DİN
13.12.2024 10:04

İslam Irkçılığı Reddeder

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
İslam Irkçılığı Reddeder

“Bizim üç cevherimiz vardır ki muhafazasını bizden istiyorlar. Birincisi İslamiyet ki milyonlarla şühedamızın kanını ona baha vermişiz. İkincisi, cevher-i insaniyet ki, bizi heyet-i içtimaiye nazarında insan gösterecek odur. Üçüncüsü, Milliyet ki pişevâlarımızın seleflerimizin ruhlarını mezarda şâd ettirecek bir tuhfemiz ve onlarla rabıta-i ezeliye ve ebediyemiz olacaktır." (Bediüzzaman)

İSLAM CAHİLİYE ADETİ OLAN IRKÇILIĞI YASAKLAR

Bediüzzaman Kürtçülük İftirasını Reddediyor...

Bir gazetecinin Bediüzzaman Din Perdesi Altında Kürtçülük Yapıyor” demesine cevaben Bediüzzaman şöyle cevap vermiştir:

“İkinci iftirası, diyor ki: “Said Nursî Kürd milliyetini din namına Anadolu evlâdlarına neşrediyor.” Acaba bu bedbaht, İslâmiyet milliyetini Kürd milliyeti demekle divanece mana veriyor. Ellibeş seneden beri “Irkçılık firengî bir hastalıktır ki, firenkler İslâmiyet’i parçalamak için içlerine sokmuşlar” deyip ellibeş seneden beri “Milliyetimiz yalnız İslâmiyettir” der. Bütün eserlerinde bu esası takib etmiş gitmiş bir adam hakkında böyle bir isnad, yirmi derece bir iftiradır. Kürdlük isnadıyla ilişenlere karşı, Hücumat-üs Sitte’nin bir desisesinde ve Yirmialtıncı Mektub’un bir kısmında kat’î cevabı var olmakla beraber, ellibeş seneden beri hattâ Mart (31 Mart Hadisesi) hâdisesinde ırkçıların kulüpleri açıldığı zaman, onların umumuna “Milliyetimiz İslâmiyettir. Bütün biz kardeşiz. Irkçılıkla tefrika vermeyiniz. Türk milliyeti, İslâmiyet milliyeti içinde mezcolmuştur. Türk milliyeti, İslâmiyet milliyetidir.” diye o dehşetli hâdiselerde belayı onda birisine indiren ve bütün memleketini, akrabalarını ve aşiretlerini bırakıp sırf Türk milleti evlâdına hakikat-ı imaniyeyi ders veren ve yirmisekiz sene işkencelerle azabı çektirdikleri halde o hizmet-i imaniyeden vazgeçmeyen bir adama bu ırkçılığı isnad etmek, yüz derece bir haksızlık ve insafsızlıktır.

Hem medeniyet nikâhı içinde şer’î nikâh da yapılsın demesini, aile hayatı aleyhinde sayması; o gazetecinin bu dinin kıymetini takdir etmediğini ve din aleyhinde olduğunu îma ediyor.

Kardeşiniz

Said Nursî

**

BEDİÜZZAMAN’IN İSLAM MİLLETİ TARİFİ

Bediüzzaman der ki:

1. "Milliyetimiz bir vücuttur; ruhu İslamiyet, aklı Kur’ân ve imandır.” (Münazarat, 99.)

2. “Hakiki milliyetimizin esası, ruhu İslamiyettir.” (Hutbe-i Şamiye, 59.)

3. “Din dil bir ise millet birdir. Din bir ise yine millet birdir. İslamiyet milliyeti her şeye kafidir.” (Emirdağ Lahikası, 536.)

4. “Milliyetimiz yalnız İslamiyettir. Zira Arap, Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez ve Lâzların en kuvvetli ve hakikatlı revâbıt ve milliyetleri İslamiyet’ten başka bir şey değildir. Nasıl ki az ihmal ile tevâif-i müluk temelleri atılmakla ve on üç asır evvel ölmüş olan asabiyet-i cahiliyeyi ihya ile fitne ikaz olunmaktadır. Ve oldu gördük..." (Hutbe-i Şamiye, 97.)

İslamiyet Irkçılığı Reddeder

Milletini ve memleketini sevmek ve savunmak vatanperverliktir ve dinin emridir. Irkçılık ise kendi milletini üstün tutarak başka milletlere ve başkalarına hakaret gözü ile bakmak ve ezmeye çalışmaktır. Kendi akrabalarının, kavim ve kabilesinin ve milletinin zulümleri ile övünmek ve başkalarına zulmetmelerini meşru hak görmek ve bunu savunmaktır.

Nasıl ki, bir insanın kendisini başkalarından üstün görerek kibirlenmek ve gururlanmak, başkalarını böcek gibi hakir görüp ezmeye çalışmak büyük günahtır; aynı şekilde bir milletin ortada bir üstünlük sebebi bir fazileti olmadığı halde başka milletleri hakir görmek, onları ezmek ve yok etmeye çalışmak da büyük bir zulüm ve haksızlıktır. İşte buna ırkçılık denir. Yoksa herkesin kendi efendisinin şerefi ile övündüğü gibi milletinin şerefi ve fazileti ile övünmesinde, onların adalet, hakkaniyet, ahlak ve faziletini, şecaat ve kahramanlığını örnek alıp onunla iftihar etmesinde bir sakınca yoktur. Bu milletini ve vatanını sevmektir, vatanperverliktir bu da bir fazilettir.

**

Bediüzzaman ırkçılık fikrinin Emeviler zamanında büyük bir tehlike verdiğini ve 1908 Hürriyetini ilanı ile “Kulüpler” suretinde büyük zararının görüldüğünü ve Birinci Dünya Savaşında Arap Irkçılığı ile Mücahid Türklere karşı büyük zararının görüldüğünü, bu zamanda da “Uhuvvet-i İslamiyeye” İslam kardeşliğine büyük zarar verdiğini ve vereceğini söylemektedir. (Emirdağ Lahikası, s. 360, 554. Mektup)

“Her şeyden önce Müslüman olduğunu ve dinin ırkçılığı yasakladığını söyleyen Bediüzzaman “İslamiyet cahiliyeden kalma ırkçılığı ve kabileciliği kaldırmıştır.” (Buhari, Ahkam, 4; İmare, 36; Ebu Davud, Sünnet, 5; Tirmizi, Cihad, 39.) hadisi ile yasaklanan ırkçılığa karşı olduğunu söyler. Bu zamanda Avrupa’dan gelen ırkçılık tehlikesinin “Frenk İlleti” olarak içimize sokulduğunu ve Müslümanları bölerek parçalamayı hedef edindiklerini söyler.

Bütün bunları kitaplarına yazan ve eserlerini Kürtçe ve Arapça değil Türkçe olarak yazan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendisini hapislere ve sürgünlere mahkum ettiği ve 27 sene esaret ve hapislerle ceza verdiği halde Türkiye’yi ve Türk milletini terk edip başka alimler ve devlet adamları gibi bu ülkeyi terk etmeyen ve mahkemede “Ben madem bu vatanın evladıyım. Bu vatana hizmet etmek benim için farz bir vazifedir” (Emirdağ Lahikası, 193.) diye müdafaada bulunan ve bu vatana gerek doğu cephesinde Ruslara karşı, gerekse İstanbul’da işgalci İngilizlere karşı “Hutuvat-ı Sitte” eserini yazarak basın yoluyla mücadele eden, “Kuvay-ı Milliye”nin hareketini meşru cihad görerek Şeyhülislam Dürrizadenin fetvasının geçersiz olduğunu söyleyip mukabil fetva vererek Cihad ilan eden, bütün bu hizmetlerini takdir eden Ankara Hükümeti tarafından 1922’de Ankara’ya davet edilip özel gündemle TBMM’de karşılanan Bediüzzaman Said Nursi elbette Kürtçü değildir ve olamaz...

O İslam milliyetini savunur...

İslam Milliyeti Nedir?

Soru: “Milliyetimiz İslamiyet’tir” diyen Bediüzzaman bundan neyi kast etmektedir?

Cevap: Bediüzzaman “Milliyetimizin ruhu İslamiyettir; hakikî, ve nisbî ve izafîden mürekkebdir. Başka millete benzemiyoruz. (ESDE, Münazarat, 210.) buyurur. Zira insanlığımızı teşkil eden insanî değerler, bizi atalarımıza bağlayan millî değerler ve dinimize bağlayan manevi değerlerimiz vardır. Milliyetimiz bu üçünün toplamından meydana gelmiştir.

Birincisi: İnsanî değerlerimizTemel insan hakları olan” hayat, hürriyet, mülkiyet, din, fikir ve ilim hürriyeti gibi temel değerlerimizdir ki bunları korumak insanlığımızın gereğidir ve sosyal hayatta bizi insan gösterecek bu değerlerdir.

İkincisi bizim mefahirimiz olan ve bizimle geçmiş atalarımızın ve gelecek nesillerimizin övüneceği millî kahramanlık duygularımızdır ki bunlar yurt ve vatan savunmasında gösterilen şecaat, cesaret ile namus ve şerefimizi koruyacak olan değerlerimizdir.

Üçüncüsü ise uğrunda hayatımızı feda edeceğimiz iman, ibadet, hukuk ve ahlâkî değerlerimizdir ki bu da dinden ve imandan kaynaklanan manevi değerlerimizdir. Bunların tamamı Müslümanları bir millet yapar ve bu milleti oluşturan en kuvvetli değerlerdir. “İslam Milleti” bu üç temelden kaynaklanan bir kardeşlik ve uhuvvettir.

Bediüzzaman hazretleri bunu şöyle ifade eder:

“Bizim üç cevherimiz vardır ki muhafazasını bizden istiyorlar. Birincisi İslamiyet ki milyonlarla şühedamızın kanını ona baha vermişiz. İkincisi, cevher-i insaniyet ki, bizi heyet-i içtimaiye nazarında insan gösterecek odur. Üçüncüsü, Milliyet ki pişevâlarımızın (önderlerimizin) seleflerimizin ruhlarını mezarda şâd ettirecek bir tuhfemiz (hediye) ve onlarla rabıta-i ezeliye ve ebediyemiz olacaktır...

Bizim üç büyük düşmanımız vardır. Cehalet, zaruret ve ihtilafdır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak silahı ile cihad edeceğiz.

Bilmeli ve anlamalıyız ki şu üç düşmanımızı kahretmek ve üç cevherimizi onların elinden kurtarmak için elmastan üç kılıcımız vardır:

Birinci kılıcımız maarif, ikincisi ittifak ve muhabbet-i milli, üçüncüsü de teşebbüs-ü şahsî ve sa’y-i nefsidir. Herkes nefsine itimad etmelidir ki, haricin muavenet imtinanından (minnet altına girmek) tezellülden, iftikardan (muhtaç olma) isiğnâ hasıl etsin, mezellet yükleri altında eğilmekten, her dest-i kahr-ı itisafa (haksızlığın kahredici eline) boyun eğmekten azade kalsın. (hür olsun.)

Bunun için de yapılması gereken “Okumak, yine okumak, yine okumak! Sonra birbirinizin elini sıkı tutmak, ittifak etmek, ittifak âleminde yaşamak!

(Bediüzzaman Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, 2009, s. 24-25.)

Sonuç olarak yine Bediüzzaman şöyle der:

“Evet, hem şan-ü şeref-i İslamiye, hem sevab-ı ahiret, hem hamiyet-i milliye, hem hamiyet-i İslamiye, hem hubb-u vatan, hem hubb-u din ile mütehassis olmalıyız.” (ESDE, Divan-ı Harb-i Örfi, 142.)

Evet, biz Müslümanlar hem İslamiyetle, hem milletimizle ve milli duygularımızla, hem insanlığımızla övünür, şeref duyarız. Hem din, hem vatan, hem de insan sevgisi ile yaşarız.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol