İnsanın ağırlığını kantar bilir, boyunu metre bilir; ancak kalbini Allah bilir. (Mülk, 67:13.) Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “İnsanlardan öyleleri vardır ki güzel sözleri sizi hayrette bırakırlar. Kalplerindekine Allah’ı şahit tutarlar. Fakat onların düşmanlıkları çok fenadır. Sizden ayrıldıkları zaman yeryüzünde fesat çıkartırlar. Ekini ve nesli zayi ederler" buyurur.
İnsanın ağırlığını kantar bilir, boyunu metre bilir; ancak kalbini Allah bilir. (Mülk, 67:13.) Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “İnsanlardan öyleleri vardır ki güzel sözleri sizi hayrette bırakırlar. Kalplerindekine Allah’ı şahit tutarlar. Fakat onların düşmanlıkları çok fenadır. Sizden ayrıldıkları zaman yeryüzünde fesat çıkartırlar. Ekini ve nesli zayi ederler. Allah fesat çıkaranları sevmez. Onlara ‘Allah’tan kokun!’ denildiği zaman gurularından kendilerini savunurlar. Onları ancak cehennem ıslah eder. Orası ne kötü bir yerdir” (Bakara, 2:204-206.) buyurarak onların ekonomiyi batırıp gençleri yoldan çıkaracaklarını ifade eder.
Bu ayetlerin nazil olmasının sebebi Ahnes b. Şerik adındaki birisinin peygamberimize (asm) gelerek çok güzel konuşması ve ayrıldıktan sonra İslam’a olan düşmanlığından Müslümanların ekinlerini yakması ve hayvanlarını telef etmesidir.
Fahrettin-i Razi tefsirinde bu ayette ifade edilen onların vasıflarını şöyle sıralar:
1. Dünyalık için çok güzel konuşurlar, ağızlarından bal damlar.
2. Yalanlarına Allah’ı şahit tutarak ve yemin ederek sizi inandırırlar.
3. Hakkı inkar eder, batılı iddia ederler; ama yanınızda sizin gibi düşünürler.
4. Yeryüzünde fesat çıkarmak için ellerinden geleni yaparlar.
5. Ekini ve nesli mahvederler. Ekonomiyi çökertir ve gençleri yoldan çıkarırlar.
Bu sebeple bir işe birisini görevlendirirken sözlerine değil, yaptıklarına, ameline bakarak görevlendirmek gerekir. Bunun için Peygamberimiz (asm) “Vallâhi biz, tâlip olanı veya vazîfe hırsı bulunanı yönetici yapmıyoruz! Liyakate göre görev veriyoruz” (Buhârî, Ahkâm, 7; Müslim, İmâre, 15.) buyurmuştur.
Peygamberimiz (asm) “Mala ve mevkie düşkün bir adamın dînine verdiği zarar, bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarardan daha büyüktür.” (Tirmizî, Zühd, 43.) buyurmuştur. Ashâb’dan Ebû Zer (ra) birgün Peygamber Efendimiz’e: “Yâ Rasûlallâh! Beni vâli tâyin eder misin?” demiş, Allâh Rasûlü (asm) “Ey Ebû Zer! Sen zayıf bir adamsın. İstediğin vazîfe ise büyük bir emânettir. Bu emâneti ehil olarak alan ve üzerine düşeni yapanlar müstesnâ, aslında bu vazîfe kıyâmet gününde bir rezillik ve pişmanlıktır.” (Müslim, İmâre, 16.) buyurmuş ve kendisine görev vermemiştir. Bu sebeple bir işe ehil olanı seçerken sözlerine ve vaatlerine göre değil fillerine bakarak liyakate göre görev vermelidir. (M. Hamdi Yazır, Tefsir, 2:733.)
Ancak adil ve liyakatli olan ve işin ehli olan kimsenin yöneticiden “Bu işi bana verin, ben bu işin üstesinden gelirim” diye işe talip olması da gereklidir. Nitekim Hz. Yusuf (as) zindandan çıkarıldıktan sonra “Beni ülkenin hazînelerine tâyin et! Çünkü ben onları çok iyi korurum ve bu işleri iyi bilirim” demiştir. (Yûsuf, 12:55.) ve kendisine bu görevin verilmesini talep etmiştir.