
Hukuk yozlaşırsa devletin güvenlik fonksiyonları bozulma sürecine girer. Hukuk amacı dışına yönelirse her nevi hırslı ve aç gözlülerin silahı haline gelir. Suçlar azalacağına daha da çoğalır. Bu konuları anlatmak bilgi sahiplerini üzerinde büyük bir borçtur ve önemli bir vecibedir. İnsanı insan yapan şeyler ferdiyet, hürriyet ve mülkiyettir.
“En iyi hükümet en az yürüten hükümettir.” (Henry David Therau)
“En iyi idareci, idareci gibi olmayandır. En iyi asker de asker gibi olmayandır.” (Lao Tzu)
Frederic Bastiat der ki “Hukuk yozlaşırsa devletin güvenlik fonksiyonları da bozulma sürecine girer. Bu durumda hukuk amacının dışına çıkar ve aç gözlülerin silahı haline dönüşür. Sonunda suçları azaltmak yerine hukukun kendisi cezalandırılması gereken kötülüklerin kaynağı haline gelir.”
İnsan en değerli varlıktır. Aklını kullanarak hayatını istediği gibi tanzim edebilir. Bir eşya gibi muameleye tabi tutulmaya hakkı yoktur. İnsanı güdülebilir bir canlı gibi görmek onun kabiliyetlerini köreltir. İnsanlığı mutluluğa ve medeniyete götüren şey insanın hürriyetidir. Diktatörler insanları köle haline getirerek kabiliyetlerini öldürür ve medeniyetleri yıkar.
İnsanı insan yapan şeyler ferdiyet, hürriyet ve mülkiyettir. Allah bize hayatı ve kabiliyetleri vermiş, onu geliştirmeyi ve kemale erdirme sorumluluğunu da vermiştir. Kabiliyetlerimizi geliştirebileceğimiz kaynakları ve imkanları bize vermiştir.
**
Hayat, hürriyet ve mülkiyet devlet ve yasalar olduğu için var değildir. Allah’ın insanlığa lütfudur, rahmetidir, ihsanı ve ikramıdır. Bir kısım zorbalar insanların ellerinden hürriyeti ve mülkiyeti zorla aldığı için devlete ve hukuk kurallarına ihtiyaç olmuştur. Devlet ve hukuk bunları korumak içindir.
Güç mütecavizdir, mutlak güç mütecavizdir. Gücü sınırlamak için hukuk vardır. Amacı tecavüzü önlemektir. Gücü sınırlamak ve kötüye kullanılmasını önlemek için kanunlara ihtiyaç vardır.
Kişiliğe saygı gösterildiği, emeğe değer verildiği, iradelerini meşru kullanabildiği, üretime karşı haksız saldırıların önlendiği sürece hiç kimse yönetime karşı çıkamaz. Zulüm görmezse kişi isyan etmez. Devlet özel hayatımıza ve mülkiyetimize karışmazsa ihtiyaçlarımız ve tatmin imkanımız aklî ve mantıkî bir gelişme çizgisi takip eder.
**
Hukukun yozlaşması iki sebepten kaynaklanır: ifrat ve tefrit. Ahmakça bir aç gözlülük tefrit; sahte bir hayırseverlik de ifrattır.
İnsan kendisini koruma ve geliştirme eğilimindedir. İnsanlar yeteneklerini istedikleri gibi geliştirme ve emeklilerinin ürünlerine hür bir şekilde sahip olabilme haklarına kavuşursa sosyal gelişme kesintisiz bir şekilde devam eder.
Kanunlar güçlülerin elinde kendi lehine kullandıkça adaletsizlik devam eder. Allah’ın kanunları ve kutsi yasaları manevi yasakçı insanı suçtan korur. Yasalara uyulmadığı taktirde cemiyet ayakta kalamaz. Yasalara uymak da yasaları saygıdeğer kılmaktadır. Bu da kutsiyetle olur.
**
“Hukuk örgütlenmiş adalettir.” Hürriyet hukukun yok edilmediği ve adalet ayaklar altına alınmadığı sürece kardeşliğin hukukun dayatılması mümkün olmaz. Yasal soygun acıma ve yardımseverlik duygusuna dayandırılır. Hukuk kolektif dayatma gücü olup amacı dışında kullanılması onu tahrip eder. Hukukun amacı adaletsizliğin hükümran olmasını önlemektir.
Jan Jack Rousseau demokratların büyük bir otoritesidir. Sosyal yapıyı halka iradesine istinat ettirir. Rousseau “Hükümdar kanun koyucusunun modelini izlemek zorundadır. Kanun yapıcı motoru yapan mühendistir, hükümdar ise onu çalıştıran bir işçiden başkası değildir” der. Bireyler ve vatandaşlar ise o makinanın kendisidir veya parçalarıdır. Devlete istikrar kazandırmanın yolu, aşırı uçları mümkün olduğu kadar birbirine yaklaştırmaktır. Aşırı zenginlere ve diğerlerine yüz vermemektir.
Üreticiye değer vermek gerekir. Ziraat, ticaret ve sanat erbabına önem vermek lazımdır. Ülkenin imkanlarını üretime katmalıdır. Ovalar, dağlar, ormanlar, hayvanlar, denizler, madenler, el sanatları ve kültürel değerler, deniz ticareti ve balıkçılık gibi imkanları kullanmak gerekir. Her toplumun kendisine özgü şartları ve imkanları vardır. Yahudiler ve Müslümanlarda din; Kartacalılarda ticaret, Ispartalılarda savaş, Romalılarda erdem, Atinalılarda felsefe ve edebiyat gibi…
Kanun koyucu her şeyden önce “Sünnetullah” ve “Adetullah” denen fıtrat kanunlarına uyumlu yasalar yapmaktır. Bediüzzaman “Hayat-ı içtimaiyede bir çığır açan kainatta cari olan fıtrat kanunlarına uygun hareket etmezse hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz, bütün faaliyeti şer ve tahrip hesabına geçer” demektedir.
Kanun yapanlar insanları bir kalıba sokmak isterler, ama toplumun yaşadığı ortamı, ilkeleri, kültürü, toprağı, denizi, akarsu ve madenleri dikkate almaları gerekir. Kanun yapıcılar insanları kendileri gibi eşit, hür, akıllı ve kendi işinin ve mesleğinin uzmanı ve münekkit olduklarını bilmelidirler. Kamuoyu, efkâr-ı âmme dîdebândır; yani, gözetleyici ve tenkitçidirler.
Yasalar ayrıca dinî ve inancı korumak ve onlara uygun olmak zorundadır; aksi taktirde toplumla çatışma kaçınılmaz olur. Yasalar, temel hak ve hürriyetleri, özellikle düşünce ve inanç hürriyetini sağlayıcı ve geliştirici olmalı, kısıtlayıcı olmamalıdır.
**
Hürriyet, iyiyi yapmanın önündeki engelleri kaldırmaktır, yasaların görevi budur. Yine hürriyet ne kendine ve ne de başkasına zarar vermemektir. Bu sebeple yüce Allah içkiyi, uyuşturucuyu, kendine zarar veren her şeyi de yasaklamış, hayatı, sağlığı ve sıhhati korumayı da emretmiştir. Yasalar da buna göre olmalıdır.
**
Hükümet, hükmetmek, tahakküm etmek ve emretmek değildir; eğitimli, ahlaklı ve hukuka saygılı, çalışkan ve üretken bir toplum oluşturmak için vardır. Peygamberimiz (asm) bunu en güzel şekilde başarmıştır.
**
Toplum itici gücünü iktidar erkinden alır. Tamam da halk kendisini teşvik edemez mi? İlla bir kurtarıcıya ve iticiye muhtaç mıdır? En büyük itici güç ihtiyaç ve bu ihtiyacını karşılama önünde engellerin olmaması, yani hürriyettir. Bu güç de yine eğitmek ve üretim araçlarına sahip olmakla kazanılır. Mülkiyetin ve ekonomik bağımsızlığın olmadığı yerde hürriyetler tam olarak kullanılamaz. Bu sebeple sosyalistler hürriyetlerden korkarlar.
**
Problemleri meydana getiren mevcut şartlar devam ettikçe problem bitmez. Sonuçları değiştirmek için başlangıçları değiştirmek gerekir. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara ulaşamazsınız.
**
Hukuk adaletsizliğe engel olmak amacıyla organize edilen kolektif güçtür. Kısacası adalettir. Adaletin kaynağı akl-ı selim ve vicdandır. Adaleti sağlayan yasalar insanı ve varlıkları yaratan ilâhî iradeden gelir. Zira yapan bilir ve bilen konuşur. Yaratan bilmez mi? O her şeyden haberdardır.
Hukuk ve adalet merhamet değildir. Halkı ikna iledir. Bir cezanın adil olması için işlenen suça muadil olmalı, vicdanları tatmin etmeli, mağduru memnun etmeli ve ıslah edici olmalıdır. İlahî iradenin cezaları böyledir.
**
İstikrarlı bir yönetimin temeli hürriyete dayanır. Adalet eşit haklar değildir, hak ettiği kadar hak vermektir. Allah insanı mükemmel yaratmıştır. Onun yarattığında kusur yoktur ve daha mükemmeli olamaz. Siz insana hürriyet içinde kabiliyetlerini geliştirme imkanı verirseniz adil ve faydalı olursunuz. Çünkü her nevi gelişmenin temel şartı hürriyettir, iyi ve güzel olana yardım etmek ve emniyeti tesis etmektir.
**
İnsanları yapay sistemlerden uzak tutmalıyız. Irkçı, ideolojik ve mutaassıp yapılar baskıcıdır. Baskı ve istibdat her nevi gelişmenin engelidir ve kabiliyetlerin inkişafını engeller. Aşırılıkları törpülemek ve her konuda vasatı bulmak zorundayız. Aşırılık ifrat, sonuçta tefriti doğurur; bu da gelişmeyi önler. Hürriyetin aşırısı da istibdadı netice verir. Hürriyeti hukuk çerçevesinde sınırlamak da hürriyetin su-i istimalini önlemek için gereklidir. Hukuk bunu sağlar.
**
Hukuk yozlaşırsa devletin güvenlik fonksiyonları bozulma sürecine girer. Hukuk amacı dışına yönelirse her nevi hırslı ve aç gözlülerin silahı haline gelir. Suçlar azalacağına daha da çoğalır. Bu konuları anlatmak bilgi sahiplerini üzerinde büyük bir borçtur ve önemli bir vecibedir.