topal olacaklarını düşünürler de filozof olmalarına ihtimal vermezler de ondan!” diye cevap verir.

31. Yakışıklı ve güzel giyimli aristokrat bir genç Diyojenle konuşmaya gelir. Genç gittikten sonra Diyojen’e genç hakkındaki fikri sorulur. Diyojen “Çok güzel bir ev; ama içinde adam yok!” der. Mevlanâ da “Nice adamlar gördüm üzerinde elbise yok, nice güzel elbiseler gördüm içinde insan yoktu.” dediği gibi Cenap Şahabettin de “İnsan kıyafeti ile karşılanır, liyakati ile uğurlanır.” demiştir.

32. Diyojen’e “Dünyada en fena hal nedir?” diye sormuşlar... “Hem yaşlı hem fakir ve kimsesiz olmaktır.” diye cevap vermiş...

33. Diyojen’e “Yunanistanın neresinde akıllı adam gördün?” diye sormuşlar. O da “Isparta da birçok çocuk gördüm ama hiçbir yerde adama rastlamadım!” diye cevap vermiş...

34. Diyojen bir gün yıkanmak amacı ile hamama gider. Suyun kirli olduğunu görünce “Burada yıkandıktan sonra temizlenmek için nereye gitmeliyim?” diye sorar.

35. Diyojene “Yeryüzünde en iyi şey nedir?” diye sorarlar. “Hür olmak!” diye cevap verir.

36. Utancından kızaran bir delikanlıyı Diyojen “Aferin! İşte faziletin rengi budur!” diye tebrik eder.

38. Kendileri faziletli olmadıkları halde faziletten dem vuranlara Diyojen “Onlar çok güzel ses çıkaran ama hiçbir şey hissetmeyen müzik aletine benzerler” şeklinde tarif eder.

39. “Ne zaman yemek yemeliyim?” diyen birine Diyojen “Zengin ise istediğin zaman, fakirsen bulduğun zaman yemelisin!” der.

40. Bir gün Diyojen sokakta giderken hâkimlerin devlet hazinesinden bir şişe çalan bir adamı cezalandırmak için götürdüklerini görür ve “Büyük hırsızlar, bir küçük hırsızı yakalamış götürüyorlar!” der.

41. Diyojen’e biri bir gün “Allah’a inanır mısın?” diye sorar. Diyojen ona “Senin gibi din düşmanını görünce inanmaz olur muyum hiç!” diye cevap verir.

42. Eşkiyanın biri fakir olduğu için Diyojen’e hakaret eder. Diyojen hiç kızmadan “Bir adama fakir olduğu için hakaret edildiğini duymadım ama pek çok insanın hırsızlıktan idam edildiğine çok şahit oldum..” diye cevap verir.

KONFÜÇYÜS

1. Eğitimli insanın dokuz özelliği:

a. Baktığı zaman berrak görür.

b. Dinlediği zaman iyi anlar.

c. Sıcak ve samimi görünür.

d. Davranışları saygılıdır.

e. Konuşmalarında ölçülüdür.

f. İşlerinde ciddidir.

g. Şüphelerini nasıl gidereceklerini bilir.

h. Öfkelenince sakindir ve sonuçları düşünür.

i. Kazançlarında adaleti gözetir.

2. Konfüçyüs bir gün arkadaşına şöyle der: “Benim bir yumurtam ve senin bir yumurtan olsa, ben sana yumurtamı versem, sen de bana yumurtanı versen ikimizin de yine bir yumurtası olur. Ama senin bir bilgin, benim de bir bilgim olsa, sen bana bilgini versen, ben de sana bilgimi versem, senin iki bilgin, benim de iki bilgim olur. Bilgi paylaşıldıkça çoğalır.”

FİLOZOFLARIN DİLİNDEN...

1. Herakleitos’a “Barış ve dirlik içinde nasıl yaşanır?” diye sormuşlar... O da elinizde bulunana kanaat edin, isteklerinizi değil, ihtiyaçlarınızı ön planda tutun böylece kendinizi ve kentinizi barış ve dirlik içinde tutarsınız...” diye cevap verir.

2. Heraklitos’u çocuklarla oyun oynarken görenler şaşkınlıkla bakarlar. Herakleitos “Ne bakıyorsunuz? Sizinle devlet yönetmekten ise çocuklarla oynamak daha iyidir.” der.

3. Büyük İskender’e “dünyanın en büyük felaketi nedir?” diye sorumuşlar. “İyi insanın kötü insana muhtaç olmasından daha büyük felaket yoktur!” diye cevap vermiş.

4. Aristoles’e “Adalet mi, yoksa cesaret mi daha iyidir?” diye sorumuşlar. Aristo: “Adaletin olduğu yerde cesarete gerek kalmaz!” diye cevap vermiş.

5. Aşağılık bir adama acıdığı için Aristo’yu kınarlar. Aristo da “Ona aşağılık bir adam olduğu için değil, insan olduğu için acıyorum!” diye cevap verir.

6. Platon’a “Sizi en çok şaşırtan şey nedir?” demişler. “İnsanlara hayret ediyorum. Çocukken büyümek istiyorlar, büyüyünce de çocukluklarını arzuluyorlar. Para kazanmak için sağlıklarını kaybediyorlar, sağlıklarını kazanmak için de paralarını kaybediyorlar.” demiş...

7. Platon’a “Tavsiyeniz nedir?” demişler... “Kendinizi kimseye beğendirmeye ve sevdirmeye çalışmayın. Önemli olan hayatta çok şeye sahip olmak değil, az şeye ihityaç duymaktır.” demiş.

8. İskender ahlakı kötü ama adı güzel birisini çağırıp azarlar “Ya adını değiştir veya ahlakını değiştir.” der.

9. Platon bir gün talebelerden birini kumar oynarken yakalar ve bir güzel azarlar. Talebe “Ben az bir paraya oynuyordum!” der. Platon “Ben seni kaybettiğin para için değil, harcadığın zaman için azarlıyorum!” der.

10. İskender’e sadık bendelerinden biri gelir ve “Falan adamlar senin aleyhinde konuşuyorlar. Onlara gereken cezayı ver!” der. iskender “İyi ama o zaman onlar söyledikleri şeylerde haklı olurlar!” diye cevap verir.

11. Filozof Menedem’e birisi “İnsanın istediklerini elde etmesi ne büyük saadet!” der. Menedem “İnsanın elindekileri ile yetinmesi daha büyük bir saadettir!” diye cevap verir.

12. Filozof Zenon kendisine hiç itiraz etmeden dinleyen talebesine bağırarak “Hiç olmazsa bir defa itiraz et, veya bir başka fikir söyle de burada iki kişinin olduğunu anlayayım!” der.

13. Aristoles bir ders esnasında talebesine bir konuyu detayları ile anlatır. Sonra “Anladın mı?” diye sorar. Talebesi “Anladım!” der. Aristo: “Ama anladığına dair sende bir alamet göremiyorum!” der. Talebe “Anlamanın alameti nedir ki?” der. Aristo: “Tebessüm ve güler yüz evladım, güler yüz!” der. “Anlamış olsaydın sevinirdei ve bu da yüzüne tebessüm olarak yansırdı.”

14. Aristo’ya sordular: “Kişi yalan söylemekle ne kaybeder?” Aristo: “Doğruyu söylediği zaman bile karşısındakini inandırmamayı...” diye cevap verdi.

15. Hekimlerin piri sayılan Calinos bir gün talebelerine “Falan ilacı getirin içeceğim!” der. Talebeleri itiraz ederler. “Efendim! O ilaç deliler için hazırlanan bir ilaçtır. Siz ise bir dahisiniz!” derler. Calinos: “Bu gün bir deli bana baktı ve göz kırptı. Sonra da gelip üstümü başımı yırttı. O deli bende kendine benzer bir şey bulmasaydı bana musallat olmazdı. Hiç kimse kendi cinsinden olmayana musallat olmaz. İki kişi birbiri ile sataştı mı mutlaka aralarında bir ortak nokta vardır.” dedi.

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Dr. Mazhar Osman’a sordular. “Deli kime derler?” Mazhar Osman “Her insanda bir nevi delilik vardır!” diye cevap verdi.

16. Bir bedevi devesinin üzerinde yükü ile pazardan dönüyordu. Devesinde yük olduğu için kendisi yayan yürümek zorunda kalmıştı. Yolda bir adama rastladı. Sohbete başladılar. Adam sordu “Devenin üzerindeki yük nedir?” Bedevi “İki çuval buğdayı datmak için pazara indim. Birini sattım biri kaldı. Bu sebeple dengelesin diye düğer çuvala kum yükledim.” dedi. Adam “Neden buğday çuvalını ikiye bölüp dengelemedin de birine kum yükledin? O zaman devenin yükü hafiflediği için sen de yayan yürümekten kurtulurdun.” dedi. Bedevi bunu anlamadı “Nasıl yani?” dedi. Adam anlattı ama bedevinin anlamadığını görünce deveyi çökertti ve kumu boşaltıp çuvalı ikiye böldü ve “İşte böyle!” diye gösterdi. Bedevinin çok hoşuna gitti. Gözleri sevinçle parladı. “Ne güzel akıl... Galiba sen büyük bir alimsin!” dedi. Adam “Hayır ben bir alim değilim!” dedi. Bedevi “O zaman sen büyük bir şairsin!” dedi. Adam “Hayır ben şiirden de anlamam!” dedi. Bedevi “O zaman sen çok zengin birisisin. Çünkü bu akılla senin malının ve servetinin çok olması gerekir!” dedi. Adam “Hayır, ben fakir birisiyim!” diyince Bedevi: “Sana faydası olmayan aklın bana ne fayda sağlayacak!” dedi ve adamın gözü önünde tekrar buğdayı tek çuvala doldurdu ve boş kalan çuvala kum doldurarak devesiye yükleyip yoluna devam etti.

17. Muhiddin-i Arabi’ye kendisine “her namazdan sonra on defa lanet okuyan” birisini şikayet ederler. Muhiddin-i Arabi’de “Ben de ona her namazdan sonra Allah’ın kendisini affetmesi için on defa istiğfar edeceğim!” diye cevap verdi.

18. MAKBUL ADAM KİMDİR?

"Kulağından gireni ağzından çıkaran makbul adam değildir. En değerli insan kulağından gireni yüreğinde tutan insandır...."

19. BİRİ BİLGENİN CEVAPLARI...

Bilge birisine gelen meraklı bir talebe sorar:

- En akıllı kimdir?

- Her zaman başkalarından öğrenmesi gereken bir şeyler olduğunu bilendir.

- En güçlü kimdir?

- Yaşadığı günün ve saatin değerini bilip boşa geçirmeyendir.

- Saygıya layık olan kimdir?

- Dostlarına saygı duyan kimsedir.

Bunları duyan üçüncü biri atıldı:

- Bunlar zaten çok açık ve bilinen şeylerdir.” dedi.

Bilge: “Zaten bu kadar açık ve net olduğu için kimse göremiyor!” diye cevap verdi.

20. BİRBİRLERİNİN DİLİNİ ANLAMAYANLAR...

Bir adam dört yabancıya para verdi. Bununla yiyecek alın dedi. Bu dört adam birbirlerinin dilini bilmiyorlardı. Biri Türk’tü. “Bununla üzüm alalım” dedi. Diğeri araptı “Ben de ineb isterim diye tutturdu. İranlı olan da “Ben engür isterim. Başka bir şey yemem!” dedi. Rum olanı da “Bırakın bunları bence ısdafil alalım” diye münakaşa ettiler.

Nihayet onların dillerini bilen biri geldi. Neden münakaşa ettiklerini sordu. Sebebini anlayınca “Siz parayı bana verin. Ben her birinizi memnun edecek yiyeceği alayım!” dedi. Gitti üzüm aldı geldi. Onlar üzümü görünce “Biz de bunun için münakaşa ediyorduk!” dediler. Oturup bir güzel yediler.

Birbirinin dillerini anlamayanlar birbirleri ile münakaşa ederler. Onların arasını bulmak için ancak “Süleyman!” olmak gerek. İşte “Mücedditler” böyledirler. Onlar Süleymandır, halkın dilini bilir ve herkesi memnun edecek olanı onlara verirler.

Bu zamanın Süleymanı Hz. Bediüzzaman’dır.

Samimi olanlar onunla gerçeği bulabilirler.

Samimi olmayanlara sözümüz yoktur. Onlar ihlaslarını kaybettikleri için abdestsiz namaz kılanlar gibidir. Abdestlerinin bozulduğunu kabul etmezler ve yaptıklarının doğru olduğunu iddia ederler.

21. Bir alime “Dünyada en zor şey nedir?” demişler. “Sözdür!” demiş... Sonra “Çünkü anlamak da anlatmak da çok zordur!” demiş...

22. Farabi’ye “Uzun konuşanı nasıl susturmalı?” demişler. “Uzun konuşanı siz de kısa dinleyiniz!” diye cevap verir.

23. KÜTÜKLERE KESKİN BALTA GEREKİR

Bilginin birine sözlerinin sivriliğinden  ve ağırlığından şikayet etmişler. “Sözleriniz çok kırıcı ve çok sivri” demişler. O da “Ne yapalım kütükleri kırmak için ağır ve keskin baltalar lazım!” demiş...

24. Nemrut Hz. İbrahim’i ateşe atmak için büyük bir ateş yakmıştı. Bir karınca da o ateşe su taşımak için harekete geçti. Karınca’ya “Sen kim oluyorsun da ateşi söndürmeye kalkıyorsun? Ateşin yanına bile yaklaşamazsın!” dediler. O da “Ben de biliyorum ateşin yanına yaklaşamıyacağımı ve ateşi taşıdığım su ile söndüremeyeceğimi... Ama ben bunu yapmakla kendi safımı belirlemiş ve nerede durduğumu ve kimin yanında yer aldığımı göstermek istiyorum!” demiş...

25. Mevlâna hazretleri hanımına “Yiyecek bir şeyler çıkar!” demiş. Hanımı da “Yiyecek hiç bir şeyimiz yoktur!” diyince “Elhamdülillah! Bu gün evimiz Resulullah’ın evine benzedi.” diye Allah’a hamdetmiştir.

26. Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile’ye hasımlarında birisi “Üstad, kulaklarınız bir insan için büyük değil mi?” demiş. Galile sakin bir şekilde “Evet, ama sizin kulaklarınız da bir eşek için bayağı küçük kalmıyor mu?” diye cevap verir.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol