Allah Rasûlü bir baba, dede ve büyük olarak çocukları eğitmek ve öğretmek için her fırsatı kullanırdı. Anne-babalara da bu konuda güzel örnek olmuştur. “Çocuklarınıza güzel davranıp iyilik ve ikramda bulununuz. Onları en güzel şekilde terbiye ediniz.” (İbn-i Mace, Edeb, 3.) buyurdu.
Peygamberimiz, inanan büyük, küçük herkes için üsve-i hasenedir. Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır: “Yemin olsun ki, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için Allah resulünde güzel bir örnekler vardır.” (Ahzab, 33:21.) Allah Rasûlü bir baba, dede ve büyük olarak çocukları eğitmek ve öğretmek için her fırsatı kullanırdı. Anne-babalara da bu konuda güzel örnek olmuştur. “Çocuklarınıza güzel davranıp iyilik ve ikramda bulununuz. Onları en güzel şekilde terbiye ediniz.” (İbn-i Mace, Edeb, 3.) “Bir kimsenin çocuğunu terbiye etmesi, sadaka vermesinden daha hayırlıdır.” (Tirmizi, Birr ve Sıla, 33.) ferman etmiştir.
Yanına hizmet etmek için verilen genç Enes b. Mâlik’e (ra) şöyle tavsiyede bulunmaktadır: “Yavrucuğum, hiçbir kimseye karşı kalbinde bir hile ve kin beslemek olmaksızın sabahlamaya ve akşamlamaya gücün yeterse bunu mutlaka yap! Yavrucuğum, işte benim sünnetim budur kim benim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur kim de beni severse Cennet’te benimle birlikte olur.” (Tirmizî, İlim, 16.) Sahabeden Ömer b. Ebû Seleme’nin bildirdiğine göre kendisini Allah Rasûlü yemeğe çağırmış ve şöyle demiştir: “Ya Ömer! Oğulcağız! Buyur otur. Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye.” (Buhârî, Et’ıme, 3; Müslim, Eşribe, 107-109.)
Eğitimde muhatabın akıl ve bilgi seviyesini dikkate almak önemlidir. Peygamberimiz (asm) çocukların seviyelerine iner ve onlarla çocukların anlayacağı gibi konuşur ve sevgisini gösterirdi. Şöyle buyurmuştur: “Biz peygamberler, insanların aklî seviyelerine göre konuşmakla emredildik.” (Ali el-Muttakî, Kenzu’l-Ummâl, Müeessesetü’r-Risâle, 1401/1981, 10: 242, H. No: 29282.)
Çocukların başlarını okşar ve dua ederdi. Abdullah b. Sa’lebe (ra) ve Cabir b. Semüre (ra) anlatıyor: “Rasûlullah (asm) ile birlikte öğle namazını kıldım. Sonra o, ailesinin yanına gitmek üzere çıktı, onunla birlikte ben de çıktım. Yolda onu çocuklar karşıladılar. Onların her birinin yanaklarını teker teker okşamaya başladı. Benim de yanağımı okşadı. Elinde öyle bir serinlik ve hoş bir koku hissettim ki sanki elini attarın sepetinden çıkarmıştı.” (Müslim, Fedâil, 80.)
Allah Rasûlü çocukların gösterişli elbiseler giymesinden hoşlanırdı. Halid b. Said kızı Ümmü Halid şöyle bir olay anlatmaktadır: “Ben Habeş toprağından küçük bir kız çocuğu iken geldim. Allah Rasûlü bana yünden siyah bir elbise giydirdi. Bu elbisenin üzerinde süslemeler vardı. Allah Rasûlü eliyle o süslemelere dokunmaya ve “Senah, senah” demeye başladı. Senah Habeşçede güzel demekti.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 36.) Başka bir rivâyette de aynı kız babasıyla birlikte üzerinde sarı, yeni bir elbise olduğu halde Allah Rasûlü’nün yanına gelince ona şöyle diyerek onu onurlandırmış ve sevincine ortak olmuştur: “Güzel güzel, gömleğini güle güle giy.” (Buhâri, Cihâd, 188, Edeb, 17.)
Peygamberimiz (asm) çocuklarla şakalaşırdı. Muhammed b. Rebî’, Efendimiz’le bir hatırasını şöyle anlatmaktadır: “Beş yaşımda iken Peygamber’in (asm) bir kere bir kovadan ağzına su alıp yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum.” (Buhârî, İlim, 18, Ezân, 154, Teheccüd, 36, Rikâk, 6; Müslim, Mesâcid, 265.) Yine Enes b. Mâlik’in Ebû Umeyr adında küçük bir kardeşi vardı. Ebû Umeyr’in sevdiği, oynadığı küçük de bir kuşu vardı. Kuş bir gün ölünce Ebû Umeyr’i üzgün gören Efendimiz Ebû Umeyr’e takılarak “Ey Ebû Umeyr, küçük kuş ne yaptı?” diye onu teselli etti. (Buhârî, Edeb, 81, 112; Müslim, Edeb, 30.)
Çocukların hatalarını hoşgörü ile karşılar ve onları azarlamazdı, onları uyarır, hatalarını düzeltmek üzere onlara yol gösterirdi. Rafi’ b. Amr, çocukken bir gün Ensar’dan birinin hurmalarını taşlarken yakalanmış ve Allah Rasûlü’nün huzuruna getirilmişti. Rasûlullah onu derhal cezalandırmak yerine önce, “Çocuğum, hurmaları neden taşlıyorsun?” diye sormuş, o da “Yemek için.” diye karşılık vermişti. Bunun üzerine Peygamberimiz “Hurmaları taşlama da altına düşenlerden ye.” buyurarak ona doğruyu öğretmiş, başını okşamış ve “Allah’ım, onun karnını doyur.” diyerek dua etmişti. (Ebû Dâvûd, Cihad, 85.)
Rasûlullah (asm) ahlâk yönünden insanların en güzel huylusu idi. Enes b. Malik (ra) der ki: “Ben çocukluğumda kendisine hizmet ettiğim sıralarda bir gün beni bir ihtiyaç göndermişti. Ben de o günkü çocukluğun verdiği bir sorumsuzlukla “Vallahi ben bu işe gitmem.” dedim. Oysa içimde Resulullah’ın (asm) emrettiği işe gitmek vardı. Derken çıktım, sokakta oynaşan çocuklara tesadüf ettim. Onlarla birlikte oyuna dalıp işimi unuttum. Bir süre sonra bir de baktım ki; Rasûlullah arkamdan başımı tutmuş gülümseyip duruyor. Bana ‘Ya Enesçik, sen dediğim yere gittin mi?’ dedi. Ben de “Evet ya Rasûlallah şimdi gidiyorum.” dedim. Hz. Enes (ra) der ki: “Allah’a yemin olsun, ben kendisine yedi ya da dokuz yıl hizmet ettim. Yaptığım bir işten dolayı ‘Niye böyle yaptın?’; yapmadığım bir işten dolayı da ‘Niye böyle yapmadın?’ dediğini bilmiyorum.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 1.)
Peygamberimiz (asm) çocukların oyun oynamalarını isterdi. Onların kendi aralarında oynamalarına değer verir ve bunu özendirirdi. Bu durum, çocukların sosyalleşmeleri bakımından önemliydi. Torunları Hasan ve Hüseyin’in güreş yapmalarını ister, güreş yaparlarken de onları cesaretlendirici destek de verirdi. Fakat bir gün iki gözbebeği torunları güreş yaparlarken yaşça küçük olan Hüseyin’i desteklemesi gerekirken abisi Hasan’ı destekliyor ve “Haydi Hasan! Seni göreyim Hasan! Ha gayret Hasan!” diyordu. Bu olağandışı durumu fark eden torunlarının annesi kızı Hz. Fatıma bunun sebebini yani niye Hüseyin’i desteklemediğini sorunca Efendimiz şöyle cevap vermektedir: “Cebrail de Hüseyin’i destekliyor!” buyurdu. (İbn Hacer, el-İsâbe, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1415, 2:68.)
Çocuklara yardımcı olur ve zengin fakir demeden davetlere icabet ederdi. Enes b. Mâlik’in (ra) rivâyet ettiğine göre Enes’in anneannesi Müleyke, kendi yaptığı bir yemeğe Rasûlullah’ı davet etti. Allah Rasûlü (asm) de hazırlanan yemekten yedi ve sonra ev halkına “Haydi kalkın da size namaz kıldırayım!” dedi. Enes’in ifadesine göre “Bunun üzerine ben, kalkarak çok kullanılmaktan kararmış bir hasırımızı getirmeğe gittim ve onun üzerine biraz su serptim. Daha sonra Rasûlullah (asm) onun üzerine namaza durdu. Yetim ile ben de arkasına safa durduk. Anneannem de arkamıza durdu. Böylece Rasûlullah bize iki rekât namaz kıldırdı. Sonra izin isteyip evine gitti.” (Buhârî, Salât, 20, Ezân, 171; Müslim, Mesâcid, 266.) Yine Enes b. Malik’in rivayetine göre Medine’de köle bir kız çocuğu vardı. Bu kız çocuğu Allah Rasûlü’nün (asm) elinden tutardı da kendi istediği yere götürür o da itiraz etmeden onun istediği yere giderdi. (Buhârî, Edeb, 61.)
Çocuk da olsa hastaların ziyaretine giderdi. Şifa verenin Allah olduğunu, hastalığın da Allah’tan geldiğini söylerdi. İbrahim’in (as) Kur’an’da geçen şu ifadelerini okurdu: “Ancak âlemlerin Rabbi benim dostumdur. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur. Beni yediren, içiren O’dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.” (Şuarâ, 26:77-82.) Hastaların ziyaret edilmesini ısrarla tavsiye etmiştir. Hatta erkekleri ziyaret ettiği gibi kadınları da ziyaret etmiştir. Sahabi hanımlardan Ümmü’l-Alâ hastalandığı zaman kendisini Hz. Peygamber’in (asm) ziyaret ettiğini ve şöyle dediğini bildirmektedir: “Ey Ümmü’l-Alâ, sana müjdeler olsun çünkü ateşin altın ve gümüşün paslarını giderdiği gibi bir Müslümanın hastalığı da onun günahlarını giderir” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 1.) buyurdular.
Hz. Peygamber (asm) sadece büyükleri değil; çocukları da hastalandığında ziyaret ederdi. Enes b. Mâlik’in bildirdiğine göre zaman zaman Hz. Peygambere (asm) hizmet eden bir Yahudi çocuğu vardı. Bir ara bu çocuk hastalandı. Hz. Peygamber (asm) onun ziyaretine geldi ve başının yanında oturdu. Ve çocuğa hitaben “İslâm’a gir.” buyurdu. Çocuk yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası “Ebû’I-Kasım’a itaat et” dedi. Bunun üzerine o çocuk hemen kelime-i şahadeti söyleyip Müslüman oldu. Müteakiben Peygamber (asm) hastanın yanından çıkarken: “Bu çocuğu cehennem ateşinden kurtaran Allah’a hamdolsun.” diyordu. (Buhari, Cenaiz, 80.)
Dr. Mustafa KARABACAK