SİYASET
22.11.2024 21:15

Recep Tayyip Erdoğan

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Recep Tayyip Erdoğan

Demokrasiye inanmadığı ve “Demokrasiyi de dini de araç” gördüğü için demokratik ve dindar bir kişiliğe sahip olmamakla beraber söylemi ile halkı etkileyerek bu araçları kendisine göre çok iyi kullanmaktadır. Bu nedenle de uzlaşmacı ve demokratik bir yapısı bulunmamaktadır. Dayatma ve zorlamayı siyaseten iyi yönetebilmektedir.

Ailesi Rizenin Güneysu ilçesinden olan R. Tayyip Erdoğan, 26 Şubat 1954 yılında İstanbul’un Kasımpaşa semtinde doğdu. Erdoğan, ilkokulu Piyale Paşa İlkokulu’nda okudu. 1965 yılında ilokulu bitirip İmam Hatip Lisesi’ne kayıt oldu ve 1973 yılında buradan mezun oldu. Daha sonra yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nde yaptı. Camialtı, İETT ve Erokspor’da 16 yıl amatör futbol oynadı ve 12 Eylül 1980 sonrasında futbolu bıraktı. Milli Türk Talebe Birliğindeki görev yıllarından sonra, 1976 yılında Millî Selâmet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Başkanlığına seçildi. Bu arada Nakşibendi Tarikatının İskenderpaşa Cemaati olarak bilinen M. Esat COŞAN hocanın derslerine devam etti. Milli Türk Talebe Birliği ve MSP Gençlik Kollarında faal eleman olarak çalıştı.

1977 yılında bir konferans münasebetiyle tanıştığı Emine Hanım’la 4 Temmuz 1978’de evlendi. Evliliklerinden Ahmet Burak ve Necmeddin Bilal adında iki oğlu, Esra ve Sümeyye adında da iki kız çocuğu oldu.

12 Eylül 1980’de İ.E.T.T’den ayrılınca özel sektörde çalışmaya başladı ve bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra, 1982 yılında askere gitti. Yedek subay eğitimini Tuzla’da yapan Erdoğan, Karargâh subayı olarak askerliğini tamamladı. Askerden döndükten sonra yine aynı şirkette yaklaşık birbuçuk sene çalıştı. Bir sonraki çalışma hayatına başka bir şirkette genel müdür olarak devam etti.

12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra 1983 yılında kurulan Refah Partisi ile siyasi hayatı tekrar başlamış oldu. 1984 yılında Beyoğlu İlçe Başkanı, 1985 yılında da İl Başkanı ve M.K.Y.K üyesi seçildi. 1986 ara seçimlerinde milletvekili adayı oldu. Ardından 1989 yılında da Beyoğlu ilçesinden belediye başkan adayı oldu ve 1989 seçimlerinden Refah Partisi 2. parti olarak çıktı. 1991 yılında tekrar milletvekili adayı oldu ve parti barajı geçince milletvekili oldu. Tercihli oy sistemi nedeniyle yüksek seçim kurulu milletvekilliğini iptal etti. 27 Mart 1994 seçimlerine kadar İstanbul İl Başkanlığı görevini sürdüren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu ve 27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Başkanı seçildi.

12 Aralık 1997 yılında davet üzerine gittiği Siirt’te, miting sırasında okuduğu bir şiir nedeniyle Diyarbakır DGM’de yargılanmaya başlandı. Yargılama sonucu Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesinden “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle dört ay hapis cezasına çarptırıldı bu cezasını 24 Temmuz 1999 günü tamamladı.

Fazilet Partisi'nin, Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatılmasının ardından, bağımsız kalan milletvekilleri, yeni parti kurma çalışmalarını "gelenekçiler" ve "yenilikçiler" olarak adlandırılan iki kanattan sürdürdü. "Gelenekçi" olarak adlandırılan kanat, Recai Kutan'ın genel başkanlığında 20 Temmuz 2001'de Saadet Partisi'ni kurarken, "yenilikçi" kanat da, Tayyip Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001'de, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdu ve Tayyip Erdoğan, parti genel başkanlığına seçildi. Kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyların büyük bir çoğunlunu alarak tek başına iktidar oldu. 3 Kasım seçimlerinde adaylığı kabul edilmeyen Erdoğan yenilenen Siirt seçimlerinde milletvekili olarak Meclis'e girdi ve Abdullah Gül'ün Başbakanlığı'ndaki 58. hükümetin istifasını sunması üzerine 59. Hükümeti kurarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu.

22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan 23. Dönem Milletvekili Seçimlerinde partisi % 46,6 oy alarak 341 milletvekili çıkardı.

Erdoğan 1989 Beyoğlu Belediye Başkanlığına Refah Partisinden aday olmuş, ancak az farkla seçimi kaybederek, seçim kuruluna itiraz etmiştir. İtirazının hakim tarafından reddedilmesi üzerine, görevli hakime "Sarhoş kafayla karar veremezsin" şeklinde hitap etmesi üzerine dava savcılığa intikal etmiş ve Erdoğan Bayrampaşa Cezaevinde 1 hafta gözaltında kalmıştır. Daha sonra cezası para cezasına çevrilerek serbest bırakılmıştır.

12 Aralık 1997'de Siirt’te topluluğa konuşma yaptığı bir miting sırasında Ziya Gökalp'ın 1912 yılında Balkan Savaşı için yazdığı Asker Duası'nın değiştirilmiş bir sürümü ile; orduyu öven dizeyi söylemeden, yerine aşağıdaki mısraları eklediği ve ardından konuşmasının devamında "her devrin Firavun ve Nemrutları olduğunu bunun karşısına çıkacak Musa ve İbrahimlerin engeleri aşarak pislik dolu yolları temizleyeceğini" söylemesi nedeniyle Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı. 21 Nisan 1998 tarihinde mahkeme, sanığın Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesinden “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği kararını verdi ve Erdoğan bir yıl hapis ve 860 Milyon TL para cezasına çarptırıldı. Daha sonra sanığın mahkemedeki tavrı ve duruşmadaki hali gözönüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 176,666,666 TL para cezasına indirildi. Ceza infaz yasası gereği 10 aylık hapis cezası 4 aya indi. Erdoğan Diyarbakır DGM'nin kararına temyiz başvurusu yaptı. 24 Eylül 1998 tarihinde Yargıtay 8. Ceza Dairesi Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi kararını onadı ve bu tarihte hüküm kesinleşti. Erdoğan 4.5 yıl sürdürdüğü İstanbul Belediye Başkanlığını bırakarak 26 Mart 1999 günü Pınarhisar Cezaevine girdi ve cezasını çekerek 24 Temmuz 1999 günü hapisten çıktı.

14 Ocak 2000 tarihinde Avusturalya'nın Melbourne şehrinde yayın yapan SBS radyosuna verdiği mülakatta kendisini Abdullah Öcalan ile karşılaştıran bir kişiye "Sayın Öcalan şu an, düşüncelerinin değil, almış olduğu kellelerin hesabını veriyor. Bense düşüncelerimden dolayı 4 ay hapis yattım, aramızdaki fark çok büyük." şeklinde cevap verdi. Şehitlerden ve hayatını kaybeden mağdurlardan "kelle" ve yasa dışı silahlı örgüt lideri Öcalan'dan "sayın" diye söz etmesi nedeniyle eleştirildi. Şehit Anaları Derneği tarafından kendisine sembolik bir manevi tazminat davası açıldı. Davacıların avukatlığını Kemal Kerinçsiz'in yaptığı davada, İstanbul Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesi Aralık 2007 tarihinde Erdoğan'ın 3 kuruş tazminat ödemesine karar verdi. Hâkim, kararında şehitlere kelle ve yasa dışı silahlı örgüt liderine sayın denmesinin dil sürçmesi olamayacağına hükmetti. Erdoğan kararı temyiz etti. Yargıtay temyiz başvurusunu hem usulden, hem esastan inceledi ve mahkemenin kararını onadı.

6 Şubat 2010 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti tarafınca, TBMM genel kurulunda Erdoğan'a yönelik "kişilik hakları ile parti tüzel kişiliğine saldırıda bulunulduğu" iddiasıyla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aleyhinde 50 bin TL'lik manevi tazminat davası açılmış. Dava dilekçesinde Bahçeli'nin; Türkiye'yi bölmeye çalışmak, etnik bölücülük konusunda sicil sahibi olmak, Türkiye'yi ayrıştırma ve bölme projelerini İmralı, Kandil ve Barzani'nin desteğiyle hayata geçirmek için çalışmak, İmralı canisi ile rol paylaşmak, işbirliği içinde olmak, kol kola girmek, aynı çizgide olmak; kimliksiz ve kişiliksiz siyasetin temsilcisi olmak, hayasızlık, ahlaksızlık, namussuzluk, edepsizlik; çürümüş bir zihniyete sahip olarak, etrafa mide bulandıran koku yaymak, ahlak bunalımına girmek, ahlaki ve vicdani bütün ölçülerini kaybetmek, seviye ve seviyesizlik ölçüleriyle tarif edilemeyecek bir çukura düşmek, utanç verici bir kişi olmak, teröristleri kucaklamak, alçaklık, yalancılık, riyakarlık, yalanlarla Türk milletine hakaret etmek gibi ifadeleri ve sözleriyle Erdoğan ve AK Parti'yi itham ettiği kaydedildi. Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada, her davacı için 10 bin TL olmak üzere toplam 20 bin TL manevi tazminat cezasının ödenmesine karar verilmiştir.

Kişilik hakları ve parti tüzel kişiliğine saldırıda bulunduğu iddiasıyla Ataol Behramoğlu aleyhine Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti tarafınca açılan 20 bin TL'lik manevi tazminat davası Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmüştür.

Erdoğan'ın, 7 Şubat 2006 tarihinde yayınlanan mal varlığında; Banka hesaplarında 1.361.290 TL parası olduğu, haricinde, 120.000 dolar alacağı olduğu açıklanmıştır. 12 Eylül 2007 tarihinde açıklanan mal beyanında ise, Arnavutköy ve Güneysu’daki arsalarının haricinde, banka hesaplarında 1 milyon 803 bin 854 TL ile 9 bin 890 euro, alacaklarının ise 312 bin 500 TL olduğu açıklanmıştır. Tayyip Erdoğan'ın, 1 Mart 2010 tarihinde Başbakanlık Basın Merkezi internet sitesinde yayınlanan yeni mal beyanına göre Erdoğan'ın banka hesaplarında 2 milyon 366 bin 109 TL’si, haricinde 500 bin TL tutarında alacağı bulunduğu bildirilmiştir. Erdoğan’ın bu mal varlığının nedeni olarak ise şirket hisselerinin satış geliri, emekli ikramiyesi, emekli maaşı ve milletvekili maaşlarının toplamı gösterilmiştir.

Başbakan R. Tayyip ERDOĞAN’ı Değerlendirme:

1. Tarikat kültüründen ve geleneğinden gelmektedir. Bu nedenle biat kültürünü yanlış olarak yorumlamış ve siyaset sahnesine taşımıştır.

2. Radikal bir bakış açısına sahiptir. Bu nedenler diplomatik uzlaşmacı bir yapısı yoktur.

3. MTTB Kültür ortamında yetişmiştir. Sivil toplumu bu nedenle hep siyasi bir yapı olarak görmekte ve öyle algılamaktadır.

4. MSP’den itibaren “Siyasal İslam” zihniyetine sahiptir. Bunu her zaman söylemleri ile yansıtmaktadır. Detaylara girmeye gerek yoktur.

5. Kendisinden başkasını yok sayacak derecede benliğe sahiptir. “Bizden öncekilerin yüz misli çalıştık” gibi ifadeleri bunu göstermektedir.

6. Okuyarak kendisini yenileyememektedir; be nedenle bilgi sahibi değildir. Bu nedenle kurmaylarının bilgilerine güvenmektedir. Bu da yanıltılabilir özelliğini öne çıkarır. Bu sebepten dolayı liderlerle “Açık Oturuma” çıkmaktan korkmaktadır. Kendisi Amatör Kümede oynadığı ve birinci lige çıkamadığı için başbakanlığını birinci lig olarak görmekte ve muhalefeti ikinci ligde veya amatör kümede görerek güya kendisince rakip görmemektedir. Bu da onun demokrasi anlayışının “Amatör Takım” kültürü ile sınırlı olduğunu göstermektedir.

4. Geçmişi inkâr etmekle kalmamakta “Milli Görüş gömleğini çıkarttık” diyerek yakın geçmişini de karalamaktadır. Bu da ilkesiz ve ülküsüz olduğunu gösterir.

5. İstanbul Belediye Başkanlığından kendisini kurtaramamıştır. Bu nedene bütün projeleri İstanbul’a aittir. Ülkenin tamamına yönelik kucaklayıcı bir siyaset anlayışına sahip değildir. Tüm ülke halkını yapacağı İstanbul Projeleri ile İstanbul’a taşımaya çalışmaktadır.

6. Başbakan olmadan önce çocuklarını okutacak parası olmamasına ve bir evinin bulunmamasına karşın Başbakan olduktan sonra beyan ettiği mal varlığının sadece nakit olanını 2 milyon 366 bin 109 TL’si, haricinde 500 bin TL tutarında alacağı bulunduğu bildirilmiştir. (Bu eski para ile 3 Trilyon YTL tutmaktadır.) Bir başbakan’ın kimden nasıl alacağı olabilir. Demek ticaret yapmaktadır. Bu kadar parayı sekiz senede nasıl kazandığı sorusu cevap beklemektedir.

7. Üslubu nezaketten ve diplomasiden uzaktır. Kaba, sert ve kırıcı bir kişiliğe üsluba sahiptir. Bunu da siyasete yansıtmakta ve ülkeyi germektedir. Dolayısıyla bir devlet adamı kişiliğine sahip değildir.

8. Bu agresif üslubundan dolayı iki defa tutuklanmış ve ceza almıştır.

9. Devleti yönetme kültürüne sahip olmadığı için devletin kurumları ile çatışma halindedir.

10. Demokrasiye inanmadığı ve “Demokrasiyi de dini de araç” gördüğü için demokratik ve dindar bir kişiliğe sahip olmamakla beraber söylemi ile halkı etkileyerek bu araçları kendisine göre çok iyi kullanmaktadır. Bu nedenle de uzlaşmacı ve demokratik bir yapısı bulunmamaktadır. Dayatma ve zorlamayı siyaseten iyi yönetebilmektedir.

Ancak halkımız böyle bir yapıyı sevdiği için sempatik bulmaktadır. Bu nedenle iki dönem %10 barajının ve devletin her türlü imkânını siyasetinin aracı olarak kullanarak iktidar olmuş ve iktidarını devam ettirmektedir.

Ancak ülkeye yazık olmaktadır. Tarih böyle liderlerin örnekleri ile doludur.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol