
Risale-i Nurun tahkik mesleği budur ve Nur Talebesi ehl-i tahkiktir. Eskiden “Büyük zatların sözlerini delilsiz kabul etme” geleneğine karşı bu zamanda Bediüzzaman “Hüsn-i zan, adem-i itimat ve ehl-i tahkik olma” mesleğini geliştirmiştir. Zira “Kontrol itimada, itimat kontrole mani değildir.”
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Bir fasık size bir haber getirse onu tahkik edin” (Hucurat Suresi, 49:6.) ferman eder. Bu sebeple ispat edilmeyen hiçbir meseleye itibar etmemek Nur Talebebelerinin şiarıdır.
Bediüzzaman “Ben görmediğim ve ispat edemediğim hiçbir meseleyi yazmamışım” demiştir. Zira İmam-ı Rabbani hazretleri “Ahirzamanda Kelam ulemasından birisi gelecek hakaik-ı imaniyeyi kemal-i vuzuhla izah edecek” buyurarak Mehdi’nin iman hakikatlerini ispat edeceğini ifade etmiştir. O da talebelerini “ehl-i tahkik” olmaya çağırır.
Nur Talebeleri de tahkik mesleğini hayatlarının temel prensibi kabul ederler. Zira tahkik edilmeden verlen kararlar ve hükümler nice masum insanların su-i zanna uğramalarına, mağduriyetlere ve pişmanlıklara sebep olmaktadır. Nice sözlerin sahipleri suret-i haktan göründükleri halde sonuçta ihtilafa ve fesada sebep olmaktadırlar.
Bediüzzaman “Hiçbir müfsit ‘Ben müfsidim’ demez; daima suret-i haktan görünür. Yahut, batılı hak görür. Evet, kimse demez ‘Ayranım ekşidir!’ Fakat siz mehenge vurmadan almayınız. Hatta benim sözümü de ben söylediğim için hüsn-ü zan ederek tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmeyerek ifsat ediyorum.” (Münazarat, 31.) demektedir.
Eskiden “Büyük zatların sözlerini delilsiz kabul etme” geleneğine karşı bu zamanda Bediüzzaman “Hüsn-i zan, adem-i itimat ve ehl-i tahkik olma” mesleğini geliştirmiştir. Zira “Kontrol itimada, itimat kontrole mani değildir.”
Zübeyir Abi cemaatte tartışma konusu olan meselelerde delilleri toplayarak ve yüzleştirerek hakikati ortaya çıkarır ve ihtilafa sebep olanlara “Kardeşim siz Risale-i Nurları evlerinizde okuyunuz!” derdi. Bu zamanda ihtilafa sebep olan insanlar sıradan insanlar değildir. “Allah bana feraset vermiş. Ben yanılmıyorum ve aldanmıyorum” diyen temayüz etmiş ilim sahibi insanlardır. Onların özellikleri toprak gibi mütevazi olmak yerine enaniyetle kendilerini dinlemeye zorlamalarıdır.
Bu zamanda ehl-i hizmetin mütevazi, akıllı ve ehl-i tahkik olması gerekir. Akla ve Risale-i Nur hakikatlerine uygun görmedikleri meseleri kabul etmezler. Kendilerine bir haber getirildiği zaman tahkik etmeden kabul etmezler. Bu gibi insanlara “Kardeşim sen bunu araştırdın mı? Yoksa yanılmış olmayasın!” diye ikaz ederler. Gıybet ve dedikodu ile laf taşıyanlara da “Kardeşim, sen yanılıyorsun o kardeşimiz böyle söylemez. Onun gıybetini yapmaktan seni men ederim” diye susutururlar.
Risale-i Nurun tahkik mesleği budur ve Nur Talebesi ehl-i tahkiktir.