
İman Hizmeti olan Risale-i Nur dairesindeki hak ve istikametli mesleği korumak çok önemlidir. Zira iman ve Kur’ân hizmetinin Bediüzzaman tarafından belirlenen “Din, Cihad, Siyaset ve Hizmet” prensipleri konusundaki temel doğrulara aykırı bir meslek takip etmek tasvip edilemez.
Risale-i Nur dairesindeki hak ve istikametli mesleği korumak çok önemlidir. Zira iman ve Kur’ân hizmetinin Bediüzzaman tarafından belirlenen “Din, Cihad, Siyaset ve Hizmet” prensipleri konusundaki temel doğrulara aykırı bir meslek takip etmek tasvip edilemez.
“İman Hizmeti” olan ve doğrudan inanmayı gerektiren “Risale-i Nur Mesleğinin” temel prensipleri “Risale-i Nurlar’da” açıkça ortaya konmuştur. Bu zamanda istikametli, haklı, doğru ve ehl-i dalâletin oyununa gelmeden dine ve imana hizmet etmek, belirlenen bu prensiplere sadakatle bağlı kalmakla mümkündür.
Bediüzzaman “İhlâs Risalesi”nde “Evet, yol iki görünüyor. Cadde-i Kübra-yı Kur’âniye olan mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var.” (Lem’alar, 2011, s. 396) buyurarak bu konudaki tehlikeye işaret etmektedir.
“İhlâs Risalesi”nin devamı olan “Hücumat-ı Sitte Risalesi”nde “O biçareler ‘Kalbimiz Üstadla beraberdir’ fikriyle kendilerini tehlikesiz zannederler. Halbuki, ehl-i ilhadın cereyanına kuvvet veren ve propagandalarına kapılan, belki bilmeyerek hafiyelikte istimal edilmek tehlikesinde bulunan bir adamın ‘Kalbim safidir, Üstadımın mesleğine sadıktır’ demesi bu misale benzer ki: Birisi namaz kılarken karnındaki yeli tutamıyor, çıkıyor, hades vuku buluyor. Ona ‘Namazın bozuldu’ denildiği vakit, o diyor: ‘Neden namazım bozulsun? Kalbim safidir.” (Mektubat, 2010, s. 700)
Bu sebeple Risale-i Nur mesleği konusunda “Biz haklı olabiliriz, hata etme ihtimalimiz de var, diğer gruplar hatalı olabilir, haklı olma ihtimali de olabilir” demek onları tasvip etmek değil, tam bir tahtieciliktir. İnsanı, kendi meslek ve meşrebinden şüpheye düşürdüğü gibi, diğer meslek ve meşrepleri de tasvibe götürmez. Tam bir şaşkınlık ve şüphe içinde bırakır.
Bu şaşkınlık da “Ehl-i dalâlet ve ilhadın parmak karıştırmasına müsait bir zemin olur.”