1948 yılında Atatürk’ün silah arkadaşı ve CHP’nin devamlı Genelkurmay Başkanı olan Mareşal Fevzi Çakmak tarafından kurulan Millet partisinin devamı olan Milliyetçi Hareket daha sonra pek çok oluşuma kaynaklık etmiştir.
1948 yılında Atatürk’ün silah arkadaşı ve CHP’nin devamlı Genelkurmay Başkanı olan Mareşal Fevzi Çakmak tarafından kurulan Millet partisinin devamı olan Milliyetçi Hareket daha sonra pek çok oluşuma kaynaklık etmiştir. DP’nin CHP’ye sert muhalefet etmemesini bahane ederek kurulan Milletçiler milli ve manevi değerler üzerinden siyaset yaptıkları için kapatılmıştır.
Millet Partililer şayet “İslamiyet milliyetini” esas almış olsalardı DP’ye muhalif değil, destek olmaları gerekir ve DP’nin karşısına çıkıp onu bölmeye çalışmazlardı. Ancak “ırkçılığı” ve “inhisarcılığı” esas aldıkları için vatan ve millet zararına çalışanların siyasi oyunlarına alet olmuşlardır.
Irkçılık ile hareket ettikleri ve “Türkçülüğü” öne çıkardıkları için “Kürtçülük” adına siyaset yapmalarının yolunu açmış oldular. Bu ise hem ülkenin hem de Müslümanların birliğine zarar vermek tehlikesi ile karşı karşıya kalınmıştır. Irkçılık inhisarcılığı netice verdiği gibi adaletin sağlanmasına da engeldir. Zira bir ırkçı ırkdaşını tercih eder adalet edemez. Bu nedenle zulme ve haksızlığı baştan yapmış olurlar. Bu nedenle ırkçılık düşüncesi batının Müslümanlar arasına attığı ve “Frenk illeti” tabir edilen bir hastalıktır.
İslama göre “birinin hatası ile bir başkası mesul olmazken” ırkçılığa göre “birinin hatası ile başkası, akrabası ve hatta kavim ve kabilesi suçlu görülür.” Böylece ırkçılık adaletsizliğin ve haksızlığın kaynağı olur. Böylece Millet Partisi’nin iki kanadı olan milliyetçiliği ve ırkçılığı esas alan Milliyetçi zihniyet, gerekse dini ve imanı kendi müntesiplerine layık görüp diğerlerini dışlayan “siyasal İslam” düşünce ve felsefesi “inhisarcılık” anlayışı ile adalet yapıyorum derken zulme sebep olurlar. Bu nedenle toplumda huzursuzluğun, adaletsizliğin ve haksızlığın kaynağı olurlar.
Milliyetçi Görüş ve Milli Görüş her ikisi de Milletçi anlayışın iki kanadı olup “inhisarcılık” noktasında birleşirler. Birincisi “vatanperverliği” diğeri “dini” kendi inhisarları altına alarak kendi görüşlerini kabul etmeyenleri dışlarlar. Milli ve manevi değerleri ellerinde tutar ve kendilerinden başkasına vermek istemezler. Manevi ve milli değerleri kendi partidaşlarına has göstererek diğerlerini bu değerleri tahrip eden veya tahrip edenlere alet olanlar olarak görür ve inanırlar. Milliyetçiler kendilerinden olmayana “vatan haini” diğeri de “dine ihanet” etmekle suçlarlar. Bu durumda ülkede büyük kargaşa anarşiye sebep olurlar.
Birincisi Türk olmayan unsurları tahrik eder, diğeri kendisi gibi düşünmeyenleri tahrik eder. Birincisi bu ülkenin yüzde yetmiş Türk olmayan unsurlarını dışlar. Diğeri kendisi gibi düşünmeyen yüzde doksan toplumun her kesimini “dinden çıkmakla” tehdit ederek dışlamış olurlar. Bu yaklaşımların da ülkede huzursuzluğa sebep olacağı ve anarşiye sebep olacağı açıktır. Bu da sonuçta bu vatanı yabancıların boyunduruğuna itecektir.
İslam ahlakı, kültür ve medeniyeti sadece söylemde kaldığı, istismarı netice verdiği sürece ve sadece kulağa hoş gelen söylemlerle ve siyasi sloganlarla insanları ve bilhassa gençleri boş hülyalar peşinde koşturacak ve sonunda hayatlarını perişan edecektir. Bu da gençliğin heba ve yok olmasını netice verecektir.
Millet Partisi versiyonlarının bir diğer özelliği de DP’den ayrıldıkları ve DP’yi iktidardan uzak tutmaya çalışmalarıdır. Böylece ülkede Demokrasinin gelişmesini engelleme ve geciktirme gibi bir işlevi bilerek veya bilmeyerek yapmalarıdır. Siyasi söylemlerinde devamlı olarak DP’yi tenkit ve halkı DP’den soğutmak için faaliyet gösterdiklerinden dolayı bilerek veya bilmeyerek CHP’ye yardım etmiş olmaktadırlar. Bilerek olmasa da bilmeyerek CHP politikalarına alet olmalarını netice vermektedir. Bu bakımdan ırkçılarla halkçılar demokratları mağlup etme noktasında beraberlik sağlamış olmaktadır. Bu da hem İslamiyet’e hem vatana büyük bir zarar olur. Bediüzzaman Said Nursi’nin “İslamiyet ve vatan hesabına telaş ediyorum” dediği husus budur.
CHP’nin devletçi ve şovenist uygulamalarına Millet Partisi ve versiyonları her zaman destek olmuştur. Bu nedenle 1960 ihtilali ve DP’nin kapatılmasına ve Menderes’in idamına milletçiler destek oldukları gibi, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerine ve 28 Şubat Örtülü darbesine de CHP ile beraber örtülü olarak destek olmaktan çekinmemişlerdir.
Manevi değerler üzerinden siyaset yapan “Milli Görüş” felsefesinin aslında “Arap Baas Partisi”nin ve “Vehhabi” görüşü ile “Irkçı İslamiyet” anlayışından nemalandığını da araştırmakta fayda vardır. 2015 sonrası MHP, dini değerler üzerinden siyaset yapan Milli Görüş kökeninden gelen AKP ile ortaklık yaparak "Cumhur İttifakı" adı altında koalisyonla ülkeyi yönetmektedirler. Yönetimi demokrat olmadığı ve "Başkanlık" adına CHP'nin 1923-1950 döneminde olduğu gibi "Milli Şef" benzeri bir yönetim sergilerdiği için ülke ekonomik bakımdan fakirleşmiş, bir dolar 30 TL, bir litre benzin 40 TL olmuştur. İç ve dış borç stoğu Türkiye tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış ve ülkede üreten değil tüketen ve dışa bağımlı hale gelmiştir.
Sonuç olarak Milletçi, milliyetçi, milli ve manevi değerler üzerinden siyaset yapmak hem yabancıların emellerine alet olmak, hem milli ve manevi değerlere, hem vatan ve İslamiyet’e zarar vermekle beraber devletçi ve halkçı zihniyete bilerek veya bilmeyerek yardımcı ve alet olmak durumunda kalmaktadırlar.