Hz. Ömer (ra) “İnsanlar Rasûlullah (asm) zamanında vahiy ile hükmediyorlardı. Şimdi vahiy kesilmiştir. Biz artık sizin amellerinizden gördüğümüze hükmederiz. Bize iyilik izhar edeni korur itimat ederiz; onun gizledikleri bizi ilgilendirmez. Gizlediklerinden dolayı Allah onu hesaba çeker. Bize şer izhar edene güvenmez, itimat etmeyiz."
Hüsn-ü zan, iyi niyetli ve iyi düşünceli olma halidir.
Peygamberimiz (asm) “İhlâslı, Müslümanlara karşı iyi niyetli olup nasihatini esirgemeyen ve Müslüman cemaatinden ayrılmayan Müslümanın kalbinde düşmanlık ve hıyanet bulunmaz” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 18.) buyurdular.
Yine Peygamberimiz (asm) “Bütün Müslümanlara karşı iyi niyetli olma şartı ile” (Buhari, İman, 42.) biat alıyordu.
Hüsn-ü zan bunu gerektirir.
**
Hüsn-ü zannın zıddı su-i zandır. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır” (Hucurat Sûresi, 49:13.) buyurur. Peygamberimiz (asm) “Zandan sakının; çünkü zan sözlerin en yalan olanıdır” (Buhârî, Vesâyâ, 8; Nikâh, 45; Müslim, Birr, 28.) buyurarak, zannı sözlerin en yalanı olarak nitelendirmiştir.
Bu durumda yalandan kaçınmak için zandan sakınmak gerekmektedir.
**
Hukukta şüphe cezayı kaldırır. Yani, şüphe ile ceza hükmü verilmez. Şüpheden sanık yararlanır. Suçun şahsiliği yanında, ispatı da şarttır.
Hz. Ömer (ra) şüphe ve zanla hüküm vermezdi. Şöyle derdi: “İnsanlar Rasûlullah (asm) zamanında vahiy ile hükmediyorlardı. Şimdi vahiy kesilmiştir. Biz artık sizin amellerinizden gördüğümüze hükmederiz. Bize iyilik izhar edeni korur itimat ederiz; onun gizledikleri bizi ilgilendirmez. Gizlediklerinden dolayı Allah onu hesaba çeker. Bize şer izhar edene güvenmez, itimat etmeyiz. İsterse kalbinin temiz olduğunu iddia etsin.” (M. Y. Kandehlevî, Hayatü’s-Sahâbe, 4: 253.)
Hüküm vermede ispat ve kesinlik esastır. Yüce Allah “Bilmediğin şeyin ardına düşme. Doğrusu kulak, göz, kalb bunların hepsi o şeyden sorumludur.” (İsra Sûresi, 17:36.) buyurur.
Kesin bilgi sahibi olmadan hükmetmek insanı yanıltır.
**
Kişi sözlerinin ve fiillerinin esiridir. Yüce Allah kişiyi fiilerinden ve sözlerinden sorumlu tutar. Buna “Amel” denir. Kişinin durumu ameline göre değerlendirilir. Nitekim Peygamberimiz (asm) “Kişi Allah’ın rızasına uygun bir kelime konuşur da bu kelimenin kendisini Allah katında ulaştıracağı yüksek mertebeyi bilemez. Yine kişi Allah’ın azabını celbeden bir kelime konuşur; bu kelimenin onu ne derekeye düşüreceğini tahmin edemez.” (Buhârî, Rikâk, 23; Müslîm, Zühd, 49, 50.) Öyle ise sözlerimize ve fiillerimize dikkat etmeliyiz.
**
İnsan kadar değişen, insan kadar düzelme ihtimali olan başka varlık yoktur. Öyle ise kimseye su-i zan etmeyelim; ama son derece itimat da etmemek gerekir. Nasihat ve ikazlarımızı yapmaya devam etmeliyiz.
İnsan kalbinin ne zaman, nasıl değişeceğini bilemeyiz.