
Bediüzzaman Ene Risalesinde Felsefe’nin yanlışlarını tenkit ederken şöyle der: “Git gide baktım ki, benim elime iki şey verildi: Biri, bir elektrik; o tahte’l-arz tabiatın zulümâtını dağıtır; diğeri, bir âlet ile dahi, azîm kayalar, dağ-misâl taşlar parçalanıp bana yol açılıyor. Kulağıma denildi ki, "Bu elektrik ile o âlet, Kur’ân’ın hazînesinden size verilmiştir.
Soru: Bediüzzaman'a Kur'andan verilen iki şey nedir?
Cevap: Bediüzzaman Ene Risalesinde Felsefe’nin yanlışlarını tenkit ederken şöyle der: “Git gide baktım ki, benim elime iki şey verildi: Biri, bir elektrik; o tahte’l-arz tabiatın zulümâtını dağıtır; diğeri, bir âlet ile dahi, azîm kayalar, dağ-misâl taşlar parçalanıp bana yol açılıyor. Kulağıma denildi ki, "Bu elektrik ile o âlet, Kur’ân’ın hazînesinden size verilmiştir.
Her ne ise, çok zaman öylece gittim. Baktım ki, öteki tarafa çıktım. Gayet güzel bir bahar mevsiminde bulutsuz bir güneş, ruhefzâ bir nesîm, hayattar bir âb-ı leziz, her taraf şenlik içinde bir âlem gördüm. "Elhamdülillâh" dedim. (30. Söz Ene Risalesinden)
1. Birinci “Elektirik” iman nurudur ki Kur’an’dan verilmiştir. Her şeyi aydınlatır. Hakikatini gösterir. İkincisi, Akıl ve İlim Nurudur ki azim kayalar, dağ-misal taşlar parçalanıp yol açılır, yani iman nuru ile aydınlanmış akıl ve akıldan çıkan Batı felsefesine mukabil Kur’an’dan çıkan Hikmet-i Rabbaniye en müşkül meseleleri halleder.
Zaten bir üst pargrafta “Ey hayali ile benim seyahat-i hayaliyeme iştirak eden arkadaş! O zemin, tabiattır ve felsefe-i tabiiyedir. Tünel ise ehl-i felsefenin efkârı ile hakikate yol açmak için açtıkları meslektir. Gördüğüm ayak izleri, Eflâtun ve Aristo Hâşiye gibi meşâhirlerindir. İşittiğim sesler, İbn-i Sina ve Farâbî gibi dâhîlerindir. Evet, İbn-i Sina’nın bâzı sözlerini, kanunlarını bâzı yerlerde görüyordum; sonra bütün bütün kesiliyordu. Daha ileri gidememiş. Demek boğulmuş. Her ne ise, seni meraktan kurtarmak için hayalin altındaki hakikatin bir köşesini gösterdim” demektedir.
2. Bediüzzaman’ın vazifesi Fen ilimlerini “Marifet-i İlâhiye” yapmak ve Felsefeyi de “Hikmet-i Rabbaniye” haline getirmektir. Kur’ândan gelen “İman Nuru” fenni ilimleri marifet-i Rabbaniye haline getirirken yine Kur’ân-ı Kerimin nuru ile aydınlanan “akıl” felsefî ilimleri aydınlatarak “Hikmet-i Rabbaniye”ye çevirmektedir.