İbn-i Sina 10 yaşında Kur’an-ı Kerimi ezberledi ve hafız oldu. Kuşyar isimli bir tabipten tıp tahsil etti. Küçük yaşından itibaren ilmî münakaşaları dinlerdi. Böylece hayatı kültür ortamında geçmiştir. Düzenli bir hayat yaşamış, dünyanın siyasi ve sosyal çalkantıları onu ilmî çalışmalarından vazgeçirememiştir.
İBN-İ SİNA (M. 980-1037)
Tam adı Ebu Ali el-Hüseyin b. Abdullah b. Sina el-Belhî’dir. 980 yılında Buhara yakınlarındaki Belh’de doğdu. 1037 yılında Hemedan’da vefat etti. Babası Abdullah b. Sina Samanoğulları sarayı kâtiplerindendir. Ulemadan sayılan babası evinde ilmî ve dini sohbetler tertip ederdi. Bu nedenle ibn-i Sina ilmî bir çevrede büyüdü. Ebu Abdullah Matilî, İsmail ez-Zahid, Ferüdiddîn-i Attar gibi bilginlerden ders aldı. Kur’ân, Edebiyat, Yunan ve Hint Felsefesi, Mantık ve Tıp tahsili yaptı.
İbn-i Sina 10 yaşında Kur’an-ı Kerimi ezberledi ve hafız oldu. Kuşyar isimli bir tabipten tıp tahsil etti. Küçük yaşından itibaren ilmî münakaşaları dinlerdi. Böylece hayatı kültür ortamında geçmiştir. Düzenli bir hayat yaşamış, dünyanın siyasi ve sosyal çalkantıları onu ilmî çalışmalarından vazgeçirememiştir. Değişik konularda 240 kitap yazmıştır. Ayrıca 450 makale kaleme almıştır. Bunların 150 adedi Felsefe üzerine 40 kadarı da Tıp ilmine aittir. Ancak Tıp ile ilgili Kitabu’ş-Şifa ve Kanun-u Tıp isimli eseri Montpellier ve Louvain’de 1650 yıllarına kadar ders kitabı olarak okunmuştur. 19 yaşında doktor unvanını aldı.
İbn-i Sina İslam’ın ilimde altın çağı olarak bilinen bir “İlim ve Fikir Hürriyeti” döneminde Horosan gibi ilme değer verilen bir bölgede yaşadı. Kur’an ve Hadis yanında Felsefe, Fıkıh, Kelam dallarında araştırmalar ve münazaralar yapmıştır. Belh, Rey, Hemedan, Horosan, Rey ve Isfahan kütüphanelerinden istifade etmiştir.
57 yaşında Hemedan’da vefat etmiştir.
Felsefesi:
İbn-i Sina her şeyin temeli olarak varlığı görür. Her şeyin tezahüründe “varlık” denir. Varlık metafizik âlemin üzerinde tezahür eden bir tecellidir. Bunu yapan ise varlığın yaratıcısı ve metafizik âleminin sahibi ve hükümranı olan Allah’tır. Allah ile varlık arasındaki münasebetleri felsefî olarak ortaya koymaya ve izah etmeye çalışır. Ama metafizik âlemi kavramak görünen fizik âlemini kavramaya ve anlamaya bağlıdır.
1. Varlık Felsefesi:
Fiziki âlemi anlama ve anlamlandırmaya yarayan Aritmetik, Geometri, Mantık, Müzik, Estetik, Tabiat, Astronomi, Psikoloji ve Fizik gibi bilimler yardımcı ilimlerdir. Bütün bu ilimler ancak metafizik âlemi anlamak ve kavramak için vardırlar. İnsan da kendisini ve münasebettar olduğu varlık âlemini bilmek ve kavramakla yaratıcı olan Allah’ı tanır ve gerçek kulluk şuuruna erebilir.
Doğulu ve batılı pek çok filozof İbn-i Sinâ’dan etkilenmiştir. Çünkü İbn-i Sina doğunun felsefesi ile batı Yunan felsefesinin İslamî açıdan sentezini yapmış ve felsefeye ilmî bir vasıf kazandırmıştır. Eflatun Felsefesini anlaşılabilir hale getirmiştir.
İbn-i Sina’ya göre “Ruh” akıl, hayal, düşünce, duyular ve hislerin tamamını içine alan bir manevi varlıktır. “Kâinat” da atom, element, esir, nur, arş ve kürsi’nin tamamını kapsayan bir fizikî âlemdir. Her şeyin yanında hâzır ve mekândan münezzeh olan alîm ve kadîr-i mutlak fiziki âlemin arkasında olmazsa hiçbir şey olmaz. Her şeyin varlığı Allah’ın onları yaratmasına bağlıdır.
Varlığın zuhuru ancak “İhtizaz (Tecelli) Kürsi, Arş, Nur, Esir, Atom ve Unsur (Molekül) şeklinde bir silsilenin takibine bağlıdır. İhtizaz, yani tecelli de ancak “Esmâ ve Sıfatın” tecellisi, Allah’ın İlim, İrade ve Kudretinin eseridir.
2. Ruh Felsefesi:
İbn-i Sina Fizik ile metafizik alem arasında ilişkiyi sağlayan Ruh konusunda da çalışmalar yapmış ve ruh bilimi denen psikolojiyi, ruhani akıl, deneye dayanan tecrübî akıl ve vahiyle bütünleşen ve ona yönelen sezgiye değer veren tasavvufi ruh ve akıl olarak ruh bilimini üçe ayırmıştır.
2. Akıl felsefesi:
İbn-i Sina Farabi ve Aristodan farklı olarak beş çeşit akıl kabul eder. Meleke olarak akıl, anlamayı sağlayan heyulâ denen akıl, vahiyle desteklenen kutsi akıl, kendisini bulan ve gerçekleştiren mustaz’af akı ve davranışlamızı yönlendiren ve alışkanlıklarımızı fiilî hale getiren fiilî akıl olmak üzere beş akıldan bahseder. Burada Farabi Eflatunun idealizmi ile Aristonun deneyciliğinin bir sentezini yaptığını ve bunu İslam inancı ile de btünleştirdiğini görüyoruz.
İbn-i Sina’ya göre Allah’ın kelamı olan “Vahy” aklı sınırlamaz, bilakis aklın önüne kapılar ve onların arkasında da metafizikî âlemlerin ufuklarını açar. Vahy olmazsa akıl sadece fizikî âlemle sınırlı dar bir sahada kalır.
3. İlimleri Sınıflandırması:
İbn-i Sina ilimleri de İlmü’l-Esfel dediği basit ve tabii ilimler, Maba’dü’t-Tabia dediği tabiatüstü Metafiziki ilimler ve İlmü’l-Âlî dediği Mantık, Vayhe ve ilhama dayalı yüksek bilimler olmak üzere üç kategoride sınıflandırmıştır. Herkesin beş duyu ile algılayabileceği ilimle adi ilimler, akıl ve kesb ile kazanılan ilimle vasat, yani orta ilimler, akıl ve ruhun kavrayacağı ilimleri de yüksek ilimler demiştir.
Eserleri:
1. Kitabu’n-Necat : Metafizik konularını özetleyen bir kitabıdır.
2. Risale fî İlmü’l-Ahlak: Ahlak felsefesi konusundaki eseridir.
3. İşârat ve Tenbihât: İşaretler ve Öğütler
4. Kanun fi’t-Tıp: Tıpla ilgili en önemli eseridir.
5. Kitabu’ş-Şifa: Mantık, matematik, Fizik, İlahiyat, Musiki, Hitabet, Astronomi, Kimya ile ilgili tüm konuları içine alan on ciltlik en hacimli kitabıdır.