Yüce Allah kâinatı peygamberimiz (asv) hürmetine yarattığı ve “Yâ Habibim! Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım” dediği için tüm peygamberler Allah’ın elçisi olan peygamberimizin (asv) geleceğini ümmetlerine haber vermişlerdir.
Giriş
Yüce Allah kâinatı peygamberimiz (asv) hürmetine yarattığı ve “Yâ Habibim! Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım” dediği için tüm peygamberler Allah’ın elçisi olan peygamberimizin (asv) geleceğini ümmetlerine haber vermişlerdir. Yüce Allah da “Tevrat, Zebur ve İncil’de peygamberimizin ve ümmeti olan “Ümmet-i Muhammed’in (asv) vasıflarını ve faziletin anlatarak önceki ümmetlere örnek vermiştir.
Biz burada bunlardan bir kısmını okuyucularımızla paylaşmak üzere aldık.
1. Tevrat’ta Hz. Peygamberimizin Vasıfları
Allah-ü Teâlâ Musa’yı (as) “Neciy” olarak kendisine manen yaklaştırdı. Musa (as) Yüce Allah’a münacaatta bulundu. “Ey Rabbim! Ben Tevrat’ta insanlar içinden çıkarılan, ma’rufu emreden ve münkerden nehyeden, Allah’a iman eden en hayırlı bir ümmet vadini bulunuyorum. Onları benim ümmetim yap!” dedi.
Yüce Allah “O Ahmed’in ümmetidir” buyurdular.
O zaman Musa (as) “Ya Rabbi! Ben Tevratta kitapları göğüslerinden ezber okuyan bir ümmetin geleceğini vaat ettiğini görüyorum. Onlardan öncekile kitapları ellerine alarak okuyorlardı. Onları bana ümmet yap!” dedi.
Yüce Allah “O da Ahmed’in ümmetidir” buyurdu.
Bunun üzerine Musa (as) “Rabbim! Ben Tevrat’ta sadakalarını, kurbanlarını kendileri yiyen bir ümmetin geleceğini görüyorum. Eskiden sadakalar üzerine ateş gönderirdin de ateş onları yerdi. Kabul edilmezse yemezdi. Onları benim ümmmetim kıl!” dedi.
Yüce Allah “Onlar da Ahmed’imin ümmetidir” buyurdu.
Musa (as) “Rabbim! Ben Tevrat’ta öyle bir ümmet görüyorum ki bir kötülük yapmak isterlerse yapmadan aleyhlerine yazılmaz. İyilik yapmak isterlerse yapmadan da onların niyetlerini amel gibi kabul eder ve bir misli sevap verilir. Yaparlarsa on mislinden yediyüz misline kadar sevap verilir deniyor. Ne olur onları bana ümmet kıl!” diye yalvardı.
Yüce Allah buyurdu ki: “Onlar da Ahmed’imin ümmetidir.” (C. Suyuti, Hâvî, 2:81.)
2. Yüce Allah Hz. Davud’a (as) şöyle buyurdu
“Ya Davud! Şüphesiz senden sonra bir peygamber gelecektir. Onun ismi göklerde “Ahmed” ve yerde “Muhammed” olacak, o bana ebediyen isyan etmeyecek, ben de ona ebediyen kızmayacağım. Ben onun gelmiş geçmiş tüm hatalarını affetmişimdir.
Onun ümmeti ümmet-i merhumedir, rahmetime mazhar olmuştur. Ben o ümmete peygamberlere verdiğim nafile ibadetleri veririm. Onlara nebilere farz kıldığımı farz kıldım. Sevaplarını ve derecelerini de ona göre yaptım. Ta ki kıyamet günü benim huzuruma geldikleri zaman onların nurları peygamberlerin nurları gibi olacaktır. Ben onlara peygamberlere emrettiğim gibi ibadet öncesinde temizlenmelerini, abdest almalarını emrettim ve farz kıldım. Yine onlara gusül abdestini farz kıldım. Haccı ve cihadı emrettim.
Ya Davud! Ben Muhammed’i ve ümmetini tüm ümmetlerden üstün kıldım. Onlara hiçbir ümmete vermediğim hasletleri verdim. Onların hata ve nisyandan kaynaklanan günahlarından dolayı affettim. Af talep ederlerse kasten yaptıklarını da affederim. Gönüll hoşluğu ile ahiretleri için verdiklerini ve ammelerinin karşılığını hem peşin dünyada mükafat olarak veririm hem de onları ahirette ebedi saadete ve sonsuz nimetlere boğarım. Musibet ve belalara giriftar oldukları zaman sabrederler ve “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn!” diye bana yönelirlerse onlara daha fazla olarak Naîm Cennetlerini de veririm.” (Suyutî, Hâvî, 2:28.)
3. Peygamberimiz (asv) buyurdu
Benim İncil’deki vasfım şöyledir: “O tevekkül sahibi Ahmed’dir. Doğrum yeri Mekke, hicret yeri Taybe (Medine) dir. O sert ve kaba değildir. İyiliğe iyilikle karşılık verir, kötülüğe kötülükle mukabele etmez. Ümmeti hammâdûndur, çok hamd edicidir. Abdestle ellerini ve ayaklarını yıkarlar, bellerine izar giyerler. Kitapları göğüslerindedir. Cihada memurdurlar. Savaş için saf tuttukları gibi namaz için de saf tutar ve cemaatle namaz kılarlar. Bana yaklaşmak için kurban keserler ve kan akıtırlar.” (Taberani, Mu’cemu’l-Kebîr, 10:89; Suyuti, Hâvi, 2:282.)
4. Tevrat’ta Hz. Muhammed’in (asv) Evsafı
İbn-i Abbas (ra) Ka’bu’l-Ahbâr’a (ra) sordu: “Resulullah’ın evsafını Tevrat’ta nasıl buluyorsunuz?” Kaab (ra) cevap verdi: “Biz onu Abdullah b. Muhammed olarak buluyoruz” dedikten sonra şunları söyledi:
“Onun mülkü ve manevi saltanatı Şam’da olacaktır. O güzel ahlak sahibidir. Sokaklarda bağırmaz. Ümmetinin mescitlerdeki sesleri de arı uğultusu/vızıltısı gibidir. Ancak münâdilerin yani müezzinlerin sesleri göklere yükselir ve her yerden işitilir.” (Darimi, Mukaddime, 2; Suyuti, Havi, 2:282.)
5. Ka’bu’l-Ahbâr rivayet ediyor
Allah’ın inzal ettiği önceki kitaplarda peygamberimizin vasıfları şöyledir:
“Ümmet-i Muhammed ümmetler içinden çıkarılan en hayırlı ümmettir. İyiliği emreder, kötülükten nehyederler. Kendilerine inzal edilene de kendilerinden önce inzal edilen kitaplara da iman ederler. Deccal ile savaşana kadar ehl-i küfür ve dalalet ile mücadele eder ve savaşırlar.
Onlar çok hamd edicidirler. Namazlarını ilk vakitte kıldıkları için güneşi gözleyen ve güneşten önce kalkan ve yaptıkları işleri çok sağlam yapan kimselerdir. Bir iş yapacakları zaman “İnşallah” derler ve Allah’ın adını anarak Allah için yaparlar. Bir tepeye çıktıkları zaman Allah’ı Tekbir ile, bir vadiye indiklerinde de Hamd ile Allah’ı zikreder ve anarlar.
Toprak onlar için temiz ve temizleyicidir. Onunla hem teyemmüm ederler hem de üzerinde namaz kılarlar. Yeryüzünü mescit ittihaz eder ve her yerde Allah’a ibadet ederler. Cünüp oldukları zaman toprakla teyemmüm ederek ve su ile yıkanarak temizlenirler. Kıyamet günü de onlar abdest azaları ile tanınırlar. Elleri ve yüzleri nurdan parlayarak mahşer ehline görünürler.” (Suyutî, El-Hâvî, 2:282.)
6. Sahabeler
Peygamberimiz (asm) buyurdu: “Ebubekir gökten yere inen rahmet yağmuru gibidir. Düştüğü yere fayda verir.” (Suyuti, El-Hâvî, 2:283.)
Hz. Ömer (ra) Ka’bu’l-Ahbâr’a sordu: Tevrat’ta benim vasfım var mı? Siz nasıl buluyorsunuz?” Ka’bu’l-Ahbâr şöyle dedi: “O demirden daha sert bir halifedir. Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmez, şiddetli bir devlet başkanıdır. Ya Ömer! Senin arkandan bir halife gelir halkı ona zulmederek onu öldürürler. Sonra da büyük bir fitne vuku bulur.” (Suyutî, El-Hâvî, 2:283.)