Bediüzzaman'ın yanına gelen Salih Özcan "Bu Menderes çok münafıktır" diyerek aleyhinde konuşmaya başlar. Üstad hiddetle, "Sus, keçeli! Menderes'e böyle deme. O çok hizmet etmek istiyor. Fakat mâni olanlar var" cevabını verir.
1929 Urfa Harran'da dünyaya gelen Salih Özcan 1949 yılında Urfa'da bir müddet görev yapan Albay Hulusi Yahyagil ağabeyden Risale-i Nurları dinler ve Hulusi Abi'in kendisine verdiği mektubu Bediüzzaman'a ulaştırmak için Emirdağı'na gelerek üstad ile görüşür. Bediüzzaman burada kendisine "Seyyid Salih" diye hitap eder. "Salih sen seyyidsin, ben de seyyidim. Anne tarafından Hasenî, baba tarafından da Hüseynî'yim" der.
Salih Özcan Ankara'ya gelerek Tıp Fakültesine girer ve Ankara'da "Türk Talebe Birliği" Başkan Yardımcılığı yapar ve siyasi faaliyetlere iştirak eder. 1965 yılında "İslam Mecmuası"nı çıkarır. Bu mecmua 1970 yılına kadar on beş sene aralıksız yayınlanır.
1956 yılında Ankara Denizciler Caddesinde Hilal Yayınevi'ni kurar. Yayınevinde Ali Ulvi Kurucu'nun gönderdiği kitapları ve Pakistan'lı Dr. Muhammed İkbal'in kitaplarını Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak neşreder. Ayrıca Ebu'l-Hasen en-Nedvî'nin ve Muhammed Hamidullah'ın kitaplarını bastırarak Afrika, Endozya ve Amerika'ya gönderip dağıttırır. Hilal Yayınevi bu şekilde 239 adet kitap neşretmiştir.
1956 yılında İhlas Risalesi'ni 10 bin adet bastırır ve Mehmet Kayalar'ın isteği ile Diyarbakır'a gönderir. Bediüzzaman kendisine iltifat eder. Risale-i Nurlardan Uhuvvet, İktisat ve Ramazan Risalelerini de bastırır. Daha sonra Risaleleri Latin harfleri ile basma işini Said Özdemir devam ettirir.
Bediüzzaman'ın yanına gelen Salih Özcan "Bu Menderes çok münafıktır" diyerek aleyhinde konuşmaya başlar. Üstad hiddetle, "Sus, keçeli! Menderes'e böyle deme. O çok hizmet etmek istiyor. Fakat mâni olanlar var" cevabını verir. Bunun üzerine Salih Özcan, "Biz bir parti kuralım. Biz başa geçelim" der.
Üstad: "Eğer bugün Bayar bana dese, 'Said gel, buraya otur,' ben şiddetle reddederim. Bir cemiyette yüzde yetmiş dindar olmazsa, İslâmiyet nâmına başa geçmek cinayet olur. Memuru, mebusu senden olmadıkdan sonra İslâmiyete büyük zarar olur. Biz bütün kuvvetimizle Menderes'i desteklememiz lâzım ki, Halk Partisi iktidara gelmesin. Halk Partililerin yüzde doksan beşi masumdur. Kabahat yüzde beşindir" dedikten sonra "Üstad Millet Partisinden bahsederek, 'O partide çok münafık var. Kuvvet dindarların elinde değil' der ve "Üstadımın mesleğinden vazgeçmeyeceğine yemin et!" diye yemin ettiriyor.
Üstad bunları anlatırken Salih Özcan'a takılarak: "Sen benim yanıma geldiğin zaman, bütün siyasî damarlarımı oynatıyorsun. Benim param olsa, seni her sene hacca gönderirim. Sen Kutb-u Âzamın elini öpüp, ona Risale-i Nur'dan bahsedeceksin" buyurarak kendisine Risale-i Nurlar'ı Arabistan'a ve Âlem-i İslâma götürme vazifesi verir.
Salih Özcan bu vazifeyi kısmen yapar ve şöyle der: "Daha sonraki yıllarda Seyyid Alevî Mâlikî'ye Üstad'dan bahsettim, Beşinci Şuâ'yı okudum. 'Hâzâ sahih,' yani, 'Bu gerçekten doğrudur' dedi. Üstadı sordu, vefat ettiğini söyledim. 'Hayatta olsaydı, ziyaret eder elini öperdim' dedi. Beni nerede görse, Bediüzzaman'ın talebesi olarak iltifat eder, yanına oturturdu" demektedir.
1959 yılında Fetullah Gülen ve Turgut Özal ile tanışır. Beraber çalışmaya başlar. Edirne'de Fetullah Hoca'yı defalarca ziyaret eder ve "Fetullah Hoca Bediüzzaman gibi şeytandan ve siyasetten kaçarak adam yetiştirmeye önem veriyor..." diye iltifatkar sözlerle teşvik eder.
Bir defasında Emirdağ'a üstadı ziyarete gelen Salih Özcan "Mehdinin ne zaman geleceğini" sorar. Bediüzzaman da kendisine "Sen Mehdi'yi göreceksin" der. "Adna Oktar"ın TV kanalına çıkıp "Mehdi gelecek. Bediüzzaman bana sen Mehdiyi göreceksin" dedi. "Bediüzzaman ne demişse çıkmıştır. Ben de inşallah Mehdiyi göreceğim!" demiştir.
1960 yılında Bediüzzaman'ın son yolculuğunda hasta olarak Urfa'ya geldiği zaman DP içişleri Bakanı Namık Gedik'in "Çöp arabasına koyun ve öyle çıkarın!" dediğini iddia eden Salih Özcan'dır.
1960 ihtilalinden sonra hakkında açılan davalar üzerine bir müddet Beyrut'a gitmek durumunda kalır. 1962 yılında Kral Faysal ile tanışır. "Rabitatü'l-Âlemi'l-İslâmî" yani "Dünya İslâm Birliği Teşkilatı"nın kurulmasını teklif eder. Kral kabul eder ve bu teşkilatta Yemen'den İlliyyânî, Pakistan'dan Mevdudî, Hindistan'dan Ebu'l-Hasen en-Nedvî, Fas'tan Ali el-Fâsî ve Türkiye'den de Salih Özcan'ın temsilci olmasına karar verilir. Birliğin toplantıları için çeşitli ülkelere gider.
Bu arada Seyid Kutup'un kitaplarını yayınlamaya başlar. Seyit Kutub'un "İstikbal İslam'ındır" isimli kitabından dolayı açılan davada bir sene hapis cezası verilir ve Çorum'a sürgün edilir.
1966 yılında Süleyman Demirel Demirel Kral Faysal'ı Türkiye'ye davet eder ve elçi olarak Salih Özcan'ı gönderir. Türkiye'ye gelen Kral Faysal muheşem bir törenle karşılanır ve uğurlanır.1967'de Zübeyir Abi'nin gayreti ile "İttihat Mecmuası" çıkarılır. Salih Özcan bunu mecmuanın yarıdan fazla hissesi kendisine ait olmak ve İmtiyaz Sahibi olma şartı ile kabul eder ve mecmuayı çıkarmaya başlar. Siyasal İslam'a ve din adına parti kurma ve mecmuayı da buna alet etmeye teşebbüs edince Zübeyir Abi kendisini ikaz eder; ama dinlemez. Bunun üzerine Zübeyir Abi "Yeni Asya Gazetesini" çıkararak Salih Özcan'dan ayrılır.
Salih Özcan 1977 yılında Urfa'dan MSP (Milli Selamet Partisi) milletvekili olarak TBMM'ye girer.
Sözün Özü
Maalesef Salih Özcan Bediüzzaman'ın kendisine verdiği "Risale-i Nurları İslam Dünyasına götürme ve Arapça'ya tercüme etme görevini yapmak yerine Hilal Yayınevi'ni kurarak "Siyasal İslam" düşüncesini Anadolu'ya taşıyor. Bunu yaparken devletin de MİT kanalı ile Marksizme karşı Seyid Kutub'un "İslamda Sosyal Adalet" başta olmak siyasal İslam düşüncesini yayan kitapları bastırılıyor. (Star, 20.05.2013)
Salih Özcan ve Eşref Edip Fergan gibi İslamcıların siyasal islam adına "Milli Nizam Partisini" kurma çalışmaları yaptıları bilinen bir husustur. 1971 muhtırası Milli Nizamı kapatmıştır; ama 1971 sonrası da Prof. Necmettin ERBAKAN ve Süleyman Arif Emre'nin liderliğinde Milli Selamet Partisi'ni kurdurdukları, zamanın ihtilalcileri Muhsin BATUR'un İsviçre'den çeşitli vaat ve garantilerle Necmettin ERBAKAN'ı gelmeye ikna ettiği bilinen bir gerçektir.
Son olarak Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN Fatih Camiinde rahmetli Sungur Ağabeyin cenaze namazında Bediüzzaman'ın hayattaki talebelerini yanına alarak özellikle Salih ÖZCAN Ağabey diye elini tutup kaldırarak "Abimiz!" diye öne çıkarmasında elbette Salih Özcan'ın "Siyasal İslam"a olan hizmetinin büyük payı vardır. En büyük hizmetini de Üstad'ın hayattaki talebelerini Siyasal İslam düşüncesinin kucağına taşıyarak yapmıştır.
Bu siyasi şovdan sonra "Siyasal İslam" adına çalışan siyasilerin ve iktidarın desteği ile Bediüzzaman'ın hayattaki talebelerine "Anadolu'da Abiler Sempozyumları" yaptırılması ve şehir şehir gezdirilmesi, resmi protokollerle ağarlanmaları ve TV kanallarında konuşturmaları ve seçim öncesi iktidar lehinde propogandaya alet etmeleri takip edecektir. Arkasından da "Risale-i Nurları koruma altına alıyoruz!" iddiası ile 2014 yılında Risalelere Bandrol verilmeme ve batırılmama süreci başlayacaktır.
2015 yılında ise "Risale-i Nurlar Devlet Tekeli" gelecek "Bediüzzaman'a ait bütün eserlerin" (Tesbihat ve Cevşen dahil) basım ve denetim yetkisi Diyanete verilecek, diyanet de kendi şartlarını dayatarak anlaşma yaptığı yayınevlerine sadece basım yetkisini paylaşacaktır.
Sonuç
Yeni Asya Gazetesi ve Neşriyatı, Risale-i Nur Enstitüsü gibi kurumsal çerçevede hizmet veren Risale-i Nur talebelerinin gayreti ve TBMM’de MHP ve CHP’li vekillerin desteği ile “Risale-i Nurlara” getirilen devlet tekeli yasası ANAYASA Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.