Her konuda olduğu gibi siyasette de istikamet ve doğru seçenek vardır. İfrat ve tefrit denen iki uçtan birini “Ehven-i şer” adı altında seçme zorunluluğu yoktur. Bu zorunluluk ancak bilgi ve siyasetten yoksun olanları kendisine mahkûm etmektedir.
Her meselenin üç mertebesi ve her konuda üç seçenek vardır. İfrat, tefrit ve vasat. İfrat aşırılıktır. Dinde aşırılık yoktur. Tefrit dine karşı olmaktır veya ilgilenmemektir. Bu da yanlıştır. Vasat, orta yoldur ve istikamettir. İstikamet hidayettir ve en büyük hidayet hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, batılı batıl göstermektir. (İ. İ’câz, 44.)
**
Yahudiler Hz. İsa'yı sıkıştırmak için "Hz. Âdem Cennette Allah'ın yasakladığı ağaçtan Allah'ın iradesi ile mi yedi, yoksa şeytanın vesvesesi ile mi yedi?" diye sordular. Bu tuzak bir soruydu. Allah'ın iradesi ile yedi derse, o zaman Ademin suçu yoktur, diyeceklerdi. Şeytanın vesvesesi ile yedi derse, şeytan Allah'tan daha mı güçlü idi?" diyeceklerdi.
Hz. İsa (as) "Siz beni iki tarafı uçurum olan bir yola sevk ettiniz. Ama ben ortadan ve istikametten gideceğim. Tuzağınıza düşmeyeceğim." dedi. Sonra şöyle devam etti:
"Allah insanı hür yarattı ve tercihlerinde hür bıraktı. Onu hiçbir şeye zorlamdadı. O da kendi iradesi ile tercihini yaptı ve günaha girdi."
Bu konudaki istikamet ve doğru olanı gösterdi.
**
Her konuda olduğu gibi siyasette de istikamet ve doğru seçenek vardır. İfrat ve tefrit denen iki uçtan birini “Ehven-i şer” adı altında seçme zorunluluğu yoktur. Bu zorunluluk ancak bilgi ve siyasetten yoksun olanları kendisine mahkûm etmektedir.
Bediüzzaman Said Nursi (ra) 1922 yılında M. Kemal'in ısrarlı daveti ile Ankara'ya, geldiği zaman TBMM’de iki grup vardı. Biri M. Kemal'in yenilikçi, devrimci ve dine muhalif grubu. İkincisi Ali Şükrü Bey'in başını çektiği dindar ve muhafazakâr grup. Hatta bu grubun teklifi ve çabası ile TBMM'de "Men-i müskirat” (İçki yasağı) kanunu çıkarılmıştı. Bediüzzaman Ali Şükrü Bey için "Dostum!" dediği ve “Tabiat Risalesi”ni onun matbaasında bastırıp dağıttığı halde siyasetine taraf olmadı. Yanında yer almadı. Bediüzzaman "Siyasetle dine hizmet edilmez." dedi ve her iki gruptan farklı bir yol takip etti.
Siyasette istikametli doğru yol Bediüzzaman’ın takip ettiği bu üçüncü yoldu.
Nur Talebelerinin siyasette takip edeceği doğru tercih ve istikamet de budur. Siyasetli cemaatlerin siyaset yoluyla dine hizmet edemiyeceklerini Bediüzzaman en baştan gördüğü için dini siyasete alet ve tabi kılacak olan böyle bir siyasetten Allah'a sığındı, "Ahrar ve Demokratların" yanında yer aldı. Ahrar ve Demokratların yanında yer almak istikamet ve doğru siyasi tercihtir.
**
Günümüzde TBMM’de bulunan siyasi partiler maalesef demokrat olmayan uç partilerdir. Meslekleri ya ifrat veya tefrittir. Siyasi istikameti sağlayacak Ahrar ve Demokratlar maalesef TBMM dışına itilmiştir. Zaten siyasetteki sıkıntının kaynağı ve sebebi budur.
Bu nedenle Nur Talebeleri “Antidemokratik Seçim Yasası”nın oluşturduğu hürriyetten yoksun antidemokratik partilerin yanında yer almazlar ve almamalıdırlar. Ne muhalif tarafta ve ne de muvafık tarafta haklılık yoktur. İfrat ve tefritte bir uçtan diğer uca savrulup durmaktadırlar.
Nur talebeleri hürriyetçi ve demokrattırlar. Milletin meclisinin hürriyetçi ve demokrat olması gerektiğini savunurlar. Bediüzzaman’ın “ifsat komitesi” diye dikkatlere sunduğu komitelerin kardeşi kardeşle boğuşturup her ikisini de mağlup etme oyununa alet olmazlar.