Demokrasi salt oy çokluğundan ibaret değildir. Demokrasi oy çokluğu olsaydı seçimle gelen diktatörler en demokrat insanlar olurdu. Bu sakat anlayıştandır ki seçimle gelen Hitler “Ben seçimle geldim, en büyük demokrat benim!” demiştir. İktidar olmak, muktedir olmak demek değildir.
1. İktidar olmak, muktedir olmak demek değildir.
2. Demokrasi salt oy çokluğundan ibaret değildir. Demokrasi oy çokluğu olsaydı seçimle gelen diktatörler en demokrat insanlar olurdu. Bu sakat anlayıştandır ki seçimle gelen Hitler “Ben seçimle geldim, en büyük demokrat benim!” demiştir.
3. “Sakın! “Ben güç ve kudret sahibiyim, emrederim, itaat ederler!” deme. Elindeki güç ve kudretin Allah’ın sana yardımı iledir. Onun yardımını kesecek bir şey yaptığın zaman gücünün hiçbir şey olduğunu görürsün.” [Hz. Ali (ra)]
4. Hidayet ve istikamet, doğru yolda olmak Allah’tandır. O aramakla bulunmaz; ancak onu bulanlar ancak arayanlardır.
5. İyi insanlar hiçbir şey yapmazlarsa kötüler hâkim olurlar. Kötü iktidarı oy kullanmayan iyiler getirirler. Bu nedenle sorumluluktan kurtulamazlar.
6. İnsanlar para kazanmak için sıhhatlerinden olurlar; sıhhatlerini kazanmak için paralarından olurlar. Bu kısır döngü her yerde vardır.
7. Ömür boyu bir evin olsun diye çalışırsın; evin olur, ama içinde oturanın olmaz... Bu nedenle insan mal için değil, ideal ve hizmet için çalışmalıdır. Bu da siyasetsiz olmaz. Zira kötü idarecilere sizin hizmetinize engel olurlar.
8. Siyasiyeler neyi konuşacaklarını değil, neyi konuşmayacaklarını düşünerek konuşmalıdırlar. Zira yanlış anlaşılma ihtimali olan her söz kesinlikle yanlış anlaşılır.
9. Galibiyet salt iyilikten ve haklılıktan kaynaklanmaz. Bu nedenle mağlup olan iyi, galip gelen kötüden yine iyidir. Elmas çamura düşmekle değerinden bir şey kaybetmez, onu çamura düşüren ve üzerine basanları değersiz hale getirir.
10. Her ülkede iktidar vardır. İktidarı meşru kılan hür, eşit ve adil seçim ile hür muhalefetin bulunmasıdır. İktidar muhalefete değer verdiği ölçüde demokrat olur.
11. Adalet bireyi topluma feda etmez. Bireyi topluma feda etmek zulümdür. Adalet ise bireyin hakkını toplum karşısında savunmaktır. Hürriyet de bireyin meşru faaliyetlerinde şahâne hür ve serbest olması ve iyiyi yapmak için bir engelle karşılaşmaması ve yardım görmesidir.
12. 1776 Virginia İnsan Hakları Beyannamesi “Her ne suretle olursa olsun askerî kuvvet kesinlikle sivil idareye tabi olacaktır” der. Savaş askerlere sorulmayacak kadar önemli bir karardır. Zira asker savaşmayalım diyemez.
13. Tarih ile istişare edin ve geçmişi bir kitap gibi okuyun. Tarih insanın hafızasıdır. Hafızasını kaybedenler geleceği göremezler. Geçmişini bilmeyenler de sağlıklı düşünüp karar veremezler.
14. Din bir araç değildir. Dinin amacı uhrevi saadettir. Dünya ise ahireti kazanmak için bir araçtır. Din dünyayı kazanmak için gönderilmemiştir ki araç olsun.
15. Demokrasi “adalet, meşveret, hürriyet ve kanun hakimiyetini sağlayan” bir sistemdir. Adalet, meşveret ve hürriyet gibi insani ve ahlaki değerleri koruduğu için herhangi bir menfaatin aracı olamaz; olmamalıdır. Zira hukuki ve ahlaki değerler fazilettir; fazilet korunur, geliştirilir ama başka bir şeyin aracı olamaz.
16. İnsanlar ve seçtikleri hükümetler ele bakarlar kalbe bakmaz ve niyet okuyarak hükmedemezler. Asayişi ihlal etmediği sürece hiç kimse düşüncelerinden ve fikirlerini ifade etmesinden dolayı suçlanamaz. Hükümetin görevi din ve vicdan, fikir ve düşünce hürriyetini korumaktır. Ancak insan eylemlerinden dolayı sorumlu olur. El karışmadığı zaman kalb de beni sevsin demeye hakkı yoktur.
17. “Muhalefet meşru bir muvazene-i adalet unsurudur.” Bediüzzaman’ın bu sözü Peygamberimizin (asm) “Meşru halifeye baş kaldıran ve hilafet iddia edeni öldürün” hadisini açıklamaktadır. İslâm devletinin isyancılara karşı, işin başında kesin tavır koyması bazı hadislerde öngörülmüştür. “İşiniz toplu ve düzenli iken size biri gelir de topluluğunuzu dağıtmak isterse onu hemen öldürün” (Müslim, İmare, 59.) Müslim aynı hadîsi şu ifadelerle rivayet etmiştir: “Nice fitne ve fesatlar vukû bulacaktır. Bu ümmet toplu iken bir kimse onun hâlini perişan etmek ve onları dağıtmak isterse, kim olursa o!sun onu, hemen kılıçla öldürün.” (Müslim, İmare, 60.) Hz. Ali’nin (ra) “Hz. Muaviyenin hilafetini hor görmeyin!” demesi ve Hz. Hasan’ın (ra) Hz. Muaviye’ye hilafeti devretmesi muhalefetin meşru bir muvazene unsuru olduğunu göstermektedir. Zaman içinde gelişen demokrasi insanlar arasındaki yönetim iddiasından kaynaklanan ihtilaflara ve bölünmelere, çatışmalara ve savaşlara bir çözüm ürettiği için Hz. Ali’nin ve Hz. Hasan’ın (ra) uygulamalarına destek vermekte ve bu noktada İslami idare ile örtüşmektedir. Bu şekli ile demokrasi toplumda barış ve asayişi temin etme hususunda dine yardımcı olmaktadır. Bediüzzaman da muhalefeti meşru görerek “Muhalefet meşru bir muvazene-i adalet unsurudur” buyurarak bu hususu açıklamaktadır.
18. Kamuoyunun özellikle toplumun gözü din adamlarının üzerindedir. Din adamları ne yaparsa halk onu taklit eder. Bu sebeple din adamlarının inançlarına göre yaşamaları önemlidir. İnandığı gibi yaşamadığı halde yaşadığının doğru olduğunu iddia ederek savunmak dini tahrip etmektir.
19. İnsanlar idarecilerinin yolundadır. Onları ya taklit ederler veya tenkit ederler. Her ikisi de yanlıştır. Bu nedenle idarecilerin yanlışı sadece kendilerini ilgilendiren bir yanlış değildir. Kamunun ve yönetilenlerin hukukuna ihlal eden bir davranıştır. Kendi yanlışları ile beraber temsil ettikleri makamı da yanlışlarına alet ederek toplumu yanlış yönlendirirler ki bunun vebali çok ağırdır. Taklit makamında olan aile reisi, imam ve öğretmenlerin durumu da böyledir.
20. İnsanları dinden uzaklaştıran ve laikliğe kutsallık kazandıran Hıristiyan papazlarının ve ruhani reislerin din adına baskı ve zulüm yapmaları, kendilerini halkın üzerinde görmelerindendir. İslamiyet’te ise tevazu asıl ve esastır. En değerli insan Allah’tan korkan ve hatalarını görüp istiğfar edenlerdir. Bunların içinde en değerli ve yüksek olanlar da tevazu ile kendisini herkesten çok kusurlu görüp herkesi kendisinden iyi bilip halka saygı ve hürmet gösteren idarecilerdir.
21. İnsanların kesin doğruları olmalıdır ki yanlışlar bu doğrulara göre tespit edilerek anlaşılsın. Doğru cetvel ve beynelmilel metre ve gram gibi ölçüler olmazsa hak ve adalet yerini zulüm ve adaletsizliğe terk eder. Yine insanların kabul ettiği ilmi otoriteler olmalıdır ki avam onlarla hakkı ve batılı tefrik ederek istikameti bulsun ve doğru yolda yürüsün. Tarihteki örnekleri İmam-ı Azam Ebu Hanife, Hüccetü’l İslam İmam-ı Gazali ve Celaleddin-i Suyutî gibi müçtehitler ve mücedditlerdir. Asrımızda ise Bediüzzaman Said Nursi’dir.