
Hz. Muaviye (ra) Ebu Süfyan'ın (ra) oğludur. Ebu Süfyan (ra) Mekke Fethinde müslüman olmuştur. Çok samimi bir sahabe olmuştur. Oğlu Muaviye'yi Peygamberimizin terbiyesine vermiş. O da “Vahiy Katipliği” yapmıştır. Şayet Hz. Muaviye (ra) zalim olsaydı ve zulmetseydi Hz. Hasan (ra) hilafeti ona devrederek zulmüne ortak olmak istemez. Hz. Hüseyin'in (ra) Yezide karşı mücadele ettiği gibi ederdi.
Hz. MUAVİYE (ra) HAKKINDA
SORU:
Muaviye Hilafeti saltanata dönüştürdüğü halde neden ona Sahabe deniyor ve Hz. Muaviye (ra) deniyor?
CEVAP:
Peygamberimizin sohbetinde bulunup ondan İman ve Kur'an ve İslamiyet dersini bir saat olsun alana "Sahabe" denir. 27. Sözün Zeyli olan "Sahabeler Hakkındaki" Üstad Bediüzzaman’ın (ra) açıklamalarını okursanız Sahabeye neden yetişilemeyeceğini anlarız. Ancak Peygamberimizin (asm) vefatından sonra sahabeler "FİTNE" lere maruz kaldırlar. Cennetle müjdelenen "Aşere-i Mübeşşere"den Hz. Zübeyir ve Talha (ra) ve Peygamberimizin (asm) hanımı, Hz. Ebubekir'in (ra) kızı Hz. Aişe (ra) Hz. Ali ile savaştı. Bu savaşta 20 Bin kişi şehit oldu. (Zira bu bir içtihat hatası idi ve her iki tarafın amacı dinin ahkamını tatbik etmek idi.) Onların bu hatası onları SAHABE olmaktan çıkarmadı.. Hatta Hz. Zübeyir ve Talha (ra) önce Hz. Ali'ye biat ettiler, sonra biatlarından döndüler. Bu da büyük hata idi...
Hz. Muaviye (ra) Ebu Süfyan'ın (ra) oğludur. Ebu Süfyan (ra) Mekke Fethinde müslüman olmuştur. Çok samimi bir sahabe olmuştur. Oğlu Muaviye'yi Peygamberimizin terbiyesine vermiş. O da “Vahiy Katipliği” yapmıştır. Hatta Namazda Peygamberimiz (asm) "Semiallahü Limen Hamideh" diyince Hz. Muaviye arkdan "Rabbenâ Leke'l-Hamd" diye seslenmiş, namazdan sonra sahabeler "Namazın bozuldu" diyince Peygamberimiz (asm) "Cebrail bana Allah onu kabul etti, onun bu sözünü siz de namazda tekrar edin" buyurdu demiş ve namazda bunu söylemek sünnet olmuştur.
Peygamberimiz (asm) bir seferden dönerken bir pehlivan peygamberimize meydan okumuş ve "Gel güreşelim" demiş. Hemen Hz. Muaviye (ra) "Ya Resulallah! Bana müsaade et. Bu küstahla ben güreşip onu yeneyim demiştir. Peygamberimiz (asm) izin vermiş ve onu hemen yenmiş ve haddini bildirmiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) "Muaviye'yi kimse yenemez" buyurmuşlardır. Sıffın Savaşından sonra Hz. Ali’ye (ra) bu anlatılınca "Ben bunu bilseydim Onunla savaşmazdım" demiştir.
Hz. Muaviye "Önce Hz. Osman'ın (ra) katilinin cezalandırılmasını istemiş, tabi yalnız değil, pek çok sahabe de Hz. Muaviyeye destek olmuş ve yanında Hz. Ali (ra) ile savaşmıştır. Sadece Hz. Amr b. As'dan (ra) ibaret değil, sonra Müslümanların birlik ve beraberliği için gayret etmiştir. Bu sebeple Peygamberimizin "Cennet efendisi" dediği Hz. Hasan (ra) Hilafeti Hz. Muaviye'ye bırakmış ve kendisi "İman ve Kur'an" hizmeti ile uğraşmıştır. Böylece 10 sene Medine'de İslamı insanlara anlatmış ve pek çok ulemaya ders vermiştir. Vefatı hastalığı ile olmuştur. Zira 40-50 gün hasta yatmıştır. Zehirlenme olayı daha sonra Şia'nın uydurmasıdır. Zira Şia Hz. Muaviye (ra) düşmanlığını kendi siyasetlerinin odağına koymuştur. Bu sebeple Zalim Yezid'in yaptıklarını Hz. Muaviye'ye yıkmışlardır. Bunlardan birisi de "Şamlının devesi hikayesidir." Bu hikaye Yezide ait iken maalesef günümüzde bile Hz. Muaviye'ye (ra) isnat edilerek anlatılır. (Bu kesinlikle kasıtlıdır. Sahabeleri küçük düşürmek amaçlanmaktadır.)
Lem’alardaki ilgili konular okunurken Sungur abi de “Neden Muaviye'ye Hazreti deniliyor?” diye kalbinden kızmış. Üstad hemen ikaz etmiş "O kadar da haksız değildi" demiştir.
Şayet Hz. Muaviye (ra) zalim olsaydı ve zulmetseydi Hz. Hasan (ra) hilafeti ona devrederek zulmüne ortak olmak istemez. Hz. Hüseyin'in (ra) Yezide karşı mücadele ettiği gibi ederdi.
Hz. Muaviye'nin (ra) İslama çok büyük hizmetleri vardır. Şam bölgesinin fethinde, Kıbrıs'ın fethinde (Donanmayı ilk kuran Hz. Muaviye'dir.) Anadolunun fethinde ve İstanbul'un kuşatması Hz. Muaviye'nin başarısıdır. Biliyorsunuz Kıbrıs Fethini Peygamberimiz (asm) müjdelemiş ve Peygamberimizin halası Ümm-ü Haram (ra) Kıbrıs’ta şehit olmuştur. İstabul fethinde Hz. Ebu Eyyub el-Ensari (ra) ve yüzlerce sahabi katılmış ve İstanbul'da şehit düşmüştür. Bütün bunlar Hz. Muaviye'nin (ra) hizmetidir. Ayrıca Kur'an-ı Kerimin harekelenmesi ve yapılan camiler, okullar vs onun sayısız diğer hizmetleridir.
Bununla beraber hataları ve yanlış kararları da olmuştur. Ancak tartılınca terazi kefesinde sevapları günahlarından çoktur. Ahirette Allah hesaba çekecektir; sonra sahabeleri affedeceğini “Fetih Suresinin son ayetinde haber vermektedir. Yedinci Lem'a da Bediüzzaman bu ayetlerin tefsirini yaparken "Allah onları affedeceğini haber veriyor. Af günahtan dolayı olur. Demek pek çok günahlara da girecekler ama hizmetlerinden dolayı da Allah'ın affına mazhar olacaklardır" buyuruyor.
Maalesef Şia Hz. Muaviye (ra) düşmanlığından dolayı Mekke Fethinden sonra müslüman olanlara SAHABE dememek için Onlar TULEKÂ'dır diyorlar. Yani, Peygamberimiz (asm) Mekke'lilere "Ben size ne yapayım?" diye sorunca onlar "Ne yaparsan haklısın; ama biz senden merahamet bekliyoruz" dedikleri zaman Peygamberimiz "Entüm TULEKA" yani "Siz Hürsünüz" buyurmuşlardır. (Kadının boşanmasına ve hür bırakılmasına Talak denir) Bu sebeple Hürriyeti anlamayan müstebit kafalılar da SAHABE düşmanlığından dolayı Mekke Fethinden sonra iman edenlere SAHABE denmez TULEKA denir diye sahabeye olan hürmeti kırmak istiyorlar.