DİN
28.10.2024 19:49

Teravih Namazı ve Nafileler

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Teravih Namazı ve Nafileler

Teravih namazı Ramazan ayına has nafile ibadetlerdendir. Dağınık vaziyette kılınırken Hz. Ömer (ra) Ubeyy b. Ka’b’a (ra) teravih namazını cemaatle kıldırmayı emreder. O da 20 rekat olarak kıldırır. İmam Süfyan-i Servi, Ahmed b. Hanbel, Ebu Hanife, Şafii “Teravih 20 rekattır" demişlerdir.

Mukaddime

Peygamberimizden (asm) gelen 100 bin hadisi senetleri ile bilen “Hafız” 300 bin hadisi bilene “Hüccet” 1 milyon hadis bilene “Hafız” denir. Ahmed b. Hanbel bir milyon hadisin hafızıdır. Bediüzzaman Zübeyir Ağabey’e “Ben 1 milyon hadisi ezber biliyorum” demiştir.

“Levlâke hadisini de alimler tartışıyor, Fırıncı abi Üstada soracak unutuyor. Üstad “Ben Levlâke hadisini “Şahsiyet-i Maneviye-i Muhammediye” olarak kabul ediyorum” der. “Levlâke Levlâke” iki defa tekrar edilmiştir. Bazıları birincisi ile Resulullah, ikincisi ile Mehdi-i Azam maksuttur” demişlerdir.

Bediüzzaman hadis sahasında da Bediüzzamandır.

1. “Benden sonra sünnetime ve râşid halifelerimin sünnetine sarılmanızı emrediyorum. Onlar üzerinde gayet titiz olarak durun ve ihmal etmeyin.” (Ebu Davud, Sünnet, 5; İbn-i Mâce, Mukaddime, 6; Tirmizi, İlim, 16, Darimi, Mukaddime, 16.)

2. Teravih namazı Ramazan ayına has nafile ibadetlerdendir. Dağınık vaziyette kılınırken Hz. Ömer (ra) Ubeyy b. Ka’b’a (ra) teravih namazını cemaatle kıldırmayı emreder. O da 20 rekat olarak kıldırır. (Ebu Davud, Vitir, 5; İbn-i Kudame, Muğnî, 2:167; Beyhaki, Sünen-i Kübra, 2:496.) İmam Süfyan-i Servi, Ahmed b. Hanbel, Ebu Hanife, Şafii “Teravih 20 rekat demişlerdir. İmam Malik (ra) de “Ramazan’da 23 rekat namaz kılınır” demiştir. Bunun 20 rekatı Teravih, 3 rekatı Vitir, öncesinde de 10 rekat yatsı namazı vardır. Böylece sahabe 33 rekat namaz kılarlardı. Teheccüd de ayrıca azı 2 çoğu 12 rekat olarak kılınırdı. Hz. Ali (ra) daha sonra yine “Ramazan gecelerinde 20 rekat Teravih namazı kılmaları konusunda valilere genelge göndermiştir.” (El-Mecmû, 3:526.)

3. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “Ya Muhammed! Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı ve yükünüzü hafifletti. Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Müzzemmil, 73:20.) buyurur.

4. Hz. Aişe (ra) annemiz Peygamberimizin evinde 13 rekat namaz kıldığını ifade eder. Bu Peygamberimizin (asm) gece kıldığı Teheccüd ve 3 rekat Vitir namazını kast etmiştir.

5. Namaz kılmayı engellemek çok büyük günahtır. Nitekim yüce Allah Alak Suresinde “Namaz kılanı engelleyeni gördün mü?” diye Ebu Cehil’in namaza mani olmaya çalıştığını nazara verir ve siz “Ebu Cehil gibi namaz kılan ve secde ederek Allah’a yaklaşmak, rızasını kazanmak isteyene engel olmayın ferman eder. Sonunda “Sece et Allah’a yaklaş!” ferman eder. (Alak, 96: 9-10; 19.)

6. Yüce Allah geceleri ibadet edenleri “Takva sahipleri cennette pınarların başlarındadırlar. Rablerinin kendilerine verdiğinden razı olurlar ve güzel ameller işlerler. Onlar geceleri az uyurlar. Seher vaktinde Allah’a dua ve istiğfar ederler” (Zariyat, 51: 15-18.) buyurarak övgü ile bahseder.

7. Peygamberimiz (asm) “Bu din kolaylık dinidir. Bu dini tam olarak uygulamaya kimsenin gücü yetmez. Her şeyi yapacağım diyen mağlup olur. Siz usanır yorulursunuz; ama Allah usanmaz. O halde siz doğru yolu, istikamet ve ihlası takip edin. İtidali elden bırakmayın, gücünüzün yettiği kadar yapabileceğinizi yapın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın zorlaştırmayın. İbadet ve çalışmalarınızı seher vakti, sabahleyin ve öğleden sonra devam edin ve verimli olmasını sağlayın” (Buhari, İman, 29; Nesai, İman, 28.) buyurmuşlardır.

8. “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” (Buhari, İlim, 11; Cihad, 164; Müslim, Cihad, 5; Ebu Davud, Edeb, 17.) buyurdular.

9. “Kim Allah’ın vadine, farzlarına inanarak, dünyevi menfaat beklemeden ihlasla sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan ayını değerlendirirse Allah onun geçmiş günahlarını affeder” (Buhari, İman, 27; Müslim, Müsafirîn, 173-174; Ebu Davud, Ramazan, 1; Nesai, Kıyamu’l-Leyl, 3; Sıyam, 39-40; İman, 21-22; İbn-i Mâce, İkamet, 173; Sıyam, 39-40.) buyurdular. Yüce Allah Ramazan ayında oruç ve teravih ile küçük günahların hepsini bağışlar. Ancak içki, kumar gibi büyük günahlar ancak “Tevbe-i Nasuh” ile tevbe etmek şartıyla affedilir. (Muhammed Berk İsmail, El-Fıkhu’l-Vâzıh Ale’l-Mezâhibu’l-Erbaa, 3:25.)

10. Peygamberimiz (asm) Teravih iki gün namazını kıldırdı. Cemaat çoğalınca üçüncü gün cemaate namaz kıldırmak için çıkmadı. Sebebini de şöyle açıkladı: “Ben sizin namaz için geldiğinizi biliyordum; ancak bu namazın size farz kılınacağından duyduğum endişe ile mescide çıkmadım. Zira farz kılınması halinde siz bu namazı kılmaktan aciz kalabilirdiniz.” (Tecrid-i Sarih, 4:72-73; Camiu’l-Usul, 6:117.)

11. Teravih, rahatlama anlamındadır. Peygamberimiz (asm) “Ya Bilal! Ezan oku, bizi namaz ile rahata kavuştur” (Ebu Davud, Edeb, 86.) buyururlar ve “Namaz gözümün nuru kılındı” (Müsned-i Ahmed, 3:128, 199, 285; Nesâî, İşretu'n-Nisâ, 1.) buyurdu. Her dört rekatta oturarak biraz rahat edilir ve bu arada zikir, dua ve salavat okunur.

12. Ümmetin uleması ve cumhur-u müminin, Medine halkı Teravih namazının 20 rekat olduğu konusunda ittifak ederek bu husus “İcmaen” dinin esasından sayılmış ve “Şeâir-i İslam” olarak ifa edilmeye devam edilmiştir. Peygamberimiz (asm) “Ümmetim yanlışta ittifak etmez. Allah’ın eli cemaatin eli üzerindedir. Cemaatten ayrılan ateşe girer. Bir konuda ihtilaf olurs siz sevad-ı azama tabi olun” (Tirmizi, Fiten, 7; İbn-i Mace, Fiten, 8; Taberani, Kebir, H. No: 3440; Heysemi, Mecmau’z-Zevâid, 5:218.) buyurmuşlar ve Ümmetin icmaının dinde “Kitap ve Sünnet”ten sonra en sağlam ve sahih delil olduğunu ifade etmişlerdir.

13. Din konusunda ulema ile tartışmaya girilir ama dinin cahili ile tartışmaya girilmez. İmam-ı Şafi (ra) “Kendisi ile tartışmaya girdiğim bir alim yoktur ki kendisini mağlup etmeyeyim, yine kendisi ile tartışmaya girdiğim hiçbir cahil yoktur ki kendisine mağlup olmayayım” demiştir. Ne demişler: “Bir ülkede cehalet yaygınlaşırsa o ülkenin aslanları maymunlara döner.”

14. Cahil imamlar Kur’an-ı Kerimde yüce Allah’ın inkarcılar, Yahudi ve Hristiyanlar hakkında inzal buyurduğu ayetleri Müslümanlara ve Müslümanların alimlerine hamlederek ehl-i imanı dalalet ve küfürle itham ediyorlar. Yahudiler hakkında nazil olan “Peygamberlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmek veya hükümlerin bir kısmını inkâr etmek veya hükümlerin bir kısmını tanımamak suretiyle dinlerini ayrı ayrı fırkalara ayırarak parçalayanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilgin yoktur. Onların cezalandırılma işi Allah'a aittir. Sonra Allah, kendilerine, dünyada yaptıklarını ahirette haber verecektir.” (En’am, 6:159.) ayetini Müslümanları itham için delil olarak öne sürüyorlar.

15. Müçtehitler arasında ihtilaf olur. Peygamberimiz (asm) “Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:64; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:210-212.) buyurur. “İçtihat edip isabet ederse kendilerine iki ecir ve sevap vardır, isabet etmezlerse yine kendilerine bir içtihat sevabı vardır” (Buhari, İ’tisam, 13, 20-21; Müslim, Akdiye, 15; Ebu Davud, Aksdiye, 2; Nesai, Ahkam, 2; Kudat, 3; İbn-i Mâce, Ahkâm, 3; Ahmed b. Hanbel, 4:198, 204-205.) buyurarak dini konularda araştırma yapıp gerçekleri ortaya çıkarmak için çalışmaya teşvik etmiştir.

16. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “Kendisince doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygambere aykırı hareket eden ve inananların yolundan başka bir yola giden kişiyi döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme atarız; orası, ne de kötü yerdir” (Nisa, 4:115.) buyurarak Peygamberin (asm) sünnetine ve ümmetin icmaına uymayan ve muhalefet edenlerin kötü akıbetini bize haber verir.

17. Sünnete uymamak ve ümmetin icmaına muhalefet etmek kibir ve gururdan kaynaklanır. Heva ve hevesini ilâh edinenler bunlardır. Bunlar hakkında yüce Allah “Heveslerini tanrı edinen kimseyi gördün mü? Yoksa sen mi ondan sorumlu bir vekil olacaksın?” (Furkan, 25:43.) buyurarak onların kibre kapıldıklarını ve gittikleri yolu sünnete ve ümmete tercih ettiklerini gösterir.

18. Kibrin ne olduğu konusunda Peygamberimiz (asm) “Kibir şımarıklıkla hakkı kabul etmemek, insanları küçümseyerek kendini insanlardan üstün görmektir” (Müslim, İman, 147; Ahmed b Hanbel, 4: 133-134.) buyurmuşlardır. Şeytan da “Kibirlendi, kendisini üstün gördü, Hz. Adem’e secde etmedi ve kafirlerden oldu.” (Bakara, 2:34.) Bu sebeple şirk ve kibir en büyük günahlardandır. (Müsned-i Ahmed, 1:170.) “Mütekebbirler kıyamet gününde, insan şeklinde küçük karıncalar gibi hasredilir. Bütün her taraflarından zillet onları kuşatır…” (Tirmizî, Kıyâme, 47; Ahmed b. Hanbel, 2:179.)

19. Kibre karşı en değerli fazilet ise tevazu ve mahviyettir. Peygamberimiz (asm) “Allah azze ve celle bana şöyle vahyetti: Mütevâzî olun, öyle mütevâzî olun ki, biriniz diğerine karşı övünmede bile bulunmasın” (İbn Mâce, Zühd, 16.) buyurmuşlardır.

20. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuk çıkarmayı istemeyenlere vereceğiz. En güzel sonuç muttakilerindir” (Kasas, 28:83.) buyurarak ifade eder.

21. Hz. Ömer’in (ra) görüşü Resulullah’ın sünnetindendir. Zira Hz. Ömer (ra) dinde o derece hassas idi ve Allah’ın rızasını elde etmede o derece kararlı ve haris idi ki Resulullah kendisine “Fâruk” yani, hakkı batıldan ayıran olarak vasıflandırmıştır. Peygamberimiz (asm) “Ümmetim içinde Allah’ın ilhamına mazhar olanlar vardır. Ömer onlardandır. Onlar peygamber olmadıkları halde hakkı dile getirirler” (Buhârî, Fedâilus-Sahâbe, 6; Enbiya, 54; Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, 23.) buyurmuştur. Onlar her ne kadar derin ilim sahibi olmasalar da “Basiret” ve “Feraset” sahibidirler. Olayları değerlendirmede isabet eder, gerçekleri ve hakkı ortaya çıkarırlar. İleri görüşlü, akıllı ve muhakeme sahibidirler. Bunun için Peygamberimiz (asm) “Allah hakkı Ömer’in kalbinde ve dilinde pekiştirerek ortaya koymuştur” (Üsdül-Ğâbe,4: 151.) buyurur. Bir defa Hz. Ömer’i göstererek “Bu aranızda yaşadığı sürece, sizinle fitne arasında kuvvetlice kapanmış bir kapı bulunacaktır.” (Buharî, Menâkıb 25; Müslim, Îmân 231, Fiten 27.) buyurmuştur. Yine “Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, şeytan sana bir yolda rastlamış olsa, mutlaka yolunu değiştirirdi” (Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, 22.) buyurmuşlardır.

22. Kur’an-ı Kerimde bazı hükümler Hz. Ömer’in isteği üzerine inzal edilmiştir. Bunlara “Muvafakat-ı Ömer” adı verilmiştir. Bedir esirleri, hicap konusu ve makam-ı İbrahim konusundaki ahkam Hz. Ömer’in (ra) talebi üzerine inzal edilmiştir. Bunun gibi 12 mesele Hz. Ömer’in talebi ile İslam ahkamına dahil olmuştur. Bunun için “İnsanlar üzerinde ortaya çıkan ihtilaflarda gelen vahiyler Hz. Ömer’in görüşünü doğrular mahiyette nazil olmuştur.” (Tirmizi, Camiu’l-Usul, 8:608.) Bu sebeple Peygamberimiz (asm) “Benden sonra Ebubekir ve Ömer’in görüşlerine uyun” (Tirmizi, Menakıb, 16; İbn-i Mace, Mukaddime, 11; Müsned-i Ahmed, 5:382, 399, 402.) ferman etmiştir. Sahabe içinde bu iki sahabeye “İmameyn” ve “Şeyheyn” denilmiştir.

23. Abdullah b. Mesud (ra) “Kim hak ve istikamet üzere gitmek istiyorsa Hz. Muhammed’in (asm) ashabı ve selef-i salihinin yoluna uymalıdır. Onların kalpleri temiz ve ilimde em yüksek dereceye sahiptirler. Tekellüf sahibi değillerdir. Peygamberimiz (asm) sohbette onları tercih etmiş ve dinini onlara öğretmiştir. Onların değerini biliniz ve onların yolundan gidiniz. Gücünüz yettiği kadar onların ahlakı ile ahlaklanınız. Onlar hidayet ve istikamet üzere idiler” (İbn-i Abdi’lberr, Camiu’l-Beyâni’l-İlm ve Fadlihi, 2:97.) demiştir.

24. Peygamberimiz (asm) “Ümmetimin güzel gördüğü Allah katında da güzeldir” () buyurmuş ve ardından “Kim iyi ve güzel bir çığır, bir usul ve sünnet oluşturursa bunun ve bununla amel edenlerin sevabı onun amel defterine yazılır. Amel edenlerin sevabından bir noksanlık da olmaz” (Müslim, İlim, 15; Zekât, 69; Tirmizi, İlim, 15; Darimi, Mukaddime, 44; İbn-i Mâce, Mukaddine, 14; Nesai, Zekât, 64; Müsned-i Ahmed, 2:505, 4:357, 359, 360, 362.) buyurmuştur. Bu sebeple “Bu Kur’an’da ve Peygamberin sünnetinde yoktur” diye güzel adetleri reddetmemek gerekir. Mevlid merasimi gibi güzel adetler bunlardandır.

Ve Minallahi’t-Tevfîk

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol