Demokratlar demokrasinin gereği olarak halkın hür iradesine saygı duyarlar ve insan haklarının kullanımı için gayret ederler. “Din ve Vicdan Hürriyeti”nin gereği olarak dindarlara hürriyet tanırlar.
İstibdat kendisini ibka etmek için yalan-propaganda ve hilelerle her nevi istismarı yapar, insanları çeşitli isimler altında böler, bir kısmını hain ilan eder, insanları korkutarak ve kendilerine destek verenleri de imtiyaz tanıyıp devletin imkanlarından faydalandırarak baskıcı yönetimini devam ettirir.
Demokratlar demokrasinin gereği olarak halkın hür iradesine saygı duyarlar ve insan haklarının kullanımı için gayret ederler. “Din ve Vicdan Hürriyeti”nin gereği olarak dindarlara hürriyet tanırlar, “Düşünce ve Fikir Hürriyeti”nin gereği olarak bütün düşünce ve fikirlere saygı duyarak serbest konuşulmasını ve tartışılmasını sağlarlar. Muhalefet partilerine de iktidar olma imkanı tanırlar. Baskıcı yöntemlerden uzak dururlar. Irkçılığa ve ideolojik baskılara izin vermezler. Anarşi ve terör ancak bu hürriyet ortamında ortadan kalkar. Bu sebeple Hürriyetçi olan Bediüzzaman siyaseten Demokratları desteklemiştir.
Demokratlar dini cemaatlerin, vakıf ve derneklerin faaliyetlerine, fikirlerine ve inançlarına saygı duyarlar ve hür bir şekilde teşkilatlanmasına ve kendi inanç ve düşüncelerini anlatmalarına yardımcı olurlar. Ancak kanunların suç saydığı eylemlerine kanun gereği izin vermezler. Kanunları da Demokrasini prensiplerine, hak ve hürriyetlerin hür bir şekilde kullanılmasına göre yaparlar. Çünkü hürriyetçidirler. Bunun için Bediüzzaman onlara “Ahrar” yani Hürriyetçiler der. “İnşallah o Ahrarlar istibdadı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar. Ben onların muvaffakıyeti için çok dua ediyorum” der ve onları hem destekler hem onlara dua eder.