İki nevi idare vardır. Biri adalet, ikincisi zulüm… Adalet hürriyet ve demokrasi ile olur, zulüm ise her neviyle istibdadın ürünüdür. Başka alternatif yoktur. İstibdadın her çeşidi şeriata ve dine zıttır. En tehlikeli istibdat ise din adına olandır. Siyasetin yanlışı ile siyasetçinin yanlışını birbirinden ayırmak gerekir.
YANLIŞ SİYASET VE SİYASETÇİNİN YANLIŞI
İnsanlar iki şekilde idare edilir. Ya ilimle veya zulümle… İlmi olmayanlar tabii ki zulümle idare ederler. Adalet ancak ilimle sağlanabilir.
Yanlış siyasi çizgi ile, siyasetçinin yanlışını birbirine karıştırmamak gerekir. Yanlış siyasi çizgi ülkeyi felakete götürürken, doğru siyasi çizgideki siyasilerin yanlışları sadece kendilerini bağlar, çizgiye/misyona zarar vermez. Umreye ve hacca götüren ve doğru yolda giden günahkâr bir şoförün şahsi hata ve günahları yola ve yolculara zarar vermez. Şayet yol Moskova’ya götürüyorsa yolcuların iyi niyeti ve şoförün sakallı ve hoca olması devamlı dua etmesinin yolculara bir faydası olmaz. Çünkü yanlış yola girmişler ve yanlış istikamete gitmektedirler.
İki nevi idare vardır. Biri adalet, ikincisi zulüm… Adalet hürriyet ve demokrasi ile olur, zulüm ise her neviyle istibdadın ürünüdür. Başka alternatif yoktur. İstibdadın her çeşidi şeriata ve dine zıttır. En tehlikeli istibdat ise din adına olandır. Hürriyet ve demokrasi ise istibdada zıt olduğu için şeriat ve adalete dosttur ve bu zamanda adalet ve hürriyet ancak demokrasi ile sosyal ve siyasi hayata hâkim olabilir. Bu nedenle demokrat ve ahrarlar ne kadar hatalı ve günahkâr da olsalar, hatta mason da olsalar şahsî hatalarına ve sözleri ile yaptıklarına bakılmaz.
Bu nedenlerle siyasette yanlış siyasi kulvarda olmak kadar tehlikeli ve ülkeye ve dine zararlı bir şey yoktur. Bediüzzaman bunun için “vatan, kur’an ve İslamiyet namına demokratları” desteklemiştir. Celal Bayar mason olduğu halde seçildiği zaman ona “tebrik telgrafı” çekmiştir. Celal Bayar’ın başında olduğu DP’yi desteklemiştir. Çünkü CHP’nin istibdadından kurtuluş ve şeriatın emrettiği hürriyet ve adalet ancak demokrasi ile sağlanacağını fiilen anlatmıştır.
Siyasetin yanlışı ile siyasetçinin yanlışını birbirinden ayırmıştır…
Bediüzzaman’ın DP’ye ve “Atatürk’ü sevmek ibadettir” diyen Celal Bayar’a desteği bu sözüne destek vermek ve yanlış icraatlarını onaylamak anlamına gelmez ve ‘Celal Bayar’ın bu sözünü destekliyor’ şeklinde yorumlanamaz.
Aynı şekilde demokrasi ve hürriyetin yerleşmesine çalışan DP’ye Nur Talebelerinin desteği, o partinin yöneticilerinin yanlış sözlerini tasdik etmek ve yanlış icraatlarını desteklemek anlamına gelmez ve bu şekilde yorumlanamaz. Siyasetçilerin yanlışları siyasi çizgilerinin ve misyonlarına zarar vermez. DP’den ayrıldıkları ve yanlış politikalarla DP’ye zarar verdikleri zaman Nur Talebeleri onları ikaz ederek asla destek olmadıkları zaten bilinen bir husustur.
Süleyman Demirel ve Hüsamettin Cindoruk’un yanlışları DP’nin yanlışı olarak yorumlanamaz ve DP’ye destek veren Nur Talebelerinin desteği de onların yanlışlarını onaylamak anlamına gelmez…
**
Bediüzzaman 5 Ocak 1960 tarihindeki son dersine şöyle başlar: “Kardeşlerim! Ben sizlerin ihlasınızdan ve sadakatinizden asla şüphe etmem; ama ehl-i dalalet sizleri aldatır” demiştir. Bediüzzaman’ın bu endişesi gerçek olmuş ve 1969’da din adına çıkan “Milli Nizam ve Milli Görüş” aldatmış, 1980 sonrası ANAP aldatmış ve 2002 yılından sonra da AKP aldatmış, Nur Talebeleri de Risale-i Nurun dersleri yerine bu siyasilerin vaatleri ve sözleri ile aldanmışlardır. Risale-i Nurun kutsi prensipleri yerine siyasilerin arkasına takılmışlardır.