
Yüce Allah insanı fıtrat üzere yaratmıştır. Fıtrat ise Allah'ın her insana nefis ve akıl vermesi ve dünyaya gönderip imtihana tabi tutmasıdır. Bu konuda herkes eşittir. Yüce Allah her insanın fıtratında akıl ve vicdan ile hayır kabiliyetini vermiş ve bu konuda ayırım gözetmemiştir. Akılsız ve vicdansız hiç kimse yoktur. Herkesin kendi aklını beğenmesi bundandır.
ALLAHIN BİLMESİ VE KADER
Soru:
Hadiste söylendiği gibi Said veya Şaki olacak iki grup insandan bahsediliyor. Şaki grubundan olacak olanlara fıtratına Rabbimiz kötülüğü meyletme istidadını vermişse buna karşılık söylenecek şey var mıdır?
Cevap:
Aziz kardeşim,
Yüce Allah insanı fıtrat üzere yaratmıştır. Fıtrat ise Allah'ın her insana nefis ve akıl vermesi ve dünyaya gönderip imtihana tabi tutmasıdır. Bu konuda herkes eşittir. Yüce Allah her insanın fıtratında akıl ve vicdan ile hayır kabiliyetini vermiş ve bu konuda ayırım gözetmemiştir. Akılsız ve vicdansız hiç kimse yoktur. Herkesin kendi aklını beğenmesi bundandır. Ayrıca ayırım gözetmeksizin her insana nefis ve içinde öfke ve şehvet duygusu vermiştir. Bu konuda da ayırım gözetmemiştir. İnsana da irade ve iradesini kullanacak hürriyet vermiştir. Bu konuda da ayırım gözetmemiştir. Akıl ve vicdanla hareket eden iyilerden olur, nefis ve şeytana uyan da kötülerden olur. İyilerin cennete, kötülerin cehenneme gideceğine dair Kur'an’da yüzlerce ayet vardır. Bir mealden okuyabilirsiniz.
Her insana eşit şartlarda tüm kabiliyetler verildiği ve peygamberler aracılığı ile insanlardan isteklerini ve razı olacağı amelleri haber vermiştir. Bu nedenle said olan akla ve vicdana uyan, Allah'ın razı olacağı amelleri işleyendir. Şaki olan da nefis ve şeytana uyan ve Allah'ın emrine aykırı davranandır. Bu nedenle Allah falanı said olarak yarattı ve cennetlik olarak yarattı, filanı da şaki olarak ve cehennemlik yarattı denemez. Bu zorlama ve zulüm olur. Allah adil olduğu için insanı hür yaratmış ve eşit kabiliyetlerle donatmıştır. Said olan saidlerin amelini işleyen, şaki olan da şakilerin amelini işleyendir. Ortada iman ve amel olmazsa mükâfat ve cezayı nasıl hak edecektir?
Biz insanlar kimin said ve şaki olduğunu ameli işledikten sonra biliriz. Ama Allah önceden de bilir. Fani ve noksan olan insan bile amele bakarak bir insanın ne olduğunu ve ne olacağını biliriz. Allah kâmil-i mutlak ve Allah olduğu için insanlardan elbette daha üstün olacağına göre kul amel işlemeden de ne yapacağını bilecektir. Bunu bilmezse nasıl Allah olur? Biz kendimize Allah'ın bilgisini ve işini kıyaslayarak büyük hataya düşüyoruz. Bundan kaçınmazsak Allah’ı tanımıyor ve bilmiyoruz demektir.
Bir insan ileriyi görerek, gelecek tehlikeleri sezerek, bugünün amelinin gelecekte ne gibi sonuçlar doğuracağını bilerek bugünden hazırlık yapıyor, bütçemizi, işimizi, çalışmamızı ona göre planlamıyor muyuz? Peki, kâinatı ve tüm mahlûkatı yaratan rızkını, ecelini, hastalığını, şifasını veren her şeyi önceden bilmezse ve planlamazsa nasıl bu mahlukatı idare edecek ve ihtiyaçlarını zamanında yetiştirecektir? Bir canlının rızkını, ecelini ve ihtiyaçlarını unutursa aciz ve bilgisiz olmaz mı? Elbette insanların amellerini ve hatta hayallerini bilecek ve dünyayı tanzim ettiği gibi âlem-i berzahı, haşir meydanını, cenneti ve cehennemi ona göre hazırlayacaktır. Allah her şeyi bilir, her şeyi görür ve her sesi işitir. O her şeye kadirdir. Bizim Allah hakkında bildiklerimiz bilmediklerimizin yanında kâinatın atomlarının sayısından daha çoktur.
Selamlar...