FELSEFE
17.10.2023 22:08

Hayat Kırkında Başlar

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Hayat Kırkında Başlar

Maalesef hayatı ve yaşamayı bilmiyoruz. Basit şeylerle uğraşıp duruyoruz. Eğer hayatın kıymetini bilmiş olsaydık, asla boş geçmesine müsaade etmezdik. Faydalı bir şekilde değerlendirmek için elimizden gelen gayreti gösterirdik.

Maalesef hayatı ve yaşamayı bilmiyoruz. Basit şeylerle uğraşıp duruyoruz. Eğer hayatın kıymetini bilmiş olsaydık, asla boş geçmesine müsaade etmezdik. Faydalı bir şekilde değerlendirmek için elimizden gelen gayreti gösterirdik. Ahirette insana en çok fayda sağlayacak şeyin gayret olduğunu unutmamalıyız.

Ahirette seni kurtaracak bir şeyin olmadığı taktirde fani dünyada bırakılan şeylerin bir kıymeti yoktur. Akıllı bir insan hem dünyasını hem ahiretini düşünerek çalışır. Her iki hayatın gerekli işlerini ihmal etmez. İnsanlar akılları derecesinde her iki hayatta muvaffakiyete ulaşırlar.

Ahmak insanlar genç ölürler. Hayatlarını israf ederler. Ömürlerini boş yere heder ederler. İçki, sigara, kumar, kötü alışkanlıkların tümünü ahmaklarla arkadaş olarak görürsünüz. Bütün bu sayılan kötü alışkanlıklardan akıllı insanları uzak görürsünüz. Akıllıların boş vakitleri yoktur. Dünya ve ahirete ait hizmetler bütün zamanlarına hâkim olmuştur. Zamanın değerini iyi bilirler. Günün her saatine dağılmış işleri vardır. Dünya işlerinden yoruldukları zaman ya ibadete veya evrat ve ezkara yönelik okumaya kendilerini verirler. Bütün ömürlerinde neşelidirler. Yardımı severler ve dostlarına düşkündürler. Nasihati elden geldiğince dostlarından esirgemezler. Herkesin iyiliğini ister, iyilik peşinde koşarlar.

Aklını ve zekasını kullanan insanlar fazla yorulmazlar. Dimağını fazla çalıştıranlar, uzun ömürlüdürler. Çünkü kırk yaşına kadar hayat için gerekli tüm hazırlıklarını yapmış, hayatın geçim derdini diğer aile fertlerine dağıtmışlardır. Kendilerini artık insanların hizmetine vermişlerdir. Bilirler ki, halka hizmet Hak’ın rızasına sebeptir.

Bir insan hayatının 25’ine kadar ilim öğrenmeli, 40 yaşına kadar mal ve servet için çalışmalı, kırkından sonra da ahireti için çalışmalıdır. Bundan dolayıdır ki hayat kırkından sonra başlar denilmiştir. Esasen kişinin vatan ve millet hizmetine faydalı çalışmalar yapacağı dönem, 40 yaşından sonraki dönemdir.

Demek istediğimiz şudur: Akıllı birer insan kırk yaşına kadar kendisi için çalışmalı, kırk yaşından sonra ise toplumun, vatanın, milletin kendisinden beklediği hizmeti vermelidir. Bütün bunları yaparken de sadece ve sadece Allah rızasını gaye edinmelidir.

Mutluluğun ve saadetin kaynağı ve akıllı insan budur.

Ne mutlu böyle olabilene...

**

İnsan 15 yaşına kadar çocuk, 25 yaşına kadar talebe, 40 yaşına kadar gençtir. Hayat tecrübesi, iyi ve fena ilişkisi, ilminin tatbiki ve hislerin olgunluğu 40 yaşına kadar devam eder. Kırk yaşından sonra kişi alışkanlık peyda eder. Ondan sonra pek fazla bir değişiklik olmaz ve yeni alışkanlıklara karşı direnç başlar. İnsan ancak 40 yaşından sonra topluma ve insanlığa faydalı olmaya başlar.

Hayatın kısalığı ve uzunluğu ömrünün meyvesini verip vermemesi ölçüsünde değişir. Semeredâr on yıl, kurak ve çorak geçen elli yıla bedeldir. Sermaye kar ettiği ölçüde değerli olduğu gibi, ömür de faydalı ve verimli hizmetler, ibadetler ve çalışmalarla değerli hale gelir.

Teferruat ve ayrıntılarla meşguliyet hayatın boş yere heba olmasına sebeptir. İnsan Allah’ın kendisine verdiği hayat sermayesini akıllıca kullanarak çok iyi değerlendirmelidir. Peygamberimiz (asm) 40 yaşında kendisine verilen nübüvvet görevi ile 23 hicrî sene yaşadı. İslamiyet şecere-i tubası bu yirmi üç senenin mahsülü oldu.

Peygamberimiz (asm) “Ömrü uzun, ameli güzel olan kişiye ne mutlu!” (Tirmizi, Zühd, 21-22.) buyurdular. Allah’ın insana verdiği sermaye ömürdür. İnsan bununla hem dünyayı hem de ahiretini kazanacaktır. Ne dünyayı ve ne de ahireti kazanamayanlar ne kadar bedbahttırlar.

Evet, yaşamasını bilene hayat daima güzeldir. Peygamberimiz (asm) “Mü’min daima hayırdadır ve kardadır. Kendisine bir musibet isabet ederse sabreden o onun için hayırlıdır. Kendisine bir nimet isabet ederse şükreden o da onun için hayırlıdır” (Müslim, Zühd, 64.) buyurdular. Böyle birisi hayatından şikayetçi olmaz; ancak her halinden istifade eder. Hayat düzayak değildir, inişli ve çıkışlıdır. İnsan fakirlik, zenginlik, sağlık, hastalık, musibet ve saadet ile daima imtihan halindedir. Her durumda ömrünü, boş vaktini ve aklını en güzel şekilde kullanarak hayat sermayesini dünyada mutluluk, ahirette saadet-i ebediye elde edecek şekilde kullanmasını bilmelidir.

Peygamberimiz (asm) “Akıllı nefsini kınar ve hesaba çeker, kendisini daima eksik ve noksan görür ve öldükten sonraki hayatı kazanmak için çalışır, ahmak ise nefsinin hevasına uyar da Allah’tan af ve afiyet umar” (Tirmizi, Sıfatu’l-Kıyame, 25.) buyurmuşlardır. Ahiretini hedef-i maksat ittihaz eden dünyada da saadet ve selamete erer. Zira ahiretini kazanmak için kişi doğruluktan, adaletten ve Allah’a itaatten ayrılmaz. Bu ise kişiye dünyada da saadet ve mutluluk getirir. Bunun için Peygamberimiz (asm) “Ahiret için çalışana Allah dünyayı verir; dünya için çalışana Allah ahireti vermez” (Deylemi) buyurmuşlardır.

Bir kutsi hadiste Yüce Allah buyuruyor ki: “Ey Âdem oğlu! Kendini ibadetime ver ki gönlünü zenginlikle doldurayım, ihtiyacını gidereyim. Böyle yapmazsan ellerini meşguliyetle doldururum, ihtiyacını da gidermem.” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme: 30; İbni Mâce, Zühd: 2; Hâkim, Müstedrek, 2:481.)

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol