SİYASET
22.11.2024 21:08

Partiler Demokrasinin Gereğidir

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Partiler Demokrasinin Gereğidir

Demokrasilerde partiler ve particilik siyasi hayatın kaçınılmaz unsurlarıdır. Şayet iktidar var, ama organize bir muhalefet ve iktidara alternatif olacak siyasi partiler yoksa ülkede demokrasi de yoktur. Diktatörlüklerde ve krallıklarda da iktidar, yani yöneticiler vardır. İktidarı meşru ve yönetimi demokratik yapan hür muhalefetin bulunmasıdır.

Demokrasilerde partiler ve particilik siyasi hayatın kaçınılmaz unsurlarıdır. Şayet iktidar var, ama organize bir muhalefet ve iktidara alternatif olacak siyasi partiler yoksa ülkede demokrasi de yoktur demektir. Diktatörlüklerde ve krallıklarda da iktidar, yani yöneticiler vardır. İktidarı meşru ve yönetimi demokratik yapan hür muhalefetin bulunmasıdır. Bu nedenle demokrasi parlamentoda partilerin temsilini ve muhalefetin bulunmasını zorunlu kabul eder.

Günahsız, hatasız, masum bir hükümet iktidar düşüncesi hayal mahsulüdür. Yani muhaldir. Bir insanın dahi masum olamayacağı dünya şartlarında insanlardan meydana gelen hükümetlerin masum olacağını düşünmek hayalden öte muhaldir. Nasıl ki uçmayı hayal ederek bir dağdan atlayan bir adam kendi sonunu hazırlarsa, masum bir hükümet düşüncesi de ülkeyi felakete sürükler. Bu nedenle Bediüzzaman “Muhali talep etmek kendine fenalık etmektir. Nokta-i nazar hükümetin hasenatının seyyiatına galibiyeti mağlubiyeti noktasında hüküm vermektir” (Münazarat, 51.) demektedir.  

Sistem ne olursa olsun, ister din ve şeriat adına, ister demokrasi ve hürriyet adına toplumda yaşayan ve toplumu yöneten insandır. İnsan ise menfaat, hırs, öfke, şehvet, hayal, haset, fesat, kıskançlık ve tama’ gibi pek çok karmaşık duygu ve nefsanî isteklerin kaynağıdır. Ayrıca insana musallat olan nefis ve şeytan gibi şedit düşmanları vardır. Bütün bunlardan kendisini kurtararak masum durumda kalamaz. Bu nedenle insanın masum olamayacağı bir ortamda insanlardan oluşan hükümetler de masum olamayacaktır. Ancak gerek insanın gerekse hükümetlerin iyilikleri kötülüklerine kemiyeten veya keyfiyeten galipse iyi, kötülükleri galipse bu durumda kötü değerlendirilmesi gerekir.

“Fırkacılık lâzım-ı meşrutiyettir” (Sünuhât, 51.) buyurur Bediüzzaman. Ancak memleketimizde fesat ocaklarının ve gizli ifsat komitelerinin, garazkâr gazetelerin tahriki ile demokratik anlaşma ve uzlaşma yerine ayrıştırmayı netice veren ayrılıkçı fikirleri tahrik ettiklerinden farklı fikirler birleşecek ve uzlaşacak şekilde ilerlemesi gerekirken, birbirinden uzaklaşarak ilerlemektedir. Böylece ilerledikçe ayrılarak ve uzaklaşarak gelişme kaydetmektedir. İşte bu demokrasiyi ve hürriyeti de tehlikeye sokan bir durumdur. Birinin varlığı diğerinin yokluğunu istemektedir. Bediüzzaman böyle bir particiliği menfî ve zararlı bulur.  

Bediüzzaman dışarıdan gelen cereyanları ikiye ayırır. Birincisi, müspettir, faydalıdır ve hayırlıdır. İkincisi ise menfidir, zararlıdır ve şerdir. Demokrasi birinci gruba girmektedir. Zira hürriyet ve demokrasi kendi zatında bu ülke için faydalı bir cereyandır. Irkçılık ise dışarıdan gelen zararlı bir cereyandır. Demokrasi isim gibi kendi zatında faydalı iken, ırkçılık ve ayrılıkçı fikirlere, dine karşı düşüncelere bina edilen partiler ise harf gibi başkasının hesabına geçtiği için bu ülke için zararlı olmaktadır. Partiyi kuranların ve parti içinde çalışanların iyi niyeti ve gayretlerinin ne ülkeye ve ne de partiye hiçbir faydası olmaz. Her bakımdan zararlı düşer. İradesi hükümsüzdür ve iyi niyeti fayda vermez.

Batıdan gelen ırkçılık, bölücülük her cihette ülkeye zarar olduğu gibi, hürriyet ve demokrasi de kendi zatında iyi ve bize her cihette lazım olduğu için faydalıdır. Ülkeye faydalı olduğu için hariçten gelen cereyanı da kendisine faydalı yapar. Batıdan veya bir başka yerden gelmiş olması bize zarar vermez. (Sünuhat, 49.)

İnat ve haset mutaassıp fırkacılara, yani particilere batılı ve sapıklığı iltizam ettirir. Şeytan birine yardım etse melek der, rahmet okutur. Muhalifine melek yardım etse, elbisesini değiştirmiş şeytandır der lanet eder. Sû-i zan ve hüsn-ü zan dürbünün iki kutbu gibidir. Kendi lehinde en küçük bir emareyi büyük bir delil gibi görür. Kendi aleyhindeki saçma bir durumu en büyük bir delil gibi görünür. İşte inat ve hasedin, sû-i zan ve hüsn-ü zannın ortaya çıkardığı bir zulüm abidesi… (Sünuhat, 51-52.)

Partiler fikir ve proje üretmek için gereklidir. Bir toplumda herkes aynı şeyleri düşünüyorsa o toplum düşünmüyor demektir. Ancak ortak bir noktada anlaşmak ve uzlaşabilmek demokratik kültürün gereğidir. Demokrasi terbiyesi almayan ve hürriyetin ne anlama geldiğini bilmeyenlerin ortak bir noktada, ortak akılda uzlaşmaları ve anlaşmaları mümkün değildir. Uzlaşma ve anlaşma ise hak, hukuk ve adalet noktasında olur. İnsanlar ancak hak noktasında ve adalet konusunda anlaşabilirler, haksızlıkta anlaşamazlar. Bu nedenle “çoğunluk yanılmaz” denilmiştir.

Anlaşma ve uzlaşmak için “Birinin hatası ile başkasını mesul tutmamalı ve suçu işleyene has kabul etmelidir.” “Hizmet etme düşüncesinde olmalı” “Şahsi menfaatini terk etmeli” “Başkalarını aşağılama, alt etme, galebe etme gibi duygularla hareket etmemeli”dir.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol